Prof. Dr. Tolga Yarman
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Tolga Yarman
 

İZMİR GAZİEMİR NÜKLEER MUAMMASI

Muamma; meçhuller, bilinmezler yumağı, demek… İZMİR GAZİEMİER’DE ORTAYA ÇIKAN NÜKLEER MUAMMA  İzmir Gaziemir’de 2014’te, akümülatör için bir kurşun döküm fabrikası odağı dolayında  tam nükleer bir muamma ortaya çıktı. Sorunu, örneğin, 3 Haziran 2020 itibariyle, şuradan okuyabiliyoruz (https://ekolojibirligi.org/gaziemirdeki-nukleer-atiklar-12-yildir-cevre-sagligi-ve-yasami-tehdit-ediyor/): “Gaziemir’in Akçay Caddesi üzerinde 1940 yılında kurulan Aslan Avcı’ya ait kurşun ve döküm fabrikasında, Türkiye’de bulunmayan nükleer çubuklar (Europium 152) getirilerek kurşun ve gümüş geri dönüştürülmüş, bu işlemlerin ardından kalan tehlikeli atıklar rastgele etraftaki araziye gömülmüştü. İzmirlilerin yüreğini ağzına getiren bu vaka üzerine Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun olay yerinde yaptığı incelemede 2007 yılında korkunç gerçek gün yüzüne çıkmıştı. 70 dönümlük arazide radyoaktif ve tehlikeli atık miktarının yaklaşık 100 bin ton olduğu saptanmıştı. Bunun üzerine arazi tel örgülerle çevrilerek ‘radyasyon alanı’ olduğu belirtilen uyarı levhaları asıldı. Fabrika sahipleri 2010 yılında fabrikayı kapatarak tesisi metruk halde bıraktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yasa dışı faaliyette bulunarak çevreye ve halk sağlığına ölümcül zararlar veren sorumlu şirkete 5.7 milyon TL para cezası kesildiğini açıkladı. Fakat şirketten böyle bir ceza parası alınmadığı öğrenildi. Aslan Avcı’nın radyasyon nedeniyle ölümünden sonra şirket yönetimini devralan yabancı uyruklu torunları, isim ve yer değişikliğine giderek, Torbalı’da Heper Metal Döküm Sanayi A.Ş. adıyla tesis açtı. Denetim yapmayan ve görevini ihmal eden yetkililer ile ilgili de hiçbir yasal işlem yapılmadı. Gaziemir’deki metruk fabrika kaderine terk edildi. Nükleer çöplük olarak anılan Gazmiemir’deki sahanın temizlenmesi için çalışmalar, olgunun ortaya çıkmasının üzerinden 7 yıl geçtikten sonra başlatılmıştı. ÇED raporu olmadan girişilen temizlik çalışması nükleer atık bertarafında hiçbir uzmanlığı olmayan Turanlar A. Ş.’ye verilmişti. Şirket 1 yıl dolmadan ödenek alamadığı gerekçesiyle çalışmaları bıraktı. 2017’de tartışmalar arasında ÇED raporu çıktı, fakat hiçbir somut adım atılmadı. Uzmanlar, nükleer atıkların toprak, hava, suyu kirletmeye ve tüm canlılara ölüm saçmaya devam ettiğini vurguluyor.” 2012’DEKİ BEYANATIM Bu konuda birçok beyanat verdim. 4 Aralık 2012’de Serkan Ocak, Radikal’de, dediklerime atfen aşağıdakileri yazmış:    TAEK’in Açıklaması Tam Bir Cahil Beyanı ( 8 Aralık 2012) Kaynak: http://nukleersiz.org/haber/taekin-aciklamasi-tam-bir-cahil-beyani; http://www.gazetedokuzeylul.com/haber/2015/taekin-aciklamasi-tam-bir-cahil-beyani.html Dünyaca ünlü nükleer bilimci Prof. Dr. Tolga Yarman İzmir'deki tehlikeli atıklar için konuştu. Pek çok bilim insanı suskun kalırken Gaziemir'deki kurşun fabrikasının radyasyonlu atıklarını yorumlayan Okan Üniversitesi'nin nükleer bilimler konusunda dünyaca ünlü öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, TAEK'in açıklaması için “Tam anlamıyla, bir cahil beyanı” dedi. Gaziemir’de 1940’lardan beri kurşun üretimi yapan Aslan Avcı Döküm Sanayi adlı fabrika atıklarını onlarca yıl bertaraf etmek yerine gömdü. 