SESOB Başkan Vekili Savaş Kiraz yazdı: Biz ne Bürokratlar Gördük!
Bazen devletin kurumlarında görev yapan bürokratlara dert anlatmak zor oluyor.
Mesela geçenlerde bir toplantı da ben kamu kurumlarında ki işletmeleri eleştirmiştim.
Örnek verecek olursak öğretmen evleri, polis evleri, ordu evleri, bazı hastanelerde, kız öğrenci yurtların da kuaför salonları var ve bu tür salonlar piyasadaki esnafa göre daha uygun çalışıyorlar dışarından müşteri alıyorlar, hatta bir meslek okulu sokaklarda broşür bile dağıtıyor dedim.
Sonrasın da başka bir ortamda bir önceki toplantıda da bulunan bir bürokratla yine karşılaştık.
Sevgili bürokratımız sanırım savunma psikolojisi ile daha sonraki toplantıda önce görev yaptığı yerleri anlattı uzun uzun konuştu sonra da konuyu bir hafta önceki benim söylemime getirdi ve bunun yanlış olduğunu bu tür yerlerin esnafa zarar vermeyeceğini falan savundu.
Ama resmi bir kurumun broşür dağıtmasının da doğru olmadığını söyledi.
Tabi ben her zaman derim, her ay düzenli geliri olan kişilerin esnafın derdini anlaması çok zor.
Onlara göre her şey çok güzel esnaf mutlu, ben mutlu, sen mutlu, o mutlu, bu mutlu sanki herkes mutluluktan uçuyor biz boş boş konuşuyoruz.
Akşama kadar esnafın içinde biz değil onlar geziyor.
Esnaf gelip derdini onlara anlatıyor.
Yani bizden daha çok esnafın derdini biliyorlar. Ama ne yazık ki bilmiyorlar.
Bu bürokrat konuşmanın önemli olduğunu bazı insanların bak bir konuşayım diye konuşmak için konuştuğunu falan anlattı sanırım inceden laf gönderdi bize.(ya da ben öyle anladım)
Elbette konuşan önemlidir.
Amma velakin anlamakta önemlidir.
Yani sorun konuşanda mı, yoksa konuşulanı anlamayanda mı?
Bu sorunun cevabı göreceli olabilir.
Örneğin bir sınıf düşünün, sınıfta 20 öğrenci var.
Ders anlatan bir tane öğretmen var.
10 öğrenci dersi anlıyor 10 öğrenci anlamıyor.
Dersi anlayan öğrencilerin anne babaları, "Öğretmenimiz çok iyi bir öğretmen, çok iyi ders anlatıyor" derken, dersi anlamayan öğrencilerin anne babaları çocuklarını dersi anlamadığını kabullenmek yerine öğretmenin dersi iyi anlatamadığını iddia edebilirler.
Yani anlatan mı anlatamıyor, yoksa anlatılan mı anlamıyor?
Bu kişiye göre değişebilir.
Ben mesleki konularla ilgili bir toplantıya gidecek olursam üyelerime genelde sorunlarımız değinmek istediğiniz konular var mı diye sorarım.
Varsa bana yazın derim.
Hatta sayın bürokrata bunu dediğim de bana “bu toplantıya gelirken de sordun mu” diye imalı bir soru yöneltti.
Eee ben de laf çok;
“Sayın bürokratım bu günkü toplantının amacı üyelerin sorunu değil ki, bir etkinliğin organizasyonu. Üyeme ne sorsaydım? Bu etkinlikte yapılacak pilav tereyağlı mı ya da zeytin yağlımı olsun diye mi sorsaydım sayın bürokratım” diyecektim ki vazgeçtim.
Sonucunda karşımdaki siyasetçi değildi.
Tabi bürokratlar da siyasetçi gibi davranmayacak.
Orası devletin kapısı vatandaşı dinleyecek.
Dinlemesini bilecek.
Sonrasında konu açıldı diye İlimizin sorunlarına falan değinmek istedik.
Adam bizi felaket tellağı yapacaktı nerdeyse.
Sanki ilimizde hiç sorun yok.
Samsun halkı esnafı mutluluktan uçuyor.
Herşey çok güzel.
Ben de dedim ki, buyurun esnafı birlikte gezelim ya da bir toplantı yapalım esnaf gelsin bakalım mutlular mı onlara soralım.
Davetimi kabul ederse bu bürokratımızla zevkle esnafı gezerim.
