Anasayfa
Yazarlar
Prof. Dr. Tolga Yarman
Yazı Detayı
Bu yazı 1519+ kez okundu.
BÖLGEDE'Kİ ENERJİ SAVAŞLARINDA ŞEYTANA PARMAK ISIRTACAK STRATEJİK FIRILDAKLAR!
BÖLGEDE'Kİ ENERJİ SAVAŞLARINDA ŞEYTANA
PARMAK ISIRTACAK, STRATEJİK FIRILDAKLAR
BOP, Arap Baharı, Yeni Osmanlıcılık, Mezhep Savaşları, Suriye’de Etnik
Temizlik, Büyük Kürdistan, Ilımlı İslam, Ayasofya, Atatürk’e Alçakça ama
Kurgusu Cin Hakaretler, Zorba İslam – Taliban,
İmanımızın Akıl Genleriyle Oynuyorlar,
Aklımızı Karış Karış Geri Alacağız!..
BÖLÜM I
BÜYÜKELÇİ JAMES JEFFREY İLE, BÜ’NDE Kİ KAPIŞMAMIZ
20 Mayıs 2010
Dışişleri Bakanlığı
Balgat, Ankara
Aşağıda kaleme aldığım gelişmeyi, derin önemine binaen, dikkatinize
sunuyorum.
19 Mart’ta, e-posta kutuma su ileti geldi:
tarih19 Mart 2010 18:23
konu İstanbul Fulbright Bursiyerleri Derneği - Kokteyl Duyurusu
Değerli Üyelerimiz,
ABD İstanbul Konsolosluğu ve Derneğimiz tarafından ABD Büyükelçisi
Sayın James F JEFFRY onuruna 24 Mart 2010 Çarşamba Günü 19:00 ve
21:00 saatleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Binası Konferans
Salonunda bir kokteyl verilecektir. Davete katılmak isteyen üyelerimizin
bilgilerini 0212-3359061 numaralı telefona veya serifsoys@state.gov
adresine bildirmeleri rica olunur.
Davet programı ekteki belgededir.
Davete katılımınızı rica eder; selam ve saygılarımı sunarım.
**
1968-1972 arası TÜBİTAK Bursu ile, Massachusetts Institute of Technology’de
(MIT) (Nükleer Mühendislik alanında) doktoramı tamamlamıştım… 1982’de
ITÜ’de akademik merdivenin en üst basamağına terfi ettikten kısa bir süre
sonra, Fulbright Konuk Öğretim Üyesi olmuş, bu çerçevede, 1984’de California
Institute of Technology’de ağırlanmıştım.
Diyeceğim o değil… Aradan geçen 26 yıl boyunca bu özelliğim hiç
hatırlanmadıydı! O nedenle yukarıdaki davet, ilginç geldi. Belirtilen adrese,
davete katılacağımı yazdım.
24 Mart’ta, 19.00’da belirtilen yerde oldum. Yaklaşık yüz kişi kadar
olduğumuzu, sanıyorum.
ABD Ankara Büyükelçisi James F. Jeffry tanıtıldı. Kürsüye geldi. Bir saate
yakın bir konuşma yaptı.
Konuşmanın; yarı yerinden itibaren, nereye gideceği belli olmuş gibiydi.
Büyükelçi, bölgeyi, uzun uzadıya, tahlil etti. İran’ı, tehdit olarak
gördüklerini, bilhassa vurguladı. Türkiye’nin canlılığını, bu arada,
başka ülkelerin, hatta Putin-li Rusya ile Medvedev-li Rusya’nin
farkının dahi, kestirilebilir olmasına karşın, Türkiye’nin
kestirimlere pek gelmediğini, vurguladı. Kayseri ve Konya sanayi
bölgelerimizi, Uzak Doğu Kaplanları’na benzetti. Türkiye’nin kendi
omuzları üzerinde durabildiğini, belirtti. Başbakan’ı ve
Cumhurbaşkanı’nı övdü. (Silahlı Kuvvetler’den ve Muhalefet’ten
hiç bahsetmedi.) Söz BOP’a gelince, Osmanlı İmparatorluğu’nu
övdü!.. Hükumet’le harika bir ilişki sürdürdüklerini belirtti. Sonra
“Biz, ülkelerin iç işlerine karışmayız!”, demesine karşın, sözü,
Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Anayasa değişikliğine getirdi.
