"Şimdi Bursa’da ipek çeken kızlar
Bir karasevda halinde söylemektedir:
Görmeğe alıştığımız nice yazlar
Kimleri alıp götürdüler ama kimleri
Karanfil bıyıklı genç teğmenleri
Ak saçlı profesörleri, öğrencileri
Adları şuramıza işlemektedir
Ah dayanmaz dayanmaz bakmaya gözler
Bir karasevda halinde söylemektedir
Şimdi bursa’da ipek çeken kızlar
Şimdi erzurum’da çift sürenlerin
Geçit vermez kaşlarının altında
Derindir, ıssızdır, korkunçtur gözleri
Sabanın demiri girdikçe toprağa
Hınçlarını gömmektedir içine yerin.
Çünkü millet hayınları ankaralarda
Çünkü izmirlerde, çünkü istanbullarda
Çünkü başka yerlerinde memleketin
Kanına girdiler masum gençlerin
İşte onun için karanlıktır gözleri
Şimdi erzurum’da çift sürenlerin.
Şimdi saat sekizdir başlar gecemiz
Gündüzü kısalttılar geceyi uzattılar
Şimdi acının ve hüznün göklerinde
Uykumuzun bir ucunda bombalar
Bir ucunda hürriyet inancı sabaha kadar
İngiliz usulü piyade tüfekleriyle
İnsanca yaşamanın onuru arasında
Milletcek bir gidip bir geliyoruz
Şimdi saat sekizdir başlar gecemiz
Şimdi ay doğar bulutlar arasından
Kavat derebeyleri yüreksiz bolu beyleri
Hırsızlar, yüzde oncular, kumar erleri
Cebren ve hile ile haklarımızı alan
Zulmü ve alçaklığı yöneten murdar üçgen
Biliyor musunuz bir orman gelişiyor şimdi
Türküleri duyuyor musunuz nice derin
Yakılmış çoban ateşleriyle dağlarda
Karanlığı tutuşturup bir köşesinden
Geceyi gündüze çevirenlerin
Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz."
× × ×
Cemal Süreya'nın şiiriydi bu.
Adı, 555K.
555K bir parolaydı.
5'i ayın, 5'nci günü, saat 5'de, Kızılay'da demekti.
Bir demokrasi çağrısıydı.
Günler öncesinden kulaktan kulağa yayılmış ve kitleler gizlice örgütlenmişti.
5'i ayın, 5'i günü, saat 5'de Kızılay'da toplanacaklardı.
60 yıl öncesiydi.
Saat akşam 5'di.
555K parolasıyla örgütlenenler Kızılay Meydanı’nı doldurmuştu.
Bu Türkiye’nin ilk sivil itaatsizlik eylemiydi.
Yüzlerce öğrenci, aydın, yurtsever Demokrat Parti iktidarını protesto ediyordu.
Hürriyet istiyorlardı.
Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat katliamlarını protesto ediyorlardı.
Marşlarla yeri göğü inletiyorlardı.
"Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler.
Bu dünya size kalır mı?"
Başkent sarsılıyordu.
O saatlerde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes Meclis'ten dönüyordu. Eylem yapıldığını duyunca konuyu anlamak için soluğu meydanda almışlardı.
Onların meydana ulaşmasıyla tepkiler, sloganlar ve yuhalamalar artmıştı.
Başbakan Menderes “istifa” sloganlarını duyunca, kendini kaybedip öğrencilerin üzerine yürümüştü.
Tartışmalar sırasında Menderes'in kravatı yamulmuş, üstü başı dağılmıştı.
Menderes, “öldürecek misiniz beni, hadi, öldürün bakalım” diye karşılık verince, “Biz katil değiliz, katil hükümet” yanıtını almıştı.
Tepkiler daha da çoğalınca Menderes bir gazetecinin aracıyla meydandan uzaklaşmış, bindiği arabanın tavanını yumruklarken, öğrencilere küfürler yağdırmıştı.
555K eylemi Menderes hükümetinin sonunu hazırlamıştı.
27 Mayıs darbecilerinin darbe bahanelerinden biriydi.
Bu demokrat eylemi örgütleyenlerin arasında Cemal Süreya da vardı.
Eylem sonrası defterine şu notu düşmüştü.
"Küçük bir olayın, toplumsal planda kökü varsa, birden nasıl büyüyebileceğini gördüm.”
kayasedatt.blogspot.com
]]>