09 Ekim 2018,
Sistem (izm) bir düzenekler zinciridir. Örneğin bir otomobili düşünelim; şase üzerine oturtulmuş birsürü parçanın birbirleriyle bağlantısı sonucu ortaya çıkmış bir nesnedir. Hiç kullanılmamış ya dakullanılmış bir otomobili onu oluşturan ustaların eline, takım aletlerinide tutuşturup bu aracı sökündersek; o insanlar hiçbir parçaya zarar vermeden otomobili tek tek parçalara ayırarak bir kenarayığarlar. Bizde Kemalizm’i bir sistem olarak görüyorsak, bu sistemin önce nasıl kurulduğunu, nasılişletildiğini daha sonra da; nasıl parçalanarak sökülmeye çalışıldığını ve son bölümde bu parçalardanelimizde kalanları nasıl tekrar bir araya getireceğimizi düşüncelerimle sizlere aktarmaya çalışacağım.On dokuzuncu yüzyılın sonlarında büyük tarihi çalkantıların yaşandığı dünyada, Avrupa ihtilalleriyerini git gide Avrupalı olmayan ülkelere kayması dünya tarihi için en çarpıcı ve itiraz kabul etmeyenolaylarından biridir. Bu dönem milli duyguları meşrulaştırarak, ezilen sınıfların yanında ezilenhalklarında rolünü de ağır bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Mustafa Kemal’in 14 Ağustos 1920’deTBMM kürsüsünde söylediği şu sözleri ;‘’Arkadaşlar, hep biliyoruzki, Dünya savaşının son yıllarında Rusya içinde patlak veren devrim,insanların mutlak çoğunluğunu teşkil eden yoksul halk içinde, özellikle bu halkın en çok acıya,zorluğa ve ıstıraba uğramış olan işçi sınıfı içinde eskiden beri mevcut olan sosyalistlik maksat veamaçlarını ilan etti ve bütün insanlığın emperyalist ve kapitalist idarecilerin tahakkümü vezalimce sömürüsünden kurtulmasını amaç edindi ve son hareket noktası da bu amaca bütüninsanlığın katılmasını sağlamak için teşebbüse girişmesi oldu. Ruslarda çarın müstebit idaresialtında geçen savaş yıllarının dahada ağırlaştığı sefalet sonucunda bu duygular en yükseknoktasına varmıştı. Memleketin gayet geniş olmasına ve bir çok şart tabii ve gereklere sahipbulunmasına dayanarak bütün dünyanın emperyalistlerini düşman saymaktan ve onlara savaşaçmaktan çekinmediler. Batı emperyalistleri de bütün kuvvetlerini, bütün kudretlerini, bütün araçlarını onlara karşıkullandıkları halde, yaptıkları devrim hareketini bugüne kadar mükemmel bir başarıylayaşatmayı başardılar. İslamiyetin en yüksek kanunlarını ihtiva eden ileri sosyalizmin bizim dahimevcudiyetimize kast etmiş olan ortak düşman aleyhine bugün sağlamış olduğu zafer bizimiçinde teşekküre şayan bir neticedir.’’Milli Kurtuluş bayrağını yükseltmiş olan Türkiye’nin 1920’lerde emperyalizme karşı tavrı böyleydi vebunu yüksek sesle ilan ediyordu.Bu çağ Milli Kurtuluş devrimleri çağıdır. Bizde bu çağdan Milli Kurtuluş savaşını vererek çıktık. Millisavaşı kazanmak uluslaşmak değildir. Uluslaşmak demek Türkiye’de anayasal düzenin kurulmasıdemektir. Yani bireyin T.C.’nin karşısında eşit haklara sahip olmasıdır. Bir anlamda bireyin haklarıesas diğer sorunlar talidir. Diğer sorunların çözümü bu anayasal düzenin kurulup başarıyaulaşmasından geçer. Bunun için Mustafa Kemal’in yaptığı ilk iş hakimiyeti milletin eline almaktır vesınırlarda güvenliği sağlamaktır. O halde şunu söyleyebiliriz. Kemalizmin ilk adımı; Gümrük Birliğive Yabancı Sermaye Kanunlarıdır. Bu kanunlar, içerde kurulacak sisteme koruyucu kalkandır. GençTürkiye’nin sınırları çizilmiştir fakat esas çelişki yeni başlamıştır. Dışa karşı esas içe karşı tali olansorun tersine dönmüş içe karşı esas dışa karşı tali olmuştur. Çünkü ülke içinde toprak, Osmanlı’nın1838’de hızlı çöküş başladığı dönemlerde kontrol edenlerin elinde kalmıştır. (Bkz Hakkı KarğınTürkiye’de Toprak Sorunu)Bu nedenle toprak reformu zorunlu hale gelmiştir. Toprak reformu feodal kültürün sökülüp atılmasıdemektir. M. Kemal toprak beyleri ve ağalarıyla anlaşamadığından, bu sorunu, Devlet üretimçiftlikleri oluşturarak çözmüştür. Bu çiftlikler ülke genelinde otuz yedi adettir. Her biri yüzlercedönüm üzerine inşaa edilmiş, üretim ihtiyaçlarına göre tesisler oluşturulmuş topraksız köylüler buyerlere yerleştirilmiştir. Bu oluşumlar esnasında gerek TBMM içersinde gerekse toprak ağaları vebeylerinin bulunduğu köylerde sert çatışmalara girilmiştir. Bu çatışmaları yumuşatmak amacıyla M.Kemal 1933 yılında şu açıklamayı TBMM’de yapmak zorunda kalmıştır. ‘’Bu Komünistnazariyecilerden alınmış bir sistem değildir.Bu Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş Türkiye’ye has bir sistemdir.’’