Bunun gerekliliğini vurguladı ve referandum için, bizlerden destek
beklediğini, açık bir dille ortaya koydu…
Kalakaldık. Ama dediğim gibi, konuşmanın buralara kadar gelebileceği, epey bir
belli olmuştu. Büyükelçi, birkaç soru alabileceğini söyledi.
Prof. Suna Kili söz aldı. Yer yer göz yaşlarını tutamayarak, “Bizi, Araplar’a
itiyorsunuz, bu, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırıdır, biz laik ve çağdaş
bir ülkeyiz”, bunu yapamazsınız”, dedi. Duygulu ve içten konuşması alkışlandı.
Prof. Kili’nin konuşması Büyükelçi’ye, üslupta ölçülü ve yumuşak, ancak özde
sert bir tepkiydi… Büyükelçi, Prof. Kili’yi yatıştırıcı, kısa bir yanıt verdi…
Prof. Fuat İnce, ABD’nin, bugün Türkiye’de ılımlı İslam’ı desteklediğini, ancak
bunun köktendinciliğe dönüşebileceğini, dikkate alması gerektiğini ifade etti;
gerçekten de, Türkiye’de demokrasinin temellerinin aşındırılmakta bulunduğunu
ve demokrasinin giderek yok olduğunu, ABD’nin bundan endişe edip etmediğini
sordu. Büyükelçi, yine yatıştırıcı kısa bir yanıt verdi; soruyu geçiştirdi…
Söz alma sorunluluğundaydım. Büyükelçi ile ilk defa karşılaşıyordum… Ama
hakkındaki tanıtım yazısı okunurken, benim Boston’da (MIT’de) doktoramı
yaptığım yıllarda, onun da orada, komşu North East ve Boston
Üniversiteleri’nde öğrenim gördüğü, işaret edilmişti. Bu çerçevede ona ilk
ismiyle hitap etmeyi öne çektim; söz aldım ve özetle şöyle dedim (Turkçesi ile
yazıyorum):
- Sevgili Jim, aynı tarihlerde Boston’da okumuşuz. Orada, ABD’nin iki
veçhesini gördüm. Birincisi, okulum, bir bilim cennetiydi. Bu çerçevede,
ABD’de, Hocalarım’dan, Meslekdaşlarım’dan, giderek öğrencilerimden
başlayarak, ebedî dostluklarım vardır. İkincisi, o tarihlerde Vietnam Savaşı
sürüyordu. Korkunçtu. ABD’nin bu ikinci veçhesi, şimdi, bölgemizde…
Havuç için değil, Petrol için buradasınız. “Türkiye’nin Demokratikleşmesi”
diyorsun. Seni bir arkadaşımız olarak görmesem, bu konuyu, genelde
ülkemizde yaşadığımız sorunları, burada konuşmazdım. Ama konuyu
madem sen açtın, dostça konuşalım. Üçte birlik oy oranlarıyla, üçte ikilik
parlamento çoğunluğunun elde edildiği bir süreçte demokratikleşmeden
bahis, abestir. Bu konuya hiç değinmedin. Yüzde onluk ülke seçim barajı
var. Milyonlarca oy zayi oluyor. Demokrasi adına en önce buna mani
olmamız gerekmez mi? Partilerin içinde hemen neredeyse, demokrasi yok;
bir defa, bunun demokrasi özlemi itibariyle, rahatsız edici bulunmaması,
ayrıca çok tuhaf. Üç, dört lideri kontrol etmeye çalışarak, Türkiye’yi, kontrol
etmeye yönelmeniz, bence harika bir strateji, ama “demokrasi” bu değil. Biz
“gerçek demokrasi” için mücadele ediyoruz… Korkarım, senin anladığın
demokrasi, değil, bu… Onun için sözlerine hiç katılmıyorum. Bizden
istediğini, bu çerçevede, hiç istememelisin. Ne diyorsam, içtenlikle ve vukufla
söylediğime, güven lütfen. Bu kadar!..