2007’de bu atıklarında radyoaktivite olduğunu belirleyen Türkiye’nin radyasyon konusundaki en üst düzey yetkili kurumu Başbakanlık’a bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), çarşamba günü fabrikada yarım saatlik yaptığı inceleme sonunda açıklamasında, “Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır” dedi. Açıklama kimseyi tatmin etmedi. Pek çok bilim insanı suskun kalırken sorularımızı yanıtlayan Okan Üniversitesi'nin nükleer bilimler konusunda dünyaca ünlü öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, TAEK'in açıklamasını “Tam anlamıyla, bir cahil beyanı” şekilnde yorumladı. Savcıları ve MIT'i İlgilendiriyor Alanda yarım saatlik bir gezintiyle raporlamanın sağlıksızlığı üzerinde duran Yarman, öncelikle atıkların tesbit edilmesi gerektiğini, “Nerede ne kadar tam ne var, bir anlamda "nükleer bir arkeoloji" çalışması, kazı, yapılması gerekiyor. Nükleer atık olduğuna dair kuşku duymuyorum. Sonra, bu alanın karantinaya alınmasi gerek. En son, atıkları buradan alıp neresi olacaksa artık, oraya taşımak ve dikkatli biçimde gömmek gerekiyor. Beni en çok düşündüren, söz konusu radyoaktif malzemenin oraya nasıl geldiği. İçeriden olamaz. Dolayısıyla dışarıdan gelmiş... İz sürmek gerekiyor. Görev, içeride cumuriyet savcılarını ilgilendirdiği kadar, diş boyutu itibariyle, Milli İstihbarat Teşkilatımızı ilgilendiriyor” dedi. Kurum yetkililerinin beyanlarına çok üzüldüğünü bu beyana hoca olarak boş kağıda dahi '0' değil '1' vermek gibi bir huyu olmasına rağmen '10' üzerinden '0' verdiğini belirten Prof. Dr. Yarman, “Hiç '0' vermedim diyemem. Kağıtta olan beyanın konuyla alakası yoksa ibret-ul âlem için, evet '0' veririm” dedi. Pimi Çekilmiş Bomba Gibi Prof. Dr. Yarman fabrikanın imal ettiği ürünlere radyoaktivitenin bulaşmamış olabileceğine ihtimal veremediğini dile getirdi. “Bu durumda, bu ürünlerin de takip altına alınması zorunluluğu bulunuyor” diyen Yarman, “TAEK durumu resmi raporlarla ve yıllar öncesinden bilmesine ve bildirmesine karşın, işaret ettiğim gereklerin tetiğini çekmemiş olmasına afallıyorum. Bir defa, bu malzeme yurt dışından bize, üstelik İzmir'in göbeğine kadar gelmişse, kimbilir başka yerlerde, nerelerden gelmiş neler var? Fabrika'nın ürünleri etrafta, pimi çekilmiş saatli bomba gibi dolaşıyor. Fabrika çevresinde çoluk çocuk oynamakta. Ne diyeyim: Allah korusun!” şeklinde konuştu. Aşağıda Ne Var? TAEK'ten 3 uzmanın geçtiğimiz çarşamba alanda yaptığı 30 dakikalık incelemeden bir gün sonra açıkladığı raporda yer alan cümleleri satır satır yorumlayan Prof. Dr. Yarman, raporda yer alan 'Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır' cümlesi için “Bu çok sathi bir beyan. Asağıda ne var, bunu bilmek isteriz. Muhakkak bir sey var ki, yukarıdan ölçülen radyasyon, civardaki olağan radyasyondan iki üç kat daha fazla çıkıyor. İkincisi, aşağıdan, yer altı sularıyla, hangi radyoaktivite nerelere sürükleniyor, çevreyi nasıl tehdit ediyor? Bu araştırılmadan savsaklanacak bir soru değildir. Ayrıca, söz konusu mevkinin yanı başından geçen bir dereden bahsediliyor, dere suyunda radyasyon ölçümü yapmak atla deve değil ki! Emin olmak için muhakkak yapacaksınız. Yapmadan beyanda bulunmaya hakkınız yoktur. Şu da var tabii, bugün olmaz, yarın sızar, dere