Sizden Gelenler
Köşe Yazarı
Sizden Gelenler
 

Hakan Dedeoğlu yazdı: Siyaset, Sorunlar ve Gelecek

23 Mayıs 2013“Siyaset, insanların, kendilerini en çok ilgilendiren konular hakkında düşünmelerini engelleme sanatıdır” diye bir söz vardır, toplumların geldiği noktayı çok iyi özetleyen bir söz. Dünyada, Türkiye’de ve bölgemizde o kadar gerçek sorun varken bizler suni gündemlerin güdümünde hayatlarımızı devam ettirmekteyiz. Suni gündemler bizleri öylesine meşgul ediyor ki sorunlarımızın gerçek sebeplerini göremediğimiz gibi çözümlerin ancak taşın altına elimizi koymamıza bağlı olduğunu da görememekteyiz. Bazılarımız bu durumu fark etse de bu kez oy vermenin çözüm için yeterli bir adım olduğunu düşünmekte. Siyasetimizin sıkışmışlığı, demokrasinin temel çelişkisi vb. ifadelerle anlatabileceğimiz bu sorun geleceğimizi karartmaktadır. Bölgemizde taş ocaklarının yarattığı inanılmaz kirlilik, İğneada’da santral inşa süreci ve orman kesimleri gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. Açıktır ki bu sorunların, hem bugünü hem de geleceği gözeterek çözümlenebilmesi, sadece seçimlerde oy kullanmak ile mümkün değildir. Bunun mümkün olmadığı bugüne kadar edindiğimiz tecrübelerle sabittir. Sorunların çözümünde bilgili ve yetkin birilerine güvenmek isteyen insanımız her defasında aldatılmıştır. Bunun önüne geçilebilmesi, ancak, duyarlı insanların öne çıkmalarıyla, çıkmalarına müsade edilmesiyle mümkün olabilir. Bölgemizdeki durumu ele alacak olursak, seçilmişlerin ya da atanmışların Ergene Havzası’ndaki sorunlara vakıf olmadıklarını, vakıf olana kadar da görev sürelerinin bittiğini söyleyebiliriz. Bu, doğal varlıkları, tarım topraklarını keyfe keder zaptetmek isteyen zihniyetin en çok yararlandığı durumdur. Çünkü soruna vakıf olmayanın, sorunun boyutu ve gideceği olumsuz nokta hakkında yeterince bilgisi olmayanın çözüm bulması imkansızdır. İnsanın bir davayı çözebilmesi için öncelikle o davanın adamı olması gerekmektedir. Fakat siyasi kültürümüz bir yandan insanlarımızın siyasetin dışında kalmasını sağlarken diğer yandan dava adamlarının önünü açacak bir yapıdan yoksundur. Bu yoksunluğu çözecek olanlarsa sorunlardan bıkmış insanların kendileridir. Ağlamayan çocuğa emzik verilmeyeceği aşikardır. Bugün “gelişmiş” olarak değerlendirilen ülkelerde devletin iyi işlemesinin çok önemli bir nedeni sivil toplumun gelişmişliğidir; insanların kendi gündemlerini yaratma potansiyelidir. Bunun farkında olarak hareket etmek gerekmektedir.Örneğin; geçtiğimiz hafta 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü idi. Böyle giderse korkarım birkaç sene içinde böyle bir günü kutlamaya da gerek kalmayacak. Toprağın ölüme terk edildiği plansızlık ortamında, çiftçi ekim yapamazken, yaptığı ekimden fayda sağlayamazken hangi günü kutlayabilir ki? Öte yandan, sanırım, herkes bu plansızlıktan, yanlış politikalardan memnun olacak ki kimseden bir tepki gelmemekte. Birebir konuşmalarda birçok sorun dile getirenlerin temsilcileri hiçbir şekilde öne çıkmamakta. Türkiye’nin tarımı göz ardı ederek gelişemeyeceğini hala göremiyor olmak çok acı!“Toplumsal barış topraktan gelecektir” fikriyle hareket eden bir liderliğin devamında, içine düştüğümüz vizyonsuzluktan acilen çıkmamız gerekmektedir. Siyaset, insanların, kendilerini fazlasıyla ilgilendiren sorunlara müdahale edebilmelerinin aracı olmalıdır. Bunu yaparken, geleceğimizi olumlu yönde şekillendirecek planları olanlarla olmayanları birbirlerinden ayırt etmek gerekmektedir. Tarım topraklarımız amaç dışı kullanılırken ses çıkarmayan fakat söz konusu barış olduğunda hamaset yapmaktan geri durmayanlara artık “sus” diyebilmeliyiz. Çünkü barış ortamı hamaset yaparak değil; ancak toplumun ortak çıkarının korunduğu politikalarla sağlanabilir. TOPRAĞINA SAHİP ÇIK! http://www.gorunumgazetesi.com.tr/.../siyaset-sorunlar-ve... ]]>
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2022 - Salı
Sizden Gelenler

Hakan Dedeoğlu yazdı: Siyaset, Sorunlar ve Gelecek

23 Mayıs 2013“Siyaset, insanların, kendilerini en çok ilgilendiren konular hakkında düşünmelerini engelleme sanatıdır” diye bir söz vardır, toplumların geldiği noktayı çok iyi özetleyen bir söz.

