Amasra'daki kömür madeni faciası bir kez daha bu toplumu "kader" çıkmazına soktu. "Çıkmaz" diyorum, çünkü basit önlemler ve sıkı denetimlerle aşılabilecek sorunların birikmesiyle ortaya çıkan facialar en yetkili ağızlarca kader olarak açıklanarak toplumun buna razı gelmesi bekleniyor...
Osmanlı'nın son döneminde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren işletilmeye başlanan Batı Karadeniz'deki kömür yatakları yüzyılın sonlarına doğru yabancı sermayenin de akınına uğradı.
Fransızlar başta olmak üzere birçok ulustan dönemin baronları Osmanlı kömürünü çıkartıp iskelelerden gemilere yükleyerek taşıyordu. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/32629)
Bugün Amasra'da yaşanan faciada ekranlara Çinli mühendis ve işçilerin adları ve görüntüleri yansıdı. Küresel sömürünün yumuşatılmak istenen yüzünü a haber ekranlarından gördük. Onlarca işçinin cesedinin çıkarıldığı madenin önünde Çinli mühendisle röportaj yapan muhabir, memleket özlemi çekip çekmediğini sordu...
Bölgenin kömür yatakları dün Fransızların, bugün Çinli yatırımcıların kazanım alanı.
Topraklar, madenler, ormanlar, emek, can bizim; kazancı ellerin...
Kendi yurdunda emek veren, can veren yerli; kazanan yabancı...
Bu paylaşımdaki fotoğraflar, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Zonguldak, Kozlu ve Ereğli bölgelerindeki kömür madenciliğinin yeni gelişmeye başladığı dönemi yansıtıyor. Sultan II. Abdülhamid'in oluşturduğu Yıldız Albümleri koleksiyonunda yer alan onlarca benzer fotoğraf içinden seçtiğim bu karelerin içinde yerli ve yabancı sermayeye ait kömür işletmeleri yer alıyor.
Türkiye birçok alanda dünya devleti olma iddiasını ortaya koyma çabasındayken en basit bir madencilik işletmesinde bile halen zamanın gerisinde bir teknolojiyle her yıl insanlarını kurban etmeye son vermeli. Bu çok da zor değil. Sadece insan ve yaşam odaklı bir madencilik politikası yeterli...
(Yusuf Yavuz)
*Fotoğraf bilgileri albümlerde kaydolduğu şekliyle aktarılmıştır...
]]>