suyuna karışır... Kazıp, otopsi yapacaksınız, anlayıp, ya teskin olacaksınız, ya da gereğini yapacaksınız” dedi. Çocuklara Masal Söylüyorsun! TAEK'in raporunda yer alan “daha önceki yıllarda yapılan ölçüm ve analizlerle teyit edildiği şekilde, radyoaktivite bulaşmış cüruf atıklarından radyoaktivitenin çevresel ortamlara yayılması olası görülmemektedir” tespitine de “Bu nasıl beyan böyle?” diye tepki gösteren Prof. Yarman, “Demek radioaktivite vardı ve sen bunu ölçtün, biliyorsun, peki buraya nereden gelmiş? İz sürdün mü? Aklina bile gelmemiş. Hayrete düşmemek mümkün değil. Ayrıca aşağıda ne var, onu da tam bilmiyorsun, o zaman cocuklara masal söylüyorsun. Ya fabrika ürünleri, onların etrafta saatli bomba gibi dolastiğını da mı aklına getirmiyorsun?” diye konuştu. Göz Göre Göre Getirilmiş Rapordaki “hurda malzemelerin eritilerek mamul madde üretimi sürecinde radyoaktif maddeler atıklarda kalmış olup...” cümlesine , “Bu tam anlamıyla, bir cahil beyanıdır” diyen Prof. Dr. Yarman, “...tesiste geçmişte üretilmiş olan kurşun mamullerde radyoaktivite bulunmadığı da ayrıca yapılan ölçümlerle tespit edilmiştir” cümlesi için ise şunları söyledi: “İlgili kurum yetkilileri burada yakayı fena halde kaptırmaktadır. Eğer kurşunda radyoaktivite yoksa, bu şu demektir: Birileri Türkiye'ye kurşun muhafaza altında, yanmış nükleer yakıt elemanı getirmiştir, kurşunu eritmiştir, akü yapımında kullanmıştır. Geri kalanı atmıştır. Geriye kalan nedir? Nükleer reaktörden çıkan, yüksek derecede radyoaktif, yanmış yakıt elemanı. Kurşun muhafaza altında örneğin kullanım süresini doldurmuş Kobalt-60 izotopu da olabilirdi, ama atıklarda Europium-152 tesbit edilmiştir ki, Europium-152 atom çekirdeği ancak yanmış nükleer yakıt elemanlarında bulunur. Demek ki, Türkiye'ye, göz göre göre yanmış nükleer reaktör elemanları getirilmiş ve burada ticarî faaliyet adına, cahilâne ve feci biçimde işleme tabi tutulmuştur. Ciddi Cürüm İşlenmiştir Prof. Dr. Tolga Yarman çarpıcı tespitlerini şu cümlelerle aktardı: “Söz konusu işlemleri yapmış olan işçilerin hayatları keşke yanılsam ama kararmış olacaktır. Söz konusu tesbitleri yapmış fakat bunun dışında hiç bir şey yapmamış resmî kurum yetkililerimiz ciddi olarak cürüm islemişlerdir. En iyi ihtimalle cehaletle, ağır ihmal cürmü işlemişlerdir. Buradan cumhuriyet başsavcılarımızı ve Milli İstihbarat Teskilatımız’ı aciliyetle göreve davet ediyorum. İlgili kurum yetkilileri hala bu söylediklerimden habersiz görünmektedir. Suyuna tirit sözde öğütle, elini yıkayıp, dönüp gitmek istemektedirler. Burada açık bir görev ihmali, kötüsü idraksizliği bulunmaktadır. Bu Açıklamaya Hadleri Yok Yarman, TAEK'in raporundaki “haberlerde yer alan toprağın yanması, dumanların yükselmesi, bitkilerin kuruması, hayvanların ölmesi, çevrede yaşayanların nefes darlığı, öksürük, astım ve bronşit şikayetleri, havanın tuz ruhu gibi kokması ve benzeri hususların radyasyon ile ilişkisi bulunmayıp..” cümlesi için de “Bu beyana kurum yetkilisinin hiç haddi yoktur. Radyasyon enerji demektir. Asağıda açığa çıkan enerji pek cok kimyasal tezahurun tetikleyicisi pek ala olabilir” dedi. TAEK'in Çelişkili Açıklamaları Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), geçtiğimiz çarşamba günü Gaziemir'deki kurşun fabrikasında yaptığı 30 dakikalık inceleme