Büyükelçi’nin, sözlerimden hoşnut olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Büyükelçi, bana kısa bir yanıt verdi:
- Enerji için burada değiliz (kim inanır, değil mi?), bölge istikrarsızdı, onun için
buradayız. Üçte birlik oy oranı ile üçte ikilik parlamento çoğunluğu elde etme
olasılığı, eskiden de vardı (el hak, doğru, söz konusu hüner, Rahmetli Özal’ın
icadıydı), yüzde on baraj mı iyidir, yüzde beş mi, bu tartışılabilir…
Aslında herhangi bir büyükelçi, herhangi ciddi bir ülkede, böyle bir konuşma
yapsa, tam bir yabancı militan sıfatında algılanıp, o ülkenin iç işlerine karıştığı
savıyla, derhal “istenmeyen insan” ilan edilir ve sınır dışına çıkarılır…
Toplantıdan sonra, kokteyl vardı. Kalmadım, ayrıldım.
Zaten kestirmekteydim ve pek çok televizyon programında dile getiriyordum:
Demokratik süreçlerde alınan kararlara saygımız saklı olarak, ancak Anayasa
değişikliği, esas olarak, Türkiye’yi ve bölgeyi, malum istekler doğrultusunda
yeni baştan dizayn etmenin son bir temel aparatı olarak gerçekleştirilmek
isteniyor… Bu hissimi beton gibi yerine oturtan bilgi, üstelik birinci ağızdan
önüme gelivermişti…
**
Keyfiyet budur…
Güzel dileklerle, sevgiler, saygılar sunuyorum…
Prof. Dr. Tolga Yarman
11 Aralık 2021 İstanbul’un Siyasi Gazetesi
]]>
Ekleme
Tarihi: 11 Aralık 2021 - Cumartesi
BÖLGEDE'Kİ ENERJİ SAVAŞLARINDA ŞEYTANA PARMAK ISIRTACAK STRATEJİK FIRILDAKLAR!
BÖLGEDE'Kİ ENERJİ SAVAŞLARINDA ŞEYTANA
PARMAK ISIRTACAK, STRATEJİK FIRILDAKLAR
BOP, Arap Baharı, Yeni Osmanlıcılık, Mezhep Savaşları, Suriye’de Etnik
Temizlik, Büyük Kürdistan, Ilımlı İslam, Ayasofya, Atatürk’e Alçakça ama
Kurgusu Cin Hakaretler, Zorba İslam – Taliban,
İmanımızın Akıl Genleriyle Oynuyorlar,
Aklımızı Karış Karış Geri Alacağız!..
BÖLÜM I
BÜYÜKELÇİ JAMES JEFFREY İLE, BÜ’NDE Kİ KAPIŞMAMIZ
20 Mayıs 2010
Dışişleri Bakanlığı
Balgat, Ankara
Aşağıda kaleme aldığım gelişmeyi, derin önemine binaen, dikkatinize
sunuyorum.
19 Mart’ta, e-posta kutuma su ileti geldi:
tarih19 Mart 2010 18:23
konu İstanbul Fulbright Bursiyerleri Derneği - Kokteyl Duyurusu
Değerli Üyelerimiz,
ABD İstanbul Konsolosluğu ve Derneğimiz tarafından ABD Büyükelçisi
Sayın James F JEFFRY onuruna 24 Mart 2010 Çarşamba Günü 19:00 ve
21:00 saatleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Binası Konferans
Salonunda bir kokteyl verilecektir. Davete katılmak isteyen üyelerimizin
bilgilerini 0212-3359061 numaralı telefona veya serifsoys@state.gov
adresine bildirmeleri rica olunur.
Davet programı ekteki belgededir.
Davete katılımınızı rica eder; selam ve saygılarımı sunarım.
**
1968-1972 arası TÜBİTAK Bursu ile, Massachusetts Institute of Technology’de
(MIT) (Nükleer Mühendislik alanında) doktoramı tamamlamıştım… 1982’de
ITÜ’de akademik merdivenin en üst basamağına terfi ettikten kısa bir süre
sonra, Fulbright Konuk Öğretim Üyesi olmuş, bu çerçevede, 1984’de California
Institute of Technology’de ağırlanmıştım.
Diyeceğim o değil… Aradan geçen 26 yıl boyunca bu özelliğim hiç
hatırlanmadıydı! O nedenle yukarıdaki davet, ilginç geldi. Belirtilen adrese,
davete katılacağımı yazdım.
24 Mart’ta, 19.00’da belirtilen yerde oldum. Yaklaşık yüz kişi kadar
olduğumuzu, sanıyorum.
ABD Ankara Büyükelçisi James F. Jeffry tanıtıldı. Kürsüye geldi. Bir saate
yakın bir konuşma yaptı.
Konuşmanın; yarı yerinden itibaren, nereye gideceği belli olmuş gibiydi.
Büyükelçi, bölgeyi, uzun uzadıya, tahlil etti. İran’ı, tehdit olarak
gördüklerini, bilhassa vurguladı. Türkiye’nin canlılığını, bu arada,
başka ülkelerin, hatta Putin-li Rusya ile Medvedev-li Rusya’nin
farkının dahi, kestirilebilir olmasına karşın, Türkiye’nin
kestirimlere pek gelmediğini, vurguladı. Kayseri ve Konya sanayi
bölgelerimizi, Uzak Doğu Kaplanları’na benzetti. Türkiye’nin kendi
omuzları üzerinde durabildiğini, belirtti. Başbakan’ı ve
Cumhurbaşkanı’nı övdü. (Silahlı Kuvvetler’den ve Muhalefet’ten
hiç bahsetmedi.) Söz BOP’a gelince, Osmanlı İmparatorluğu’nu
övdü!.. Hükumet’le harika bir ilişki sürdürdüklerini belirtti. Sonra
“Biz, ülkelerin iç işlerine karışmayız!”, demesine karşın, sözü,
Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Anayasa değişikliğine getirdi.
Bunun gerekliliğini vurguladı ve referandum için, bizlerden destek
beklediğini, açık bir dille ortaya koydu…
Kalakaldık. Ama dediğim gibi, konuşmanın buralara kadar gelebileceği, epey bir
belli olmuştu. Büyükelçi, birkaç soru alabileceğini söyledi.
Prof. Suna Kili söz aldı. Yer yer göz yaşlarını tutamayarak, “Bizi, Araplar’a
itiyorsunuz, bu, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırıdır, biz laik ve çağdaş
bir ülkeyiz”, bunu yapamazsınız”, dedi. Duygulu ve içten konuşması alkışlandı.