Mutlular mı, değiller mi?
Bunu birlikte görelim.
Dedim ya her ay sabit maaş olan biri esnafı anlayamaz.
Anlaması için bir ay esnaflık yapması lazım.
Ayrıca bu konuyla alakası yok ama genelde bir takım insanlardan şu şekilde eleştiri alıyorum;
Diyorlar ki, “hep olumsuzlukları söylüyorsun”
Bak arkadaşım bak güzel kardeşim; bir insan eğer bir göreve geldiyse o görevi en güzel şekilde icra etmekle mükelleftir.
Mesela ben, insanlar beni seçmiş bu göreve getirmiş, benim görevim en güzel şekilde onlara hizmet etmektir.
Şimdi ben görevimi yapıyorum diye insanların beni alkışlamasını “çok yaşa başkan en büyük başkan” diye bana iltifat etmesini bekleyemem.
Bu benim görevim benim işim.
Ha, yanlışım varsa eleştirebilirler ama hizmetlerimi övmek zorunda değiller.
Mesela ahlak bir insan da olması gerek bir vasıftır.
Bir insan ahlaklı olmalıdır arkadaş.
Eğer bir toplum bir insanı “şu kişi çok ahlaklı” diye övüyorsa kimse kusura bakmasın o toplum kendini sorgulayacak.
Her insanda olması gerek bir meziyet bir övgü olamaz.
Bir siyasetçi "ben size yol yaptım" diye övünmesi normal mi?
Ya da "ben size hastane yaptım" diye övünmesi normal mi?
Bir belediye başkanının kalkıp "park yaptım, bahçe yaptım, kaldırımlarınızı yaptım, size su getirdim" diye övünmesi normal mi?
Bir esnaf lokantasına gittiğinizde bir müşteri olarak yemekler çok güzeldi diye teşekkür edip üstüne para verip birde o esnafa övgüler yağdırmak zorunda mısınız?
Ha, ben bunu derken tabi ki teşekkür edilebilir övgüler yağdırılabilir.
"Sayın bürokratım, sayın oda başkanım, sayın vekilim, sayın esnafım, ağam paşam çok yaşayın" denilebilir.
Nezaket göstermek isteyen gösterebilir.
Ama herkes göstermek zorunda değil.
Eğer yaptığın işin karşılığını alıyorsan bu senin görevin.
Müşteri memnun kalırsa müşterinin teşekkürü tekrar o işletmeye gitmesidir.
Bir oda başkanından üyeleri memnunsa üyelerinin teşekkürü seçimlerde onu tekrar seçmesidir.
Bir bürokrattan vatandaş memnunsa onun adını ilinde ya da en azından gönüllerinde yaşatmasıdır.
Biz ne bürokratlar gördük gittiği gün adı unutuldu.
Ne bürokratlar gördük kendisi gönlümüzde taht kurdu.
Kısaca yemeğini yediğiniz ve ücretini ödediğiniz bir esnafa nezaketen teşekkür edebilirsiniz.
Ama asıl o esnafın kendisini tercih ettiğiniz için size teşekkür etmesi gerekir.
Kimse kimseye bedava hizmet vermiyor.
Herkes karşılığını aldığı bir işi yapıyor.
O zaman yanlış varsa eleştiririm.
Olumlu yönleri ben görevimi yapıyorum diye kimse beni alkışlamak zorunda değil.
Çünkü bu benim görevim.
On doğru yaparım kimse bir şey demez, bir yanlış yaparım herkes eleştirir.
Yaptıklarım benim görevimdir yapmadıklarım benim hatamdır.
O zaman benim seçmenim yaptığımı alkışlamak zorunda değildir.
Ama yapmadıklarımı sonuna kadar eleştirme hakkına sahiptir.
Herkes bildiği konuda yorum yapacak.
Ve tekrarlıyorum Esnaf mutlu mu?
Haksız olduğumu düşünen benimle birlikte gezecek esnafı, kim konuşuyor kim konuşulanı anlamıyor ortaya çıkar.
Dip not. Odalar sivil toplum örgütü müdür, yoksa meslek kuruluşu mudur? Bununla ilgili net bir yasal tanım yok. Bu konuda ikiye ayrılan görüşler var. Net olmayan bir konu hakkında benim dediğim doğru mantığı size göre doğru olabilir. Ama size göre doğru olabilir. Durun bir daha yazayım size göre doğru olabilir.Samsun Etik Haber
]]>