sonunda “Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır” dedi. TAEK'in 2010 yılında fabrikada yaptığı incelemede ise “Radyoaktif kirlilik var” dediği, fabrikaya Ekim 2010’da da giderek ölçümler yaptığı ortaya çıktı. TAEK, 29 Eylül- 01 Ekim 2010 tarihleri arasında fabrikada radyoaktif bulaşmaya maruz kalmış malzemelere tekrar rastladığını raporladı. Valilik ve Çevre Bakanlığı’na gönderilen TAEK’in yeni başkanı Zafer Alper imzalı raporda şu ifadeler dikkat çekti: “Söz konusu firmada insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecek, nereden geldiği belirlenemeyen ve sürekliliğini koruyan bir radyoaktif kirlenmenin olduğu anlaşılmaktadır.” TAEK o dönemde fabrikada 3 gün süren incelemeyi şu ifadelerle ilgili kurumlara anlatmıştı: “Radyoaktivite tespit edilen numunelerin analizleri sonucunda, radyoaktiviteye sebep olan malzemelerin ‘Europium 152’ (Eu-152) radyoaktif kaynağı olduğu tespit edilmiştir.” Söz konusu madde, nükleer atık çubuklarından bulaşan ve Türkiye’ye girişi yasak bir madde. TAEK, 3 Kasım 2012’de valiliğe ve bakanlığa gönderilen bir yazı ile de ‘ortak çalışma’ talep etti: “Söz konusu durumun çözümü ilgili kurum ve kuruluşların ortak çalışmasını gerektirmektedir... Kurumumuz ve Çevre Bakanlığı’nın görüşleri alınmadan firmaya ait tesis sahalarının ve saha üzerindeki yapıların hiçbir suretle başka bir gerçek ya da tüzel kişiye kiralanmaması, satılmaması ve devredilmemesi gerekmekte olup konu hakkında ilgili birimlerin ve firmasının uyarılması gereğini arz ederim.” 17 HAZİRAN 2022’DE CUMHURİYET GAZETESİ’NDE ÇIKAN HABER Nihayet geçen gün Cumhuriyet Gazetesi’nde şu haber çıktı: 260 ton Radyoaktif Atık İzmir'den İstanbul'a nakledildi Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Gaziemir Belediyesi’nin başvurusu üzerine ‘İzmir’in Çernobili’ olarak nitelendirilen 70 dönümlük alandan çıkarılan 260 ton radyoaktif atığın İstanbul’da bir tesiste depolandığını, kalan atığın da gelecekte ortaya çıkarılarak teslim alınacağını bildirdi. Anladığım, 500 bin ton radyoaktif atık tesbit edilmiş, demek ki bunun 2000’de biri, İstanbul’a, pek muhtemelen Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ne getirilip, gömülmüş… Tam öyle mi yapmak gerekirdi? Bence hayır!.. Ayrıca geriye kalan yuvarlak 500 bin ton atık n’olacak? Ama ortada, o kadar çok arıza var ki, olup bitende, hani “Bunları hiç sorun etmeye değmez!”, diyeceğim… VALLAHİ, İÇİM ACIYOR!.. Bakın, on yıl olmuş, neler demişim… Kısacası, “Türkiye’ye, biryerlerden yanmış nükleer yakıt çubukları getirilmiş, allaşkına uyanın!” demişim, ilgili kurum yetkililerini göreve davet etmişim… Ne yapmışlar, bugüne kadar? Belki birşeyler yaptılar ama, biz bilemiyoruz… Keşke yapmış olsalar… Şu ki, o gün ya da bu gün, demek ki, sınırlarımızdan  bir tek Suriyeliler ya da Afganlar ellerini kollarını sallaya sallaya, güzel yurdumuza geliyor değiller… Birilerinin nükleer santrallerinden çıkan ölümcül kere ölümcül, yanmış nükleer yakıtları da geliyor… Gaziemir nükleer muamması, ne hazindir ki, çözülmüş değil!.. Vallahi içim acıyor!.. Prof. Dr. Nükleer Mühendis Tolga Yarman Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Danışma Kurulu ve Nükleer Güvenlik Komitesi Eski Üyesi 19 Haziran 2022 ]]>
Ekleme Tarihi: 20 Haziran 2022 - Pazartesi
Prof. Dr. Tolga Yarman