Toprak reformu yapılmadı diyenler bu kurum ve kuruluşları yeniden değerlendirsinler. Toprakreformu tabi ki bundan ibaret değildir. Toprak reformunun gerçekleşmesi; feodal ilişkilerin ortadankalkması ve büyük toprak sahiplerinin olsun, köy emekçileri üzerindeki bize Osmanlı’dan miras kalantefeci bezirgan sermayenin tahakkümü ve sömürü olanaklarına son verilmesi demektir. Demokratikdevrim, topraksız ya da az topraklı köylüleri toprak ve tarım aracı sahibi durumuna getirecek olandevlet denetimindeki kredi kurumlarının onların yararına işletecek olan devrimdir.Bu ülkede feodal ilişkilere son vermek demek uluslaşma sürecini hızlandırmak demektir. Ülkedekihalkların bütün ulusal ve demokratik hak ve özgürlüklerine sahip vatandaşlar topluluğu olarak serpilipgelişme olanaklarına kavuşması demektir. Demokratik devrim, Türkiye’de gerçek birlik bereberliği,dayanışmayı doğulu olsun, batılı olsun bütün halkın her türlü baskılardan kurtulmuş olarak eşitlik vekardeşlik içinde,Türkiye’nin ilerlemesine katkı sağlaması demektir.Buda yeni bir yapılanmayı gerektirmektedir. Mustafa Kemal şöyle diyor: ‘’ Biz hududu milliyaşamaktan başka bir şey istemiyoruz. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelabizim kendi benliğimize, ulusal bütünlüğümüze hissen, fiilen bütün el – al hararetimizlegösterelim; Bilelimki Milli benliği bulunmayan milletler başka milletlerin şikar (av) ıdır.’’ Şimdicumhuriyetin feodalizmi tasfiye etmek için kurduğu ekonomik yapılanmanın banka – tarım – sanayiilişkilerine bakalım:- Ziraat Bankası: Toprak mahsülleri ofisi, tarım ve hayvancılık kooparatifleri, devlet üretimçiftlikleri, et balık kurumu, süt endüstri kurumu; bu kurum ve kuruluşların her türlü ihtiyaçlarınıkarşılamakla görevlidir. Sermayesi devlet adına halka aittir.- Şeker Bank: Şeker üretimi ve şeker fabrikalarının kurulması ile görevlendirilmiştir. Sermayesidevlet adına halka aittir.
Sümer Bank: Giyim ihtiyaçlarının karşılanması için sümer kurum ve kuruluşları oluşturmaktır.Sermayesi devlet adına halka aittir.- Sanayi Kalkınma Bankası: Ülke ekonomisinin ağır sanayisini oluşturmak için kurulmuştur.Sermayesi devlet adına halka aittir.- Eti Bank: Ülke içinde yer altı ve yer üstü maden zenginliklerini devlet kanalı ile halk yararınaçalıştırmak için oluşturulmuştur. Sermayesi devlet adına halka aittir.- Pamuk Bank: Pamuk sorununu çözmek için oluşturulmuştur. Sermayesi devlet adına halka aittir.- Demir Bank: Demir sorununu çözmek için oluşturulmuştur. Sermayesi devlet adına halka aittir.- Tütün Bank: Tütün sorununu çözmek için oluşturulmuştur. Sermayesi devlet adına halka aittir.- Türkiye İş Bankası: Sermayesi halka ait olup, özel sektörün teminat karşılığı kredi ihtiyacınıçözmek, sanaiiye katkı sağlamak amacıyla inşaa edilmiştir.- Ticaret Bankası: Sermayesi halka ait olup, özel sektörde el işletmeciliğinde ve küçük imalattafabrikalara, büyük işletmelere geçmek için oluşturulmuştur.- Halk Bankası: Halkın küçük birikimlerini doğru değerlendirilmesi amacıyla kurulmuştur. Sermayesidevlet adına halka aittir.- Öğretmenler Bankası: Ülke genelinde bilinçli öğretmenler yetiştirerek insanların eğitilmesinisağlamak amacıyla kurulmuştur. Sermayesi devlet adına halka aittir.Cumhuriyette kurulan tüm bankalar görüldüğü gibi ekonomi ile iç içe kalkınmada itici güçtür.Ekonomide böyle bir yapılanma, politikada yabancı bağımlılığını ortadan kaldıracağından,bağımlılığın ve sömürünün yanlısı olan üst yapı kurumlarını da değiştirmekle yükümlüdür; ve devrimdenen şeyde budur. Bu devrim bütün ulusal güçlerin bilinçli, örgütlü olarak ülkenin kaderini tayinderol oynayacak demokratik düzeni gerçekleştirecektir.Birinci bölümde gördüğümüz Banka – Tarım – Sanayi ilişkisini tamamlayıcı unsurlar:Devlet Demiryolları, Denizcilik İşletmeleriİktisat Genel MüdürlüğüTicaret Sanayi OdasıMenkul Kıymetler ve Borsaların Oluşturulmasıİletişim İçin; P.T.T.