Prof. Dr. Tolga Yarman
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Tolga Yarman
 

ATATÜRK'Ü ANLAMAK…

Atatürk için, “dahi” deriz, değil mi? Yetmiyor… Nasıl bir deha taşıyordu, Gazi? Çok başka türlü, aşikâr… Bir defa, inanılmaz bir direnci var… Özgüveni de, öyle, inanılmaz… Başka türlü bir kavrayış derinliği var… O nasıl bir hedefe kilitlenmek ise? Mıh gibi, kımıldamıyor, yerinden… Baş eğmez… Ona milim baş eğdiremezsiniz! O açıdan, afallatıcı derecede bıçkın!.. İlk Sivas’a gittiğimde, orada Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) mekânı olarak kullanılan Sivas Lisesi’ni ziyaret edince, bütün şu sıraladığım özellikleri, iliklerime kadar yaşadım… 38 yaşında bir delikanlı… Orada, kusursuz bir imla ile yaptığı konuşmaları, binanın sınıflarının tahtalarında boy boy sergilenmiş… Bu kadar berrak, pervasız, fırtına yüklü, istisnaî bir mantık olabilir… Kişilik bir tarafta, gözler buğulanmadan okunamayacak bir duygu seliyle kaleme alınmış, başka türlü beliğ bir ifade… O nasıl bir kararlılık… Çığlık çığlığa, “İstila edildi, yurdumuz”, diyor, ancak öyle bir vekar, öyle bir olgunluk, öyle bir yiğitlik, öyle bir bilgelik içinde diyor ki, dediklerini… Hangi helal süt emmiş vatan evlâdı olsa, ayağa fırlayıp, O’nun yoluna gider!.. Öyle de olmuş… Bütün Anadolu, Trakya, Gazi Paşa’nın yoluna baş koymuş… Şunu peşin söyleyeyim, matematik mürekkebi yalamamış olan, Gazi Paşa’yı, katiyen anlayamaz… Bu sözümle kafayı, hiç çalıştırmamaya kilitli olanları kasdediyorum… Bakın, Enver Paşa kim, bilir misiniz? “Gazi’nin olmak istediği, komutandır”, uzun bir süre… Bu çok bilinmez!.. Enver, hiç daha az bıçkın değil… 34 yaşında Harbiye Nazırı… Gazi’yle aynı yaştalar… Gazi, daha Çanakkale’de Yarbay’ken, Enver Paşa, Ordu’nun yegane hâkimi…   Yurtdışından Sirkeci’ye gelen katarların üstünde Enverland (yani, “Enver’in memleketine gidiyor”), yazıyor… Bu ayrı bir bahis… Asıl diyeceğim, başka… Enver Paşa, Müttefikler’in Çanakkale’den sıyrılıp İstanbul’a, işgale gelebilecek olmaları ihtimaline karşılık, İstanbul adalarına toplar yerleştiriyor… Stratejik olarak düşünebildiği, bu… Ya Gazi?.. İstanbul’un savunulması, düşmesi, sanki işte hiç umurunda değil… Samsun’a çıkıyor... 104 yıl önce, bugün… Sonra Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos1919)… Sonra Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)… Sonra Ankara… TBMM’in açılması (23 Nisan 1920)… “Stratejik derinliğe” bakar mısınız?.. Kuzey – Güney Hattı’da, 100 lilomerelik bir cephede, yirmi gün süren Sakarya Meydan Muharebesi (Ağustos 23 – Eylül 13 1921)… Anakara’nın dibine kadar ilerlemiş düşman, bütünüyle, Sakarya Nehri’nin Batısı’na sürülüyor… Bir yıl boyunca, sükunetle ve kararlılıkla toparlanma… Sonra, Büyük Taarruz (30 Ağustos 1922), “insanı şaşkına çeviren fenomenler” yumağında, son bir vurucu kader halkası… Şu ki, akla kolaydan sığmaz, bir risk… Yunan kuvvetleri, 130 bin kişi civarında (cephe gerisindekilerle beraber toplamda 200 bin kişi)… Bizim kuvvetlerimiz 100 bin kişi civarında… Öyle bir noktasından vuruyor ki, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Yunan Kuvvetleri’ni… Yunan Ordusu, dört günde darmaduman oluyor… 30 Ağustos 1922: Büyük Zafer… Bitmedi… YUNAN HÜKÛMETİ düşüyor (11 Eylül 1922 / Türk Ordusu’nun, Yunan’ı denize döktüğü, yani İzmir’i işgalden kurtardığı tarih, 9 Eylül 1922). İNGİLİZ HÜKUMETİ düşüyor (19 Ekim 1922)… Söz konusu tarihler ortada, ancak bu sırada olarak, maalesef çok azımız, anımsayabiliyoruz, onları… ** Çok aklı evvel, var ya… “Koca İngiliz donanması, İstanbul’dan, neden çekip gidiverdi”, yani?, diye, muzip muzip, sorar! Mustafa Kemal’le gizli bir anlaşma yapıldığını, saftrikliğin doruğunda, ima ederek … İzmir Limanı’nda demirli İngiliz donanması, 9 Eylül 1922’de, İzmir’in işgalden kurtarılmasından sonra, neden fıyıverdi pekiyi oradan, Yunan donanmasıyla kıç kıça? Ondan da önce, FRANSIZLAR ve İTALYANLAR neden terketti, Anadolu’yu, o raddeye dahi varmadan, iş?.. Söz konusu türden “akıl özürlüler”, hurafenin kucağındaki, İngiliz yavşakları, yerli işbirlikçilerdir… 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın, “GENÇLİĞE” armağan edilmiş olması, Gazi’nin Gençliğe hitabıyla, aynı doğrultudadır… Hele 23 Nisan 1920’nin ÇOCUKLAR’A armağan edilmesiyle beraber düşünülünce tadına doyum olmaz, 19 Mayıs Bayramlarımız geliyor gözlerimin önüne, sevinç içinde… ** Bu yazıyı hazırlarken minik minik araştırmalar yaptım… O arada, karşıma şu çıktı: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın 130, Osmanlı Belgelerinde Birinci Dünya Harbi (https://www.devletarsivleri.gov.tr/varliklar/dosyalar/eskisiteden/yayinlar/osmanliarsivi-yayinlar/130_osmanli_belgelerinde_birinci_d%C3%BCnya_harbi_1.pdf)... 2013’de yayınlamış… Burada, hızlıca “MUSTAFA KEMAL” diye bir araştırma yapıverdim… Kaç yerde geçiyor “Mustafa Kemal” dersiniz? 4, evet sadece dört, ikisi iki fotoğraf altında, olarak… Mustafa Kemal’in 1. Dünya Savaşı sırasında yer almadığı cephe yok gibi, oysa… “MUSTAFA KEMAL PAŞA” diye arayınca SIFIR sonuç buldum… Halbuki, Çanakkale Savaşları’ndan sonra, Ruslar’a karşı, Bitlis’te ve Muş’ta, Mirliva (Tuğgeneral), rütbesiye, Kolordu komutanı olarak, savaşıyor ve Ruslar’ı mağlup ediyor… Kurumlara bir diyeceğim elbette olamaz… Ama yazarlar, böyle bir “ZULÜN” altından kalkamazlar… ** Biz yine de günümüzün tadını kaçırmayalım… 24 Mart 1923 TIME Dergisi’nin, aşağıdaki kapağında yer alan MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın resmiyle, tamamlayalım, yazımızı… 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!..  
Ekleme Tarihi: 29 Ağustos 2023 - Salı
Prof. Dr. Tolga Yarman