İZMİR GAZİEMİR NÜKLEER MUAMMASI

Muamma; meçhuller, bilinmezler yumağı, demek…

İZMİR GAZİEMİER’DE ORTAYA ÇIKAN NÜKLEER MUAMMA 

İzmir Gaziemir’de 2014’te, akümülatör için bir kurşun döküm fabrikası odağı dolayında  tam nükleer bir muamma ortaya çıktı. Sorunu, örneğin, 3 Haziran 2020 itibariyle, şuradan okuyabiliyoruz (https://ekolojibirligi.org/gaziemirdeki-nukleer-atiklar-12-yildir-cevre-sagligi-ve-yasami-tehdit-ediyor/):

Gaziemir’in Akçay Caddesi üzerinde 1940 yılında kurulan Aslan Avcı’ya ait kurşun ve döküm fabrikasında, Türkiye’de bulunmayan nükleer çubuklar (Europium 152) getirilerek kurşun ve gümüş geri dönüştürülmüş, bu işlemlerin ardından kalan tehlikeli atıklar rastgele etraftaki araziye gömülmüştü. İzmirlilerin yüreğini ağzına getiren bu vaka üzerine Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun olay yerinde yaptığı incelemede 2007 yılında korkunç gerçek gün yüzüne çıkmıştı. 70 dönümlük arazide radyoaktif ve tehlikeli atık miktarının yaklaşık 100 bin ton olduğu saptanmıştı. Bunun üzerine arazi tel örgülerle çevrilerek ‘radyasyon alanı’ olduğu belirtilen uyarı levhaları asıldı. Fabrika sahipleri 2010 yılında fabrikayı kapatarak tesisi metruk halde bıraktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yasa dışı faaliyette bulunarak çevreye ve halk sağlığına ölümcül zararlar veren sorumlu şirkete 5.7 milyon TL para cezası kesildiğini açıkladı. Fakat şirketten böyle bir ceza parası alınmadığı öğrenildi. Aslan Avcı’nın radyasyon nedeniyle ölümünden sonra şirket yönetimini devralan yabancı uyruklu torunları, isim ve yer değişikliğine giderek, Torbalı’da Heper Metal Döküm Sanayi A.Ş. adıyla tesis açtı. Denetim yapmayan ve görevini ihmal eden yetkililer ile ilgili de hiçbir yasal işlem yapılmadı. Gaziemir’deki metruk fabrika kaderine terk edildi. Nükleer çöplük olarak anılan Gazmiemir’deki sahanın temizlenmesi için çalışmalar, olgunun ortaya çıkmasının üzerinden 7 yıl geçtikten sonra başlatılmıştı. ÇED raporu olmadan girişilen temizlik çalışması nükleer atık bertarafında hiçbir uzmanlığı olmayan Turanlar A. Ş.’ye verilmişti. Şirket 1 yıl dolmadan ödenek alamadığı gerekçesiyle çalışmaları bıraktı. 2017’de tartışmalar arasında ÇED raporu çıktı, fakat hiçbir somut adım atılmadı. Uzmanlar, nükleer atıkların toprak, hava, suyu kirletmeye ve tüm canlılara ölüm saçmaya devam ettiğini vurguluyor.”

2012’DEKİ BEYANATIM

Bu konuda birçok beyanat verdim. 4 Aralık 2012’de Serkan Ocak, Radikal’de, dediklerime atfen aşağıdakileri yazmış:   

TAEK’in Açıklaması Tam Bir Cahil Beyanı ( 8 Aralık 2012) Kaynak: http://nukleersiz.org/haber/taekin-aciklamasi-tam-bir-cahil-beyani; http://www.gazetedokuzeylul.com/haber/2015/taekin-aciklamasi-tam-bir-cahil-beyani.html Dünyaca ünlü nükleer bilimci Prof. Dr. Tolga Yarman İzmir'deki tehlikeli atıklar için konuştu. Pek çok bilim insanı suskun kalırken Gaziemir'deki kurşun fabrikasının radyasyonlu atıklarını yorumlayan Okan Üniversitesi'nin nükleer bilimler konusunda dünyaca ünlü öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, TAEK'in açıklaması için “Tam anlamıyla, bir cahil beyanı” dedi. Gaziemir’de 1940’lardan beri kurşun üretimi yapan Aslan Avcı Döküm Sanayi adlı fabrika atıklarını onlarca yıl bertaraf etmek yerine gömdü. 2007’de bu atıklarında radyoaktivite olduğunu belirleyen Türkiye’nin radyasyon konusundaki en üst düzey yetkili kurumu Başbakanlık’a bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), çarşamba günü fabrikada yarım saatlik yaptığı inceleme sonunda açıklamasında, “Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır” dedi. Açıklama kimseyi tatmin etmedi. Pek çok bilim insanı suskun kalırken sorularımızı yanıtlayan Okan Üniversitesi'nin nükleer bilimler konusunda dünyaca ünlü öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, TAEK'in açıklamasını “Tam anlamıyla, bir cahil beyanı” şekilnde yorumladı.