İnanç, Eğitim ve Sağlık…Ve dedim çünkü bu üçlü çok iyi anlaşılması zorunlu, soyut gibi görünse de, emek ürünü olup tümülke halkının birinci dereceden sorunudur. Bu doğru algılanmadan ve öğrenilmeden yukarıda kurumve kuruluşlarında sağlıklı işleme şansı yoktur. Bu nedenle M. Kemal, bu üç sorunu devletin denetimialtında alarak millileştirmiştir. Bunları açalım:M. Kemal’de inanç sorunu: Bize Osmanlı’nın son dönemlerindeki yapılanmadan geldiği için; Biat(dine sonradan giren asılsız düşünceler) inançlar ön plana çıkarak hakim olmaya çalışmaktaydı. M.Kemal, inançlarımızın bilimsel olduğuna inandığından ilk olarak İlahiyat Fakülteleri oluşturmuş vefakültelerin denetiminde İmam Hatip Okulları kurmuş; bu kurumlardan mezun imamları ülkenin dörtbir köşesine göndererek biat eden şıh, şeyh ve dedelere karşı bilime dayanan, tabiri caizse bir savaşaçmıştır.(Bakınız; Hakkı Karğın, Türkiye’de Toprak Sorunu, Siyonizm ve Emperyalizmin OluşturmayaÇalıştığı Dünya Din İmparatorluğu) ‘’Notlarım Sayfasında…’’M. Kemal’de Sağlık Sorunu: Ülkede zenginliği elinde tutan toprak ağaları ve beyleri, her türlüticaretle uğraşmaktadır. Amaç para kazanmaktır ve onlar için ticaretin her türlüsü mübahtır. M. Kemalbu sorunu doğru teşhis ederek sağlık sorununu bir anlamda millileştirerek Devlet Hastaneleri kurmuş;ülke insanının sağlık sorununu özel sektöre bırakmayarak, devletin kontrolü altında hastaneleritoparlamıştır.M. Kemal’de Eğitim Sorunu: Yukarıda anlatılan tüm yapılanmalar bilimsel ve sadece insandüşüncesini ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle tüm ülke insanı, hem bilimden hemde bilimiinsanların yararına işlemesini M. Kemal çok doğru tespit ederek bu sorunu da özel sektörebırakmadan, devletin sorunu görmüş ve tüm okulları, Devlet Okulları olarak işletip; özel sektörebırakmamıştır. Gerek birinci bölümde, gerekse ikinci bölümde ülke ekonomisinin alt yapısınıgördüğünüz gibi M. Kemal, üç şase üzerine oturtmuştur.a) Devletin Yapacağı İşler (Devlet Sektörü)b) Özel Sektörün Yapacağı İşler (Özel Sektör)c) Kooperatifler ve Devlet Üretme ÇiftlikleriBu üçlü KEMALİST Türkiye’nin genel ya da temel programıdır ve Cumhuriyet’in alt yapısıdır. BirdeCumhuriyet’in üst yapısı vardır. Bu üst yapı, alt yapıdaki çalışma programını oluşturacaktır. Bu da M.Kemal CHP’sinin özel programıdır. Örneğin;
Dış İlişkilerDevlet Sektörü MeselesiSanayici ve İş Adamları MeselesiTarım ve Kooperatifler MeselesiDinsel İnançlar MeselesiMilli Azınlıklar ve Ulusal MeseleKüçük Aydınlar ve Esnaf MeselesiSağlık Sosyal ve Güvenlik MeselesiEğitim MeselesiÜlke Savunma Meselesiİnsan Haklarına Bakış Açısının Geliştirilmesi ki bunlara daha birçok şey ekleyebiliriz;Yeter ki genel programa bağlı olarak, her şeyi hesaba katarak, etraflı planlama yaparak ve yerindetespitleri oluşturarak kitlelerin toplumsal sorununu çözmektir. M. Kemal’in yaptığı alt yapılanmadaCHP’nin genel ve özel programı budur ve bu ülkenin kuruluş felsefesidir. İşte bu genel ve özelprogramın oluşturduğu kurum ve kuruluşların bir düzenekler kurallarıyla çalışması gerekmektedir vebunlar birer birer kurallara bağlanmıştır. İşte bu kuralları, alt alta toparlarsak ve bunlarıda her insanınkabul edeceği yasalara bağlar isek, ANAYASA ortaya çıkar.Bağımsız Cumhuriyet Partisi ]]>