ATATÜRK'Ü ANLAMAK…

Atatürk için, “dahi” deriz, değil mi? Yetmiyor…

Nasıl bir deha taşıyordu, Gazi? Çok başka türlü, aşikâr… Bir defa, inanılmaz bir direnci var… Özgüveni de, öyle, inanılmaz… Başka türlü bir kavrayış derinliği var…

O nasıl bir hedefe kilitlenmek ise? Mıh gibi, kımıldamıyor, yerinden… Baş eğmez…
Ona milim baş eğdiremezsiniz! O açıdan, afallatıcı derecede bıçkın!.. İlk Sivas’a gittiğimde, orada Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) mekânı olarak kullanılan Sivas Lisesi’ni ziyaret edince, bütün şu sıraladığım özellikleri, iliklerime kadar yaşadım…

38 yaşında bir delikanlı… Orada, kusursuz bir imla ile yaptığı konuşmaları, binanın sınıflarının tahtalarında boy boy sergilenmiş…

Bu kadar berrak, pervasız, fırtına yüklü, istisnaî bir mantık olabilir…
Kişilik bir tarafta, gözler buğulanmadan okunamayacak bir duygu seliyle kaleme alınmış, başka türlü beliğ bir ifade… O nasıl bir kararlılık…

Çığlık çığlığa, “İstila edildi, yurdumuz”, diyor, ancak öyle bir vekar, öyle bir olgunluk, öyle bir yiğitlik, öyle bir bilgelik içinde diyor ki, dediklerini… Hangi helal süt emmiş vatan evlâdı olsa, ayağa fırlayıp, O’nun yoluna gider!.. Öyle de olmuş… Bütün Anadolu, Trakya, Gazi Paşa’nın yoluna baş koymuş… Şunu peşin söyleyeyim, matematik mürekkebi yalamamış olan, Gazi Paşa’yı, katiyen anlayamaz…

Bu sözümle kafayı, hiç çalıştırmamaya kilitli olanları kasdediyorum… Bakın, Enver Paşa kim, bilir misiniz? “Gazi’nin olmak istediği, komutandır”, uzun bir süre… Bu çok bilinmez!.. Enver, hiç daha az bıçkın değil… 34 yaşında Harbiye Nazırı… Gazi’yle aynı yaştalar… Gazi, daha Çanakkale’de Yarbay’ken, Enver Paşa, Ordu’nun yegane hâkimi…
 