Savcıları ve MIT'i İlgilendiriyor

Alanda yarım saatlik bir gezintiyle raporlamanın sağlıksızlığı üzerinde duran Yarman, öncelikle atıkların tesbit edilmesi gerektiğini, “Nerede ne kadar tam ne var, bir anlamda "nükleer bir arkeoloji" çalışması, kazı, yapılması gerekiyor. Nükleer atık olduğuna dair kuşku duymuyorum. Sonra, bu alanın karantinaya alınmasi gerek. En son, atıkları buradan alıp neresi olacaksa artık, oraya taşımak ve dikkatli biçimde gömmek gerekiyor. Beni en çok düşündüren, söz konusu radyoaktif malzemenin oraya nasıl geldiği. İçeriden olamaz. Dolayısıyla dışarıdan gelmiş... İz sürmek gerekiyor. Görev, içeride cumuriyet savcılarını ilgilendirdiği kadar, diş boyutu itibariyle, Milli İstihbarat Teşkilatımızı ilgilendiriyor” dedi. Kurum yetkililerinin beyanlarına çok üzüldüğünü bu beyana hoca olarak boş kağıda dahi '0' değil '1' vermek gibi bir huyu olmasına rağmen '10' üzerinden '0' verdiğini belirten Prof. Dr. Yarman, “Hiç '0' vermedim diyemem. Kağıtta olan beyanın konuyla alakası yoksa ibret-ul âlem için, evet '0' veririm” dedi.

Pimi Çekilmiş Bomba Gibi

Prof. Dr. Yarman fabrikanın imal ettiği ürünlere radyoaktivitenin bulaşmamış olabileceğine ihtimal veremediğini dile getirdi. “Bu durumda, bu ürünlerin de takip altına alınması zorunluluğu bulunuyor” diyen Yarman, “TAEK durumu resmi raporlarla ve yıllar öncesinden bilmesine ve bildirmesine karşın, işaret ettiğim gereklerin tetiğini çekmemiş olmasına afallıyorum. Bir defa, bu malzeme yurt dışından bize, üstelik İzmir'in göbeğine kadar gelmişse, kimbilir başka yerlerde, nerelerden gelmiş neler var? Fabrika'nın ürünleri etrafta, pimi çekilmiş saatli bomba gibi dolaşıyor. Fabrika çevresinde çoluk çocuk oynamakta. Ne diyeyim: Allah korusun!” şeklinde konuştu.

Aşağıda Ne Var?

TAEK'ten 3 uzmanın geçtiğimiz çarşamba alanda yaptığı 30 dakikalık incelemeden bir gün sonra açıkladığı raporda yer alan cümleleri satır satır yorumlayan Prof. Dr. Yarman, raporda yer alan 'Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır' cümlesi için “Bu çok sathi bir beyan. Asağıda ne var, bunu bilmek isteriz. Muhakkak bir sey var ki, yukarıdan ölçülen radyasyon, civardaki olağan radyasyondan iki üç kat daha fazla çıkıyor. İkincisi, aşağıdan, yer altı sularıyla, hangi radyoaktivite nerelere sürükleniyor, çevreyi nasıl tehdit ediyor? Bu araştırılmadan savsaklanacak bir soru değildir. Ayrıca, söz konusu mevkinin yanı başından geçen bir dereden bahsediliyor, dere suyunda radyasyon ölçümü yapmak atla deve değil ki! Emin olmak için muhakkak yapacaksınız. Yapmadan beyanda bulunmaya hakkınız yoktur.

Şu da var tabii, bugün olmaz, yarın sızar, dere suyuna karışır... Kazıp, otopsi yapacaksınız, anlayıp, ya teskin olacaksınız, ya da gereğini yapacaksınız” dedi.

