14 Ağustos Pazar günü Halk TV’ye konuk olan CHP İstanbul Milletvekili Avukat Turan Aydoğan’ın tarikatlar konusunda söyledikleri, programa katılanlar tarafından da eleştirilmiştir. Bu konuşma yeni CHP’nin ne olduğunu özetlemektedir: “Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yasaklanmış tekke ve zaviyelerle ilgili kapatma kanunu var. Orada hiçbir beis yok. Ama bu ülkede mesela kese kağıdından matbuat yapılmaması hakkında da 1932 tarihli bir kanun vardır. Eğer kanunlar kadükleşmişse, sosyolojik yapı başka yerlere gelmişse oraları da çok kaşımamak lazım. Yani insanlara şunu söyleyebilmek lazım. Siz inançlarınızdan kaynaklı birbirinizi motive edebilecek olduğunuz alanlarda bir araya gelebilirsiniz; inançlarınızı herhangi bir Avrupa ülkesindeki gibi özgürce yaşayabileceğiniz ve birbirinizle iletişim halinde olacağınız alanları kullanabilirsiniz ama siz rejime kastedemezsiniz.”
Bu sözleriyle yeni CHP’nin bu vekili, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması yasasını geçersiz saymakta ve anayasanın 174. maddesindeki Devrim Yasalarını ihlal etmektedir. Yeni CHP milletvekili Turan Aydoğan’a göre sosyolojik yapı tekke, zaviye ve türbeleri istiyor, tarikatları, cemaatleri benimsiyor. O zaman yasaları uygulamaya gerek yok; isteyen istediğini yapsın. Yıllardır AKP iktidarının uyguladığı devrim karşıtı söylem ve eylemleri sosyolojik yapı olarak tanımlayan hukukçu bir milletvekilinden laikliği koruması beklenemez.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitiren milletvekilinin yürürlükteki bir kanun için kadük (geçerliliğini yitirmiş, düşmüş) demesi, hukuktan ve hukuk devletinden ne kadar uzak olduğunun kanıtıdır. Avukat Turan Aydoğan, aynı zamanda CHP İnsan Hakları Grubu ile Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'nın oluşturduğu çalışma gruplarının ve TBMM Adalet Komisyonu'nun üyesidir. Hukuk devletinde, hiç kimsenin mevcut bir yasayı yok sayma hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Bu densizliktir, rejim düşmanlığıdır, işbirlikçiliktir. Böyle bir hukukçudan, hukuka uygun tavır beklemek olanaksızdır.
30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilen 677 sayılı yasayla tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıştır. 28 Haziran 1938 tarihinde kabul edilen 3517 sayılı yasayla yazılı ve basılı kağıtların, kese kağıdı olarak kullanılması yasaklanmıştır. Bu iki yasayı bir tutan Yeni CHP milletvekili, büyük bir skandala imza atmıştır.
Tekke, zaviye ve türbeleri kapatan yasa, ülkemizde laikliğe dayanak oluşturan en önemli düzenlemelerdendir. Bu yasa kese kağıdı gibi buruşturulup atılamaz. Yıllardır göz yumulan tarikatların, cemaatlerin ülkemizi getirdiği durum ortadadır. Ülkemizde laiklik bitirilmiştir, siyasal İslam’a yol açılmış ve rejim değiştirilmiştir.
Altılı ganyan masasının tarikatları ve cemaatleri masum gösterme çabaları, laikliği yok sayma çalışmaları bilinmektedir. Laikliğin olmadığı yerde, demokrasinin de olmayacağı bilinmesine karşın, toplum AKP’den kurtulmak için umut aramaktadır. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmayan ama para cezası verilen AKP’ye, altılı ganyan masası da destek olmaktadır.
Rejime kastetmedikleri sürece tarikatları savunduklarını bildiren altılı ganyan masasından umutlu olmak, fazla iyimserliktir. Zaten altılı ganyan masasının en büyük partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “laiklik tehlikededir diyemem” sözleri unutulmamıştır. Bunun yanında laikliğin altı oyulurken sessiz kalmaları ve tepki vermemeleri açıkça destektir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” turları da gündemdedir. Laik bir hukuk devletinde helalleşme olmaz. Eğer ortada bir suç varsa, yasa gereği yapılmalıdır; helalleşme ne demektir?
Ülkemizin ivedilikle teknik eğitime, bilime, teknolojiye gereksinimi varken, ısrarla tarikat ve cemaatleri savunmak, kuran kursu ve cami açmak ortaçağ karanlığına doğru yol almaktır. Eşsiz liderimiz Atatürk “laiklik adam olmaktır” demişti. Laikliği savunmayan ve adam olmayanların kese kağıdı gibi buruşturulup atılacağı günleri de göreceğiz.
Azim ve Karar, 22 Ağustos 2022.
]]>