Yurtdışından Sirkeci’ye gelen katarların üstünde Enverland (yani, “Enver’in memleketine gidiyor”), yazıyor… Bu ayrı bir bahis… Asıl diyeceğim, başka… Enver Paşa, Müttefikler’in Çanakkale’den sıyrılıp İstanbul’a, işgale gelebilecek olmaları ihtimaline karşılık, İstanbul adalarına toplar yerleştiriyor… Stratejik olarak düşünebildiği, bu… Ya Gazi?.. İstanbul’un savunulması, düşmesi, sanki işte hiç umurunda değil… Samsun’a çıkıyor... 104 yıl önce, bugün…

Sonra Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos1919)… Sonra Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)… Sonra Ankara… TBMM’in açılması (23 Nisan 1920)… “Stratejik derinliğe” bakar mısınız?.. Kuzey – Güney Hattı’da, 100 lilomerelik bir cephede, yirmi gün süren Sakarya Meydan Muharebesi (Ağustos 23 – Eylül 13 1921)… Anakara’nın dibine kadar ilerlemiş düşman, bütünüyle, Sakarya Nehri’nin Batısı’na sürülüyor… Bir yıl boyunca, sükunetle ve kararlılıkla toparlanma…

Sonra, Büyük Taarruz (30 Ağustos 1922), “insanı şaşkına çeviren fenomenler” yumağında, son bir vurucu kader halkası… Şu ki, akla kolaydan sığmaz, bir risk… Yunan kuvvetleri, 130 bin kişi civarında (cephe gerisindekilerle beraber toplamda 200 bin kişi)… Bizim kuvvetlerimiz 100 bin kişi civarında… Öyle bir noktasından vuruyor ki, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Yunan Kuvvetleri’ni… Yunan Ordusu, dört günde darmaduman oluyor… 30 Ağustos 1922: Büyük Zafer… Bitmedi… YUNAN HÜKÛMETİ düşüyor (11 Eylül 1922 / Türk Ordusu’nun, Yunan’ı denize döktüğü, yani İzmir’i işgalden kurtardığı tarih, 9 Eylül 1922). İNGİLİZ HÜKUMETİ düşüyor (19 Ekim 1922)…

Söz konusu tarihler ortada, ancak bu sırada olarak, maalesef çok azımız, anımsayabiliyoruz, onları… ** Çok aklı evvel, var ya… “Koca İngiliz donanması, İstanbul’dan, neden çekip gidiverdi”, yani?, diye, muzip muzip, sorar! Mustafa Kemal’le gizli bir anlaşma yapıldığını, saftrikliğin doruğunda, ima ederek … İzmir Limanı’nda demirli İngiliz donanması, 9 Eylül 1922’de, İzmir’in işgalden kurtarılmasından sonra, neden fıyıverdi pekiyi oradan, Yunan donanmasıyla kıç kıça? Ondan da önce, FRANSIZLAR ve İTALYANLAR neden terketti, Anadolu’yu, o raddeye dahi varmadan, iş?.. Söz konusu türden “akıl özürlüler”, hurafenin kucağındaki, İngiliz yavşakları, yerli işbirlikçilerdir… 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın, “GENÇLİĞE” armağan edilmiş olması, Gazi’nin Gençliğe hitabıyla, aynı doğrultudadır…

Hele 23 Nisan 1920’nin ÇOCUKLAR’A armağan edilmesiyle beraber düşünülünce tadına doyum olmaz, 19 Mayıs Bayramlarımız geliyor gözlerimin önüne, sevinç içinde… ** Bu yazıyı hazırlarken minik minik araştırmalar yaptım… O arada, karşıma şu çıktı: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın 130, Osmanlı Belgelerinde Birinci Dünya Harbi (https://www.devletarsivleri.gov.tr/varliklar/dosyalar/eskisiteden/yayinlar/osmanliarsivi-yayinlar/130_osmanli_belgelerinde_birinci_d%C3%BCnya_harbi_1.pdf)... 2013’de yayınlamış… Burada, hızlıca “MUSTAFA KEMAL” diye bir araştırma yapıverdim… Kaç yerde geçiyor “Mustafa Kemal” dersiniz? 4, evet sadece dört, ikisi iki fotoğraf altında, olarak… Mustafa Kemal’in 1. Dünya Savaşı sırasında yer almadığı cephe yok gibi, oysa…

“MUSTAFA KEMAL PAŞA” diye arayınca SIFIR sonuç buldum… Halbuki, Çanakkale Savaşları’ndan sonra, Ruslar’a karşı, Bitlis’te ve Muş’ta, Mirliva (Tuğgeneral), rütbesiye, Kolordu komutanı olarak, savaşıyor ve Ruslar’ı mağlup ediyor… Kurumlara bir diyeceğim elbette olamaz… Ama yazarlar, böyle bir “ZULÜN” altından kalkamazlar… ** Biz yine de günümüzün tadını kaçırmayalım… 24 Mart 1923 TIME Dergisi’nin, aşağıdaki kapağında yer alan MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın resmiyle, tamamlayalım, yazımızı…

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!..



 

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

27
Mayıs
28
Ekim
28
Mayıs
15
Şubat
05
Eylül