Değerli Üstat:
Bir defa çok teşekkür ediyorum...
Röportaj, cumhurbaşkanlıklarına itirazlardan önce yapılmış olsa da, sanırım, ilgiyle okunacaktır...
Her hal-u karda, tarihe başka bir nottur, düştüğümüz...
Şimdiden güzel bayramlar diliyor, sevgiler, saygılar sunuyorum...
T. Yarman
Oğuz Çetinoğlu: 25 Temmuz 2022 târihinde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığına; ‘cumhurbaşkanı seçilmek için yükseköğrenim şartı’ hakkında yazdığınız yazıya1 cevap verildi mi?
Prof. Yarman: Maalesef bir cevap edinmekten mahrum kaldım. Buna karşılık, dilekçemi belli bir cevap talebiyle yazmaktan ziyade, “sorumluluk dürtüsüyle”, yazmıştım. Muhakkak bir cevap bekliyor değildim, açıkçası... Yani cevap tabii, verilmeyebilir ve fakat dilekçemin gereği yerine getirilebilirdi; bundan alabildiğine ferahlık duyardım…
Şu ki, benim yazımı zemin ittihaz ederek, Değerli Dr. Ayekin Ertuğrul ve Sevgili Lisedaşım Mehmet Kunt, YSK’ya birer dilekçe yollayıp, söz konusu “diplomayı” talep ettiler… Onlara, “Kişiye özel bilgidir, veremeyiz”, diye cevaplar yollandı; bunu biliyorum. Gelişmeyi yadırgamamak mümkün değil. Sizi ameliyat edecek doktor hakkında diplomasının şaibeli olduğu iddiasıyla, bir şayia çıkıyor ve siz, doktorunuzun diplomasını görmek istiyorsunuz. Size, “kişiye özel bilgidir” diye, diploma gösterilmiyor… Böylesi, çalım zaafiyetli bir mantığı, hiç bir biçimde onaylamıyorum… Burada söz konusu olan, bir tek, ameliyat olacak kişi de, değil... Seksen beş milyon yurttaşımız…
Çetinoğlu: Karşılaştığınız ilgisizliği nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Yarman: Bu zor bir soru… Bir yandan dediğim gibi belli bir cevap bekliyor olmaktan ziyade, akla kolaydan gelmeyebilecek hususları, yapabildiğim kadarıyla bütünsel olarak, YSK’nın dikkatine taşımıştım. Bu çerçevede, Onlar’dan bir yargı kurumu olmaları hasebiyle, “ortaya”, dilekçemde özetlenmiş olduğu şekliyle, “yeni veriler çıktığına göre, YSK’nın, bir “iade-i muhakeme” kararı alıp, “eldeki diplomanın geçerlilik durumunu araştırması zorunluluğunun zuhur ettiğinin”, altını çizmiştim… Gereğini, ne derecede yerine getirdiler, bilemiyorum, ancak isimlerini işaret ettiğim arkadaşlarıma verilen, “Kişiye özel bilgidir, veremeyiz!” kurgusundaki klişe yanıtı, çok hayal kırıcı buluyorum…
Şunu ilave etmeliyim ki, diplomasız CB olunamaz değildir. Ancak bu uğurda Anayasa’nın değiştirilmesi zorunludur. Örneğin işte Rahmetli Bülent Ecevit, çok beğendiğim bir aydındı. Çok yürekliydi. Çok sevdiğim bir önderdi, sıra dışı bir başbakandı. Ne var ki, Ünivesite mezunu değildi. Ecevit, yasalar müsait olsa, cumhurbaşkanlığı yapamaz mıydı? Bence harikulade yapabilirdi. Yasaları zorlamayı aklından geçirmedi… O kadar böyle ki, ezeli rakibi Rahmetli Demirel’in cumhurbaşkanlığının ikinci bir dönem tekrarı için, çok gayret sarfetti…
Bahse konu dilekçemde gerçi, ayrıntısıyla anlatıyorum… Yine de, YSK’nın konuya dönük neden bir iade-i muhakeme kararı alması gerektiğini savladığımı özetlemeliyim: YSK’nın elinde bulunan “cumhurbaşkanının diplomasının, tasdikli sureti” değildir.
Kökeni henüz (benim gördüğüm) belirsiz bir “suret” üzerinden İstanbul 15. Noteri’nin verdiği, aslına değil, “suretine uygundur”, belgesidir. Bu sebeple Noter ve Noter Kâtibesi, ceza almışlardır. Ayrıntı geniş olarak basına yansımıştır ve yazımda mevcuttur. Ne oldu şimdi: YSK, ya Notere dönecek ve “İlgili özneden diplomanın aslını isteyin, tasdik edip bize yollayın!” diyecek, ya da doğrudan söz konusu özneden diplomasının aslını talep edecek. Bu olmamışsa, CB’nın, YSK’daki dosyası sakıt olmuş demek, olur. Buna karşılık, takındığı sezilen edilgenliğin hesabını kimse veremez. İnşallah yanılıyorumdur, şu ki, Türk milleti herhalde böyle bir zul altında bin yıldır kalmamıştır… Sözlerimi, dilekçede de ifade ettiğim gibi, sevgiyle, hatta, abi ve hoca olarak, söz konusu özneyi, başta da ulusumuzu koruma saikiyle yazdım.
Aracılığınızla, buradan YSK ilgililerini, bir kez daha uyarmayı dilerim: Lutfen “iade-i muhakeme” kararı zemininde gereğini eda edin!..
Teknik hissim, cumhurbaşkanının, diploması itibariyle anayasal gereği yerine getirmediği, yönündedir… O’na, bu sebeple, ayrıca hakkında ABD Temsilciler Meclisi’nin açtığı mal varlığı soruşturması dolayısıyla, aday olmamasını, hassaten telkin etmeyi diliyorum… Bu soruşturma, evet ABD hukuk sistemi içinde açılmış bulunuyor. O açıdan, bizi “hukuken ilgilendirmiyor” olarak telakki edilebilecek olsa da, orada olduğu sürece, şahsen gördüğüm, bize karşı ciddi bir tehdit oluşturur; o arada, CB’nın oyun bozma yönünde bildiğimiz yüksek kabiliyetlerine bel bağlanabilir; ancak, mal varlığı soruşturması sebebiyle, ABD’nin bize yaptırmak isteyip de yaptıramayacağı hiç bir şey yoktur, kanaatindeyim… Bunun çok ciddi ve yakın bir örneği, ABD Başkan Yardımcsı Mike Pence’in, 18 Ekim 2019’da Ankara’yı nasıl bir misyonla ziyaret ettiğidir. Bu misyonu, Pence’in karelere düşmüş kösele gibi fotoğrafları bağır bağır bağırıyor… ABD Başkanı Trump’in bize, raslantıya bakın ki, ondan yuvarlak on gün önce, 9 Ekim 2019’da yazdığı ve tarihimizde yaşanmamış derecede bizi rencide eden mektup da, unutulmuş değildir.