Çocuklara Masal Söylüyorsun!

TAEK'in raporunda yer alan “daha önceki yıllarda yapılan ölçüm ve analizlerle teyit edildiği şekilde, radyoaktivite bulaşmış cüruf atıklarından radyoaktivitenin çevresel ortamlara yayılması olası görülmemektedir” tespitine de “Bu nasıl beyan böyle?” diye tepki gösteren Prof. Yarman, “Demek radioaktivite vardı ve sen bunu ölçtün, biliyorsun, peki buraya nereden gelmiş? İz sürdün mü? Aklina bile gelmemiş. Hayrete düşmemek mümkün değil. Ayrıca aşağıda ne var, onu da tam bilmiyorsun, o zaman cocuklara masal söylüyorsun. Ya fabrika ürünleri, onların etrafta saatli bomba gibi dolastiğını da mı aklına getirmiyorsun?” diye konuştu.

Göz Göre Göre Getirilmiş

Rapordaki “hurda malzemelerin eritilerek mamul madde üretimi sürecinde radyoaktif maddeler atıklarda kalmış olup...” cümlesine , “Bu tam anlamıyla, bir cahil beyanıdır” diyen Prof. Dr. Yarman, “...tesiste geçmişte üretilmiş olan kurşun mamullerde radyoaktivite bulunmadığı da ayrıca yapılan ölçümlerle tespit edilmiştir” cümlesi için ise şunları söyledi: “İlgili kurum yetkilileri burada yakayı fena halde kaptırmaktadır. Eğer kurşunda radyoaktivite yoksa, bu şu demektir: Birileri Türkiye'ye kurşun muhafaza altında, yanmış nükleer yakıt elemanı getirmiştir, kurşunu eritmiştir, akü yapımında kullanmıştır. Geri kalanı atmıştır. Geriye kalan nedir? Nükleer reaktörden çıkan, yüksek derecede radyoaktif, yanmış yakıt elemanı. Kurşun muhafaza altında örneğin kullanım süresini doldurmuş Kobalt-60 izotopu da olabilirdi, ama atıklarda Europium-152 tesbit edilmiştir ki, Europium-152 atom çekirdeği ancak yanmış nükleer yakıt elemanlarında bulunur. Demek ki, Türkiye'ye, göz göre göre yanmış nükleer reaktör elemanları getirilmiş ve burada ticarî faaliyet adına, cahilâne ve feci biçimde işleme tabi tutulmuştur.

Ciddi Cürüm İşlenmiştir

Prof. Dr. Tolga Yarman çarpıcı tespitlerini şu cümlelerle aktardı: “Söz konusu işlemleri yapmış olan işçilerin hayatları keşke yanılsam ama kararmış olacaktır. Söz konusu tesbitleri yapmış fakat bunun dışında hiç bir şey yapmamış resmî kurum yetkililerimiz ciddi olarak cürüm islemişlerdir. En iyi ihtimalle cehaletle, ağır ihmal cürmü işlemişlerdir. Buradan cumhuriyet başsavcılarımızı ve Milli İstihbarat Teskilatımız’ı aciliyetle göreve davet ediyorum. İlgili kurum yetkilileri hala bu söylediklerimden habersiz görünmektedir. Suyuna tirit sözde öğütle, elini yıkayıp, dönüp gitmek istemektedirler. Burada açık bir görev ihmali, kötüsü idraksizliği bulunmaktadır.

Bu Açıklamaya Hadleri Yok

Yarman, TAEK'in raporundaki “haberlerde yer alan toprağın yanması, dumanların yükselmesi, bitkilerin kuruması, hayvanların ölmesi, çevrede yaşayanların nefes darlığı, öksürük, astım ve bronşit şikayetleri, havanın tuz ruhu gibi kokması ve benzeri hususların radyasyon ile ilişkisi bulunmayıp..” cümlesi için de “Bu beyana kurum yetkilisinin hiç haddi yoktur. Radyasyon enerji demektir. Asağıda açığa çıkan enerji pek cok kimyasal tezahurun tetikleyicisi pek ala olabilir” dedi.

TAEK'in Çelişkili Açıklamaları

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), geçtiğimiz çarşamba günü Gaziemir'deki kurşun fabrikasında yaptığı 30 dakikalık inceleme sonunda “Ölçülen radyasyon seviyeleri çevrede yaşayan halkın sağlığı için tehdit oluşturmamaktadır” dedi.