Dünyada, Türkiye’de ve bölgemizde o kadar gerçek sorun varken bizler suni gündemlerin güdümünde hayatlarımızı devam ettirmekteyiz. Suni gündemler bizleri öylesine meşgul ediyor ki sorunlarımızın gerçek sebeplerini göremediğimiz gibi çözümlerin ancak taşın altına elimizi koymamıza bağlı olduğunu da görememekteyiz. Bazılarımız bu durumu fark etse de bu kez oy vermenin çözüm için yeterli bir adım olduğunu düşünmekte. Siyasetimizin sıkışmışlığı, demokrasinin temel çelişkisi vb. ifadelerle anlatabileceğimiz bu sorun geleceğimizi karartmaktadır.

Bölgemizde taş ocaklarının yarattığı inanılmaz kirlilik, İğneada’da santral inşa süreci ve orman kesimleri gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. Açıktır ki bu sorunların, hem bugünü hem de geleceği gözeterek çözümlenebilmesi, sadece seçimlerde oy kullanmak ile mümkün değildir. Bunun mümkün olmadığı bugüne kadar edindiğimiz tecrübelerle sabittir. Sorunların çözümünde bilgili ve yetkin birilerine güvenmek isteyen insanımız her defasında aldatılmıştır. Bunun önüne geçilebilmesi, ancak, duyarlı insanların öne çıkmalarıyla, çıkmalarına müsade edilmesiyle mümkün olabilir.

Bölgemizdeki durumu ele alacak olursak, seçilmişlerin ya da atanmışların Ergene Havzası’ndaki sorunlara vakıf olmadıklarını, vakıf olana kadar da görev sürelerinin bittiğini söyleyebiliriz. Bu, doğal varlıkları, tarım topraklarını keyfe keder zaptetmek isteyen zihniyetin en çok yararlandığı durumdur. Çünkü soruna vakıf olmayanın, sorunun boyutu ve gideceği olumsuz nokta hakkında yeterince bilgisi olmayanın çözüm bulması imkansızdır. İnsanın bir davayı çözebilmesi için öncelikle o davanın adamı olması gerekmektedir. Fakat siyasi kültürümüz bir yandan insanlarımızın siyasetin dışında kalmasını sağlarken diğer yandan dava adamlarının önünü açacak bir yapıdan yoksundur.

Bu yoksunluğu çözecek olanlarsa sorunlardan bıkmış insanların kendileridir. Ağlamayan çocuğa emzik verilmeyeceği aşikardır. Bugün “gelişmiş” olarak değerlendirilen ülkelerde devletin iyi işlemesinin çok önemli bir nedeni sivil toplumun gelişmişliğidir; insanların kendi gündemlerini yaratma potansiyelidir. Bunun farkında olarak hareket etmek gerekmektedir.Örneğin; geçtiğimiz hafta 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü idi. Böyle giderse korkarım birkaç sene içinde böyle bir günü kutlamaya da gerek kalmayacak. Toprağın ölüme terk edildiği plansızlık ortamında, çiftçi ekim yapamazken, yaptığı ekimden fayda sağlayamazken hangi günü kutlayabilir ki?

Öte yandan, sanırım, herkes bu plansızlıktan, yanlış politikalardan memnun olacak ki kimseden bir tepki gelmemekte. Birebir konuşmalarda birçok sorun dile getirenlerin temsilcileri hiçbir şekilde öne çıkmamakta. Türkiye’nin tarımı göz ardı ederek gelişemeyeceğini hala göremiyor olmak çok acı!“Toplumsal barış topraktan gelecektir” fikriyle hareket eden bir liderliğin devamında, içine düştüğümüz vizyonsuzluktan acilen çıkmamız gerekmektedir. Siyaset, insanların, kendilerini fazlasıyla ilgilendiren sorunlara müdahale edebilmelerinin aracı olmalıdır. Bunu yaparken, geleceğimizi olumlu yönde şekillendirecek planları olanlarla olmayanları birbirlerinden ayırt etmek gerekmektedir. Tarım topraklarımız amaç dışı kullanılırken ses çıkarmayan fakat söz konusu barış olduğunda hamaset yapmaktan geri durmayanlara artık “sus” diyebilmeliyiz. Çünkü barış ortamı hamaset yaparak değil; ancak toplumun ortak çıkarının korunduğu politikalarla sağlanabilir.

TOPRAĞINA SAHİP ÇIK!

http://www.gorunumgazetesi.com.tr/.../siyaset-sorunlar-ve...

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

18
Mayıs
21
Ağustos
28
Haziran
23
Haziran
16
Haziran