Nasıl bir ülke olduk biz?
Gerçekten yaşadıklarımıza bakınca bu biz miyiz? Sorusunu sormadan edemiyorum. Çünkü yavaş yavaş tükeniyoruz, hatta ölüyoruz.
Bakın son süreçte yaşadıklarımıza!
Sağlıkta yaşananlar içler acısı. Yenidoğan cinayetlerine bakın. Onlarca bebeği para için öldüren bir şebeke. Hukuk sistemi olduğu iddia edilen bir ülkede. Sadece bu durumda kıyamet kopmalıydı.
Peki ne oldu?
Birkaç cılız ses. Birkaç haber, televizyon programı ve o da yasaklara dikkat edilerek, amam ben yanmayım anlayışıyla…
Bu soruyu hep soruyorum ve sormaya devam edeceğim.
Bize ne oldu böyle?
Hiç sahip çıkamadık köklerimize. Karşı devrim güçleri emperyalizm ile el ele vererek bizi hallaç pamuğu gibi attı. Savurdu oradan oraya.
Geldiğimiz yer insan metalaştırıldı.
Bakın bebekler öldürülüyor. Bebek demişken!
Anayasayı, hukuk devletini tanımayan bir bebek katilinin mecliste konuşturulması taşındı gündeme. Milliyetçi bir parti olarak kurulmuş ve sonraları lider değiştirmiş bir partinin; dahası bir zamanlar ip fırlatmış, şimdi ip fırlatılmasına tepki gösteren bir partinin liderinin gündeme bomba gibi düşen, hatta kendi partisinin milletvekillerinin birçoğunun bile haberi olmayan bir açıklama… Devamında Türkiye’nin başkentinde güvenliği aşarak TÜSAŞ’ a saldırı yapan iki terörist ve ölen canlar.
İşte bu ülke Türkiye!
Kıyamet koptu mu?
Hayır.
Peki yaşıyor muyuz?
Evet.
Nasıl yaşamak bu?
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101 yılına günler kala tablo bu.
Eğitimde olanlara hiç değinmiyorum. Çünkü orası bir başka muamma. Devrim kanunlar Anayasal olarak güvence altında ama gelin görün ki tarikat ve cemaatler çığ gibi büyüyor. Bebeklere kadar indirildi beyin yıkama.
Çıkan sesler cılız, korkak ve hepsinden önemlisi etkisiz.
Başlangıçta söylediklerimi tekrarlıyorum. Yavaş yavaş tükeniyoruz, hatta ölüyoruz.
Peki böyle mi devam edeceğiz?
Hani kurtarıcı ve kurucu liderimizin vizyonu?
Gençliğe hitabede yıllar öncesinden görülen tablo ve o tablo karşısında cumhuriyetimizin emanet edildiği Türk gençliği.
Bittik mi?
Teslim mi olduk güce kuvvete ve teslim mi olduk sistemi dünyada eşi benzeri olmayan mühürsüz oylarla değiştiren bu yapıya?
Bu noktada soru şu muhalefet nerede?
Bugün ana muhalefet partisi genel başkanının yapmış olduğu konuşmayı dinledim. Yerinde buldum ama geç kalmış bir konuşma. Bunun altını kalın kalın çizmek istiyorum. Ama geç te olsa bu konuşmanın yapılması önemli. Karanlığı kovmak isteyenlerin yüreğine su serpmiştir ama yetmez, devamı gelmeli. Tarikat ve cemaat yapılanması üzerine daha ciddi ve somut verilerle gidilmeli. Neredeydik, nereye geldik? Soruları yanıtlanmalı ve kamuoyu karşı devrim adımları konusunda bilgilendirilmeli.
Cumhuriyetimizin 101. Yılında el ele vermeliyiz ve bu karanlığı aşmak için elimizden ne geliyorsa yapmak için direnmeliyiz. Ne demişti kurtarıcı ve kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
“Ya bağımsızlık ya ölüm!”
Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlık özünde kurulmuş üniter ve ulus bir devlettir ve bu özden sapmak Cumhuriyetimizin yok olması demektir. Kurucu partimizin bileşenleri umarım bunun farkındadır. Aksi 19 Mayıs 1919 ruhuna geri dönmek ve yeniden milli mücadeleyi başlatma noktasına gelinmiş demektir.
Bebeklere tecavüz edildiği, bebeklerin ranta kurban edildiği, kız çocuklarının öldürüldüğü ve faillerinin ortaya çıkarılmadığı bir yerdeyiz. Ulus ve üniter devletin köklerinden sökülmeye çalışıldığı çok tehlikeli bir yerdeyiz…
Farkında mıyız?
Artık silkinip kendimize gelmeliyiz.
Neydi Atatürk’ün örgütlenme modeli?
Cemiyetlerin birleştirilmesi ve birlikte güç birliği oluşturulması.
Neydi Atatürk’ün örgütlenme modeli?
Yurdun dört bir yanında mitingler yapılarak halkın sürece katılımın sağlanması.
Çok önemli demokratik kitle örgütleri var Atatürkçü Düşünce Derneği gibi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi ve sendikalar!…
Artık özümüze dönme ve nüvemizde olan tam bağımsızlığı haykırma zamanı. Demokrasi olmadan hiçbir sorun çözülmez. Ey Türk gençliği, önüne çözüm olarak sunulan bütün projeler emperyalizmin projesidir unutma!
Ve kıpırda, kendine gel;
Yeniden “Ya bağımsızlık ya ölüm!” de!
Ve;
“Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.” Sözüne sarıl sıkı sıkıya.
Bebeklere gelmişse çürümüşlük kıyamet kopmalı unutma!
Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti!