Degerli Hamza'yı güreştiği zamandan bilirim... Hemen herkes gibi ben de O'nunla iftihar ettim...
Sonra bir vesileyle karşılaştım... Kibar, saygılı bir delikanlıydı... Şimdilerde baktım, resimlerine çok kilo almış, yakışmamış... Spor esas olarak, bilhassa şampiyon olmak için değil, bir yerden sonra Rabbimiz'in bize en büyük hediye olarak bahşettiği, sağlığımızı alın teri dökerek, korumak için, icra etmemiz gereken bir gayrettir...
**
Hamzacım:
Şampyonluklarla dolu, sıra dışı bir güreş kariyerin var (https://en.wikipedia.org/wiki/Hamza_Yerlikaya)...
Sen zaten "güreş üniversitesinin" birincisisin, sonra orada "doktor", "doçent" ve "profesör" olmuşsun...
Neden başkaca ve sahte bir diploma edinmeye tevessül ediyorsun, allaşkına?..
Seyit Onbaşı'yı bilir misin?
Çanakkale'de Yarbay Mustafa Kemal 34 yaşında, Seyit onbasi 24...
18 Mart 1915 deniz zaferi kazanıldığında Yarbay Mustafa Kemal 19’uncu Tümen Komutanı (https://www.canakkalesehitlik.net/ataturk-seyit-onbasi.html) ...
Koca Seyit’in (Seyit Onbaşı'nın) yukarıda resmi görülen "mucize olayla" ile ilgili haber, geniş olarak duyulmuştur. Mustaf Kemal, bu mucize olayın kahramanını yakından tanımak ister. 1915’in Nisan ayı başlarında, 18 Mart Deniz Zaferi’nden demek ki, şöyle bir yirmi gün sonra, Hizmet Er’ini, kendi atıyla, Rumeli Mecidiye Tabyası'na gönderip Koca Seyit’i Birliği'nden izinle, Eceabat’taki Komutanlık Karargahı'na getirtir. Koca Seyit’le birlikte karşılıklı Türk Kahvesi içerler. Bu arada aralarında şu konuşma geçer...
Yarbay Mustafa Kemal:
-Koca Seyit sen misin, evlat?
Koca Seyit:
-Benim Komutanım.
-Tek başına nasıl kaldırdın o koca mermiyi?
-İşte!.. Allah’ın izniyle oluverdi, Komutanım. Sanki mermi ufacık bir çam tomruğu gibi geliverdi, elime...
- Pekiyi ama, sen Komutanları'ndan hiç bir ödül kabul etmemişsin, acaba nedendir?
– Olsun Komutanım. Memleketimize kırk yılın başı bir iş, bir hizmet yaptıysak, ödül, mükafat mı olurmuş? Ben ne yapıverdiysem, Al Sancağım için, Vatanım için yaptım, Komutanım!
– Pekiyi evlat, o mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin?
Bu soru karşısında, Koca Seyit duraklar. Sonra, Komutanı'nın yüzüne anlamlı şekilde bakıp, soruyu yanıtlar.
– Hayır Komutanım.
- Niye, o mermiden daha ağır mıyım ki?
– Sizi ben değil, kimsecikler kaldıramaz. Çünkü sizin gibi Komutanlar'ın büyüklüğü, ağırlığı bir mermi ile ölçülemez, Komutanım!
Mustafa Kemal, her zaman yaptığı gibi cephede başarılı olan askerlerine bazan bir paket sigara bazen de yanında taşıdığı gümüş işlemeli tütün tabakasını, morali yüksek tutmak amacıyla, mükafat olarak hediye etmektedir. Koca Seyit’e de kendisinin bizzat kullandığı gümüş işlemeli tütün tabakasını hediye eder. Koca Seyit almak istemez. Ancak Mustafa Kemal, O'nu ikna eder.
Aynı cephede savaşan Mustafa Kemal ve Koca Seyit birbirlerini hiç unutmazlar. Kurtuluş savaşı sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal, Balıkesir ili Havran ilçesini ziyarete geldiğinde Koca Seyit'le mutlaka görüşmek isteyip hal hatır sorması, bu nedenledir.
Seyit Onbaşı, köyüne döndükten sonra, dağdan topladığı odunları satarak hayatını kazanıyor. Odun kömürü yapıp, satıyor. Daha sonraki yıllarda, tomrukları derelerden çıkaracak takati kalmayınca Havran’da bir zeytinyağı fabrikasında hamallık yapıyor. Çanakkale’deki kahramanlığından hiç söz etmiyor. Kimse onun Çanakkale Kahramanı Koca Seyit olduğunu bilmiyor.
Taa ki, 9 Şubat 1923 günü, Mustafa Kemal Paşa’nın, Edremit’e giderken uğradığı Havran’da, Kaymakam’a:
- Burada Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı olmalı; onu bana bulun, diyeceği zamana kadar!..
Gazi, Edremit Kaymakamı’na (o zamanlar Havran, Edremit Kaymakamlığı’na bağlıydı), Koca Seyit’i tanıyıp tanımadıklarını sorar; tanımadıklarını anlayınca çok üzülür.
- O'nu bana bulun, sizinle tanıştırmak istiyorum, der.
İlave eder:
- Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilesiniz” der.
Kaymakam, hemen Koca Seyit’i buldurur. Koca Seyit’in üstü başı perişandır. Kaymakam, kendisine bir takım elbise giydirdikten sonra, Koca Seyit’i Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkarır.
Mustafa Kemal Paşa, Koca Seyit’i görmekten çok memnun olmuştur. Ancak, üzerindeki elbisenin kendisine ait olmadığını öğrenince, ona maaş bağlatmak ister.
Koca Seyit:
- Paşam, geldiğini duyunca çok sevindim, beni aradığını duyunca dünyalar benim oldu. Paşam, ben emeğimi devlete satmam, vatanım için ölürüm ama bu maaşı kabul edemem. Ben ormandan kestiğim ağaçları satıp geçimimi sağlıyorum, bana engel olmasınlar yeter”, der.
Yoksul ama onurlu hayatını sürdüren Koca Seyit, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca, “Çabuk” soyadını alır..1939 yılında, daha 50 yaşındayken, ciğerlerinden rahatsızlanır, kısa süre sonra da hayatını kaybeder.Ölümünün üzerinden yıllar geçtikten sonra, köyüne adı verilir ve köy, “Seyit Onbaşı Köyü” adını alır. Köy meydanında adına bir park yapılır.
**
Hamzacım, senin özün, işte bu olmalı...
Kahraman olmak bir şeydir, Kahraman olarak kalmak başka bir şeydir...
Ne yap yap kahramanlığına sürdüğün, yargı kararıyla ortaya çıkmış, "lekeden", kendini arındır...
Sahte diplomayı kullanarak yaptığın işlerden edindiğin bütün maddi varlığı, Cumhuriyet'i idrak edecek çocuklar yetiştirmek üzere, hayrat için, harca...
Rabbimiz affeder...
Diplomasız oldugu halde, sanki diploma çok bir cacıkmış gibi, diplomalı olarak, görünenlerimize, Rabbimiz hidayet nasip etsin...
**
Gözlerinden öpüyorum...
T. Yarman
]]>