TAEK'in 2010 yılında fabrikada yaptığı incelemede ise “Radyoaktif kirlilik var” dediği, fabrikaya Ekim 2010’da da giderek ölçümler yaptığı ortaya çıktı. TAEK, 29 Eylül- 01 Ekim 2010 tarihleri arasında fabrikada radyoaktif bulaşmaya maruz kalmış malzemelere tekrar rastladığını raporladı. Valilik ve Çevre Bakanlığı’na gönderilen TAEK’in yeni başkanı Zafer Alper imzalı raporda şu ifadeler dikkat çekti: “Söz konusu firmada insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecek, nereden geldiği belirlenemeyen ve sürekliliğini koruyan bir radyoaktif kirlenmenin olduğu anlaşılmaktadır.” TAEK o dönemde fabrikada 3 gün süren incelemeyi şu ifadelerle ilgili kurumlara anlatmıştı: “Radyoaktivite tespit edilen numunelerin analizleri sonucunda, radyoaktiviteye sebep olan malzemelerin ‘Europium 152’ (Eu-152) radyoaktif kaynağı olduğu tespit edilmiştir.” Söz konusu madde, nükleer atık çubuklarından bulaşan ve Türkiye’ye girişi yasak bir madde. TAEK, 3 Kasım 2012’de valiliğe ve bakanlığa gönderilen bir yazı ile de ‘ortak çalışma’ talep etti: “Söz konusu durumun çözümü ilgili kurum ve kuruluşların ortak çalışmasını gerektirmektedir... Kurumumuz ve Çevre Bakanlığı’nın görüşleri alınmadan firmaya ait tesis sahalarının ve saha üzerindeki yapıların hiçbir suretle başka bir gerçek ya da tüzel kişiye kiralanmaması, satılmaması ve devredilmemesi gerekmekte olup konu hakkında ilgili birimlerin ve firmasının uyarılması gereğini arz ederim.”

17 HAZİRAN 2022’DE CUMHURİYET GAZETESİ’NDE ÇIKAN HABER

Nihayet geçen gün Cumhuriyet Gazetesi’nde şu haber çıktı:

260 ton Radyoaktif Atık İzmir'den İstanbul'a nakledildi

Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Gaziemir Belediyesi’nin başvurusu üzerine ‘İzmir’in Çernobili’ olarak nitelendirilen 70 dönümlük alandan çıkarılan 260 ton radyoaktif atığın İstanbul’da bir tesiste depolandığını, kalan atığın da gelecekte ortaya çıkarılarak teslim alınacağını bildirdi.

Anladığım, 500 bin ton radyoaktif atık tesbit edilmiş, demek ki bunun 2000’de biri, İstanbul’a, pek muhtemelen Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ne getirilip, gömülmüş…

Tam öyle mi yapmak gerekirdi? Bence hayır!.. Ayrıca geriye kalan yuvarlak 500 bin ton atık n’olacak? Ama ortada, o kadar çok arıza var ki, olup bitende, hani “Bunları hiç sorun etmeye değmez!”, diyeceğim…

VALLAHİ, İÇİM ACIYOR!..

Bakın, on yıl olmuş, neler demişim… Kısacası, “Türkiye’ye, biryerlerden yanmış nükleer yakıt çubukları getirilmiş, allaşkına uyanın!” demişim, ilgili kurum yetkililerini göreve davet etmişim… Ne yapmışlar, bugüne kadar? Belki birşeyler yaptılar ama, biz bilemiyoruz… Keşke yapmış olsalar…

Şu ki, o gün ya da bu gün, demek ki, sınırlarımızdan  bir tek Suriyeliler ya da Afganlar ellerini kollarını sallaya sallaya, güzel yurdumuza geliyor değiller… Birilerinin nükleer santrallerinden çıkan ölümcül kere ölümcül, yanmış nükleer yakıtları da geliyor…

Gaziemir nükleer muamması, ne hazindir ki, çözülmüş değil!..

Vallahi içim acıyor!..

Prof. Dr. Nükleer Mühendis Tolga Yarman

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu

Danışma Kurulu ve Nükleer Güvenlik Komitesi Eski Üyesi

19 Haziran 2022

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

27
Mayıs
28
Ekim
28
Mayıs
15
Şubat
05
Eylül