Zehra Ünal
Köşe Yazarı
Zehra Ünal
 

Hiçliğin Sırları

"Hiç" kelimesi, bizim dilimizde başka dillerdeki gibi sadece "yokluk" anlamına gelmez. Biz, bu küçük kelimeye büyük anlamlar yüklemiş bir milletiz. Çünkü "hiç", sadece bir kelime değil; bazen bir sorgu, bazen bir umut, bazen de derin bir teslimiyettir. Misal, bakkala gittiniz ekmek almak istediniz. "Ekmek kalmadı," der bakkal. İşte o an, içimizde bir umut filizlenir ve sorarız: "Hiç mi kalmadı?" Çünkü belki bir köşe, bir kırıntı, bir şey vardır. Evde musluğu açarsınız, su akmaz. Bir seslenirsiniz: "Sular akmıyor." Anneden ya da bir büyükten gelir cevap: "Hiç mi akmıyor?" Çünkü damlayan bir damla bile olsa, o damla hayattır. Biri size, "Seni sevmiyorum," der. Kulağınız duyar ama kalbiniz kabullenmez. Sorarsınız: "Hiç mi sevmiyorsun?" Çünkü biz biliriz, "hiç"in içinde bir "belki" gizlidir. Bu kelime, Türkçenin ruhunda umutla yokluk arasındaki ince çizgide durur. Aslında "hiç" deyip geçtiğimizde bile, onu umuttan bir önceki makamda konumlandırırız. Çünkü "hiç", tam yokluk değildir; bir şeyin mümkün olabileceğini, az da olsa bir ihtimalin varlığını ima eder. Tasavvufta da böyledir. Hiçlik makamı, insanın kendini sıfırladığı, nefsini yok ettiği, ama bu yoklukla aslında hakikate ulaştığı bir anlayışı temsil eder. Mevlânâ’nın, "Sen hiç ol ki, her şey olasın," sözü tam da bunu anlatır. "Hiç" olmak, yoklukta varlık bulmaktır. Ama bugün, modern hayat bize "her şey" olmayı dayatıyor. Daha fazla görünmek, daha fazla sahip olmak, daha fazla konuşmak… Oysa biz "her şey" olmaya çalışırken, "hiç" olmayı unutuyoruz. O unuttuğumuz "hiç", bizi insan yapan özü barındırıyor. Düşünelim bir an: "Hiç" diye sorduğumuzda, aslında neyi arıyoruz? Bir umut kırıntısı mı? Yokluğun içindeki varlığı mı? Yoksa kendimizi mi? Belki de "hiç" sorusu, hayatın bize sunduğu en sade ve en derin sorudur. Ve nihayetinde, bir gün herkesin cevapsız kaldığı soruyu sormamız gerekir: "Hiçlik var mı?" Belki de bu sorunun cevabı, hiçliğin kendisinde saklıdır. Ama ne yapalım, "hiç" sorusunun cevabını ararken, biz yine "biraz da olsa" belki buluruz.
Ekleme Tarihi: 05 Ocak 2025 - Pazar
Zehra Ünal

Hiçliğin Sırları

"Hiç" kelimesi, bizim dilimizde başka dillerdeki gibi sadece "yokluk" anlamına gelmez. Biz, bu küçük kelimeye büyük anlamlar yüklemiş bir milletiz. Çünkü "hiç", sadece bir kelime değil; bazen bir sorgu, bazen bir umut, bazen de derin bir teslimiyettir.

Misal, bakkala gittiniz ekmek almak istediniz. "Ekmek kalmadı," der bakkal. İşte o an, içimizde bir umut filizlenir ve sorarız: "Hiç mi kalmadı?" Çünkü belki bir köşe, bir kırıntı, bir şey vardır.

Evde musluğu açarsınız, su akmaz. Bir seslenirsiniz: "Sular akmıyor." Anneden ya da bir büyükten gelir cevap: "Hiç mi akmıyor?" Çünkü damlayan bir damla bile olsa, o damla hayattır.

Biri size, "Seni sevmiyorum," der. Kulağınız duyar ama kalbiniz kabullenmez. Sorarsınız: "Hiç mi sevmiyorsun?" Çünkü biz biliriz, "hiç"in içinde bir "belki" gizlidir.

Bu kelime, Türkçenin ruhunda umutla yokluk arasındaki ince çizgide durur. Aslında "hiç" deyip geçtiğimizde bile, onu umuttan bir önceki makamda konumlandırırız. Çünkü "hiç", tam yokluk değildir; bir şeyin mümkün olabileceğini, az da olsa bir ihtimalin varlığını ima eder.

Tasavvufta da böyledir. Hiçlik makamı, insanın kendini sıfırladığı, nefsini yok ettiği, ama bu yoklukla aslında hakikate ulaştığı bir anlayışı temsil eder. Mevlânâ’nın, "Sen hiç ol ki, her şey olasın," sözü tam da bunu anlatır. "Hiç" olmak, yoklukta varlık bulmaktır.

Ama bugün, modern hayat bize "her şey" olmayı dayatıyor. Daha fazla görünmek, daha fazla sahip olmak, daha fazla konuşmak… Oysa biz "her şey" olmaya çalışırken, "hiç" olmayı unutuyoruz. O unuttuğumuz "hiç", bizi insan yapan özü barındırıyor.

Düşünelim bir an: "Hiç" diye sorduğumuzda, aslında neyi arıyoruz? Bir umut kırıntısı mı? Yokluğun içindeki varlığı mı? Yoksa kendimizi mi? Belki de "hiç" sorusu, hayatın bize sunduğu en sade ve en derin sorudur.

Ve nihayetinde, bir gün herkesin cevapsız kaldığı soruyu sormamız gerekir: "Hiçlik var mı?" Belki de bu sorunun cevabı, hiçliğin kendisinde saklıdır. Ama ne yapalım, "hiç" sorusunun cevabını ararken, biz yine "biraz da olsa" belki buluruz.

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

17
Eylül
13
Ağustos
25
Temmuz
16
Mayıs
18
Nisan
03
Mart
27
Şubat