Prof. Kili’nin konuşması Büyükelçi’ye, üslupta ölçülü ve yumuşak, ancak özde
sert bir tepkiydi… Büyükelçi, Prof. Kili’yi yatıştırıcı, kısa bir yanıt verdi…
Prof. Fuat İnce, ABD’nin, bugün Türkiye’de ılımlı İslam’ı desteklediğini, ancak
bunun köktendinciliğe dönüşebileceğini, dikkate alması gerektiğini ifade etti;
gerçekten de, Türkiye’de demokrasinin temellerinin aşındırılmakta bulunduğunu
ve demokrasinin giderek yok olduğunu, ABD’nin bundan endişe edip etmediğini
sordu. Büyükelçi, yine yatıştırıcı kısa bir yanıt verdi; soruyu geçiştirdi…
Söz alma sorunluluğundaydım. Büyükelçi ile ilk defa karşılaşıyordum… Ama
hakkındaki tanıtım yazısı okunurken, benim Boston’da (MIT’de) doktoramı
yaptığım yıllarda, onun da orada, komşu North East ve Boston
Üniversiteleri’nde öğrenim gördüğü, işaret edilmişti. Bu çerçevede ona ilk
ismiyle hitap etmeyi öne çektim; söz aldım ve özetle şöyle dedim (Turkçesi ile
yazıyorum):
- Sevgili Jim, aynı tarihlerde Boston’da okumuşuz. Orada, ABD’nin iki
veçhesini gördüm. Birincisi, okulum, bir bilim cennetiydi. Bu çerçevede,
ABD’de, Hocalarım’dan, Meslekdaşlarım’dan, giderek öğrencilerimden
başlayarak, ebedî dostluklarım vardır. İkincisi, o tarihlerde Vietnam Savaşı
sürüyordu. Korkunçtu. ABD’nin bu ikinci veçhesi, şimdi, bölgemizde…
Havuç için değil, Petrol için buradasınız. “Türkiye’nin Demokratikleşmesi”
diyorsun. Seni bir arkadaşımız olarak görmesem, bu konuyu, genelde
ülkemizde yaşadığımız sorunları, burada konuşmazdım. Ama konuyu
madem sen açtın, dostça konuşalım. Üçte birlik oy oranlarıyla, üçte ikilik
parlamento çoğunluğunun elde edildiği bir süreçte demokratikleşmeden
bahis, abestir. Bu konuya hiç değinmedin. Yüzde onluk ülke seçim barajı
var. Milyonlarca oy zayi oluyor. Demokrasi adına en önce buna mani
olmamız gerekmez mi? Partilerin içinde hemen neredeyse, demokrasi yok;
bir defa, bunun demokrasi özlemi itibariyle, rahatsız edici bulunmaması,
ayrıca çok tuhaf. Üç, dört lideri kontrol etmeye çalışarak, Türkiye’yi, kontrol
etmeye yönelmeniz, bence harika bir strateji, ama “demokrasi” bu değil. Biz
“gerçek demokrasi” için mücadele ediyoruz… Korkarım, senin anladığın
demokrasi, değil, bu… Onun için sözlerine hiç katılmıyorum. Bizden
istediğini, bu çerçevede, hiç istememelisin. Ne diyorsam, içtenlikle ve vukufla
söylediğime, güven lütfen. Bu kadar!..
Büyükelçi’nin, sözlerimden hoşnut olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Büyükelçi, bana kısa bir yanıt verdi:
- Enerji için burada değiliz (kim inanır, değil mi?), bölge istikrarsızdı, onun için
buradayız. Üçte birlik oy oranı ile üçte ikilik parlamento çoğunluğu elde etme
olasılığı, eskiden de vardı (el hak, doğru, söz konusu hüner, Rahmetli Özal’ın
icadıydı), yüzde on baraj mı iyidir, yüzde beş mi, bu tartışılabilir…
Aslında herhangi bir büyükelçi, herhangi ciddi bir ülkede, böyle bir konuşma
yapsa, tam bir yabancı militan sıfatında algılanıp, o ülkenin iç işlerine karıştığı
savıyla, derhal “istenmeyen insan” ilan edilir ve sınır dışına çıkarılır…
Toplantıdan sonra, kokteyl vardı. Kalmadım, ayrıldım.
Zaten kestirmekteydim ve pek çok televizyon programında dile getiriyordum:
Demokratik süreçlerde alınan kararlara saygımız saklı olarak, ancak Anayasa
değişikliği, esas olarak, Türkiye’yi ve bölgeyi, malum istekler doğrultusunda
yeni baştan dizayn etmenin son bir temel aparatı olarak gerçekleştirilmek
isteniyor… Bu hissimi beton gibi yerine oturtan bilgi, üstelik birinci ağızdan
önüme gelivermişti…
**
Keyfiyet budur…
Güzel dileklerle, sevgiler, saygılar sunuyorum…
Prof. Dr. Tolga Yarman
11 Aralık 2021 İstanbul’un Siyasi Gazetesi
]]>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.