HAVLAYA HAVLAYA GELDİLER
Çok yanlışlar yaptık, çok! O günlerde bir babayiğit çıkıp da bu işe dur diyebilseydi, şimdi bu vaziyette olmazdık.
Yıllar öncesiydi. İş yerindeydim. Eskiden olduğu gibi yine eve kestirmeden yürüyerek dönsem mi acaba, gibi çılgınca bir fikir geldi aklıma. Evet, bir ara yürüyordum o yoldan, ama sonra onlar çoğalmaya başladı ve güzergah tehlikeli bir hale geldi, ben de bırakmak zorunda kaldım haliyle o yolu kullanmayı.
Ama bir kerecikten bir şey olmaz, belki düzelmiştir, diyerek çıktım iş yerinden ve adımlarımı malum güzergaha yönlendirdim. Güneş henüz batmadığından ve ortam tenhalaşmadığından, olumsuz bir durumla karşılaşacağıma en ufak bir ihtimal vermiyordum.
Biraz sonra iki yüz metre kadar uzaklıkta, saat 12 ve 10 mevkilerinde iki tane gözüme çarptı. Dediğim gibi ortalık tenha değildi ve civarda az da olsa başka insanlar vardı. Ve birazdan o ikisi bana doğru hareketlenip koşmaya başladılar. Oralı olmamaya çalıştım, çünkü konunun benle bir alakası olamazdı.
Havlaya havlaya gelip yanımdan geçtiler. Gerçekten de benle bir ilgisi yokmuş dedim içimden. Ama biraz sonra omzuma ve sırtıma biri veya birileri dokundu. Hemen döndüm arkama, o ikisi patileriyle beni devirmeye çalışıyorlardı. "Hoşt hoşt!" Diyerek ilk tepkimi gösterdikten sonra kaçıp uzaklaştılar. Ben ise yoluma devam ettim. Birkaç adım atmıştım ki yine arkadan taaruza geçip ayakkabılarımın topuğunu ısırıp çekiştirmeye başladılar. Öfkelenmiştim iyiden iyiye, yerden bir taş alıp peşlerinden koştum, son sürat sıvıştılar tabi, ama ayakkabılar kullanılamaz bir hale gelmişti.
Böyle sinsi bir hareket olamazdı, başka bir hedefe koşuyormuşcasına yanımdan geçip hamleyi arkadan yapıyorlar. Amaç, beni korutup kaçmama vesile olmak, kaçarsam kovalayıp rahat rahat ısıracaklar. Havlamak bile korkutmak maksadıyla kullandıkları bir enstrüman... Yüksek volümlü havlamalarla kaçmanı sağlayamazlarsa üzerine atlayacamış gibi patilerini sana doğru kaldırıyorlar. Abi sizde nasıl bir ahlak anlayışı var; korkup kaçanı, mazlumu yok etmeye çalışıp size diklenenene ses etmiyorsunuz, güçlüden yana tavır alıyor zayıfa gösteriyorsunuz hep dişlerinizi.
Köpeklerin gerçekten de evrensel manada ahlaki birtakım eksikler içinde olduklarını birçok kez arkadaş ortamlarında dile getirmiş, bu doğrultuda hararetli tartışmalar içine girmistik. Mesele sadece zayıfı, güçsüzü ısırmaya çalışmaları değildi. Dikkat ettim, mahallenin köpeklerinin havladığı araçlar genelde eski model, boyasız ve döküntüsü bol olanlardı. Fakir giyimli insanlara da havlayıp duruyorlar. Abi bu nasıl bir ayrımcılık! Kuyruk sallayıp türlü şirinlikler yaptığın o lüks cipten belki de birileri inip evleri ateşe verecek, bu nasıl mahalleyi korumaktır anlamadım!
Bu durumu test etmek için ertesi gün tekrar aynı güzergahı kullandım. Ama bu kez, takım elbise giymiş bir halde, yeni parlak ayakkabılarımla, sinek kaydı traşımla geçtim yanlarından, hiç oralı olmadılar, mesele resmen ye kürküm ye meselesiymiş harbiden. İkisine de tip tip bakıp "yazıklar olsun size de karakterinize de" diyip öfke dolu adımlarla uzaklaştım oradan.
Ben birine sokakta bağırıp küfretsem, hatta kovalayıp evire çevire ısırsam, bu durum adli soruşturma gerektiren bir suç olarak nitelendirilmez mi? Ertesi gün yine birilerini ısırabilmek için aynı mevkide pusuda beklememe izin verirler mi? Ama siz benzer bir saldırıya uğradığınızda, sırf karşı taraf köpek diye, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında suçluyu alıp, aşısı var mı diye bakıp yine aynı yere bırakıyorlar. Nedir abi bu dokunulmazlığın sebebi? Nerde bu İnsanları Koruma Kanunu?
Köpekler iyi ve kötüyü ayırt etmekte de oldukça yetersizler... Bazı kenar mahallelerde hâla görebileceğiniz şöyle bir manzaraya siz de şahit olmuşsunuzdur mutlaka. Koşan bir veya birkaç çocuk ve onlara eşlik eden köpekler... Bu çocuklar köpekleri azdırıp istediklerine saldırtabiliyorlar. "Tut kıs kıs kıs..." şeklindeki emir cümlesine kayıtsız şartsız itaat edip, başka köpeklerin veya insanların üzerine saldırıyorlar durduk yere. Böylesi bir saldırı için ortada hiçbir mantıklı sebep yok... Abi niye hiç sorgulamıyorsunuz, tut dendi diye tutmak zorunda mısınız? Sizin hiç kendi aklınız fikriniz yok mu? Kediler asla böyle bir şey yapmaz, tut yakala vs diyerek onlara telkinde bulunamazsınız, kediler hep bildiğini okur, özgürdürler, zekidirler, manasızca biat etmezler, başkasının dolduruşuna gelip ona buna saldırmazlar, genel yapıları icabı normalde saldırmazlar zaten.
Benim olayda tut kıs kıs, tut bilmem ne yap diyen de yoktu ama nedense kıl oldular bana. Oysaki ben kendi yolunda evine gitmeye çalışan, vergisini veren, kurallara uyan, insanlara ve hayvanlara saygılı bir vatandaşım, bu denli bir öfke ve saldırıyı hiç mi hiç hak etmemiştim.
Bazı arkadaşlar da dedi ki "Napsınlar onlar da içgüdüsel hareket ediyorlar sonuçta, arada havlayıp ısıracaklar, ne var bunda?"
İyi o zaman ben de içgüdüme göre yaşayayım; karnım acıktığında, canım çiftleşmek istediğinde falan kafama göre, despotça hareketlerde bulunayım. Hem madem içgüdülere göre yaşayan canlılar, o halde onların sahiplerine duyduğu sevgiyi neden abartıyorsunuz, kendi iradesi ve kararıyla değil, o şekilde programlandığı için seviyorlar sahiplerini.. Ama kediler öyle mi, kedi canı isterse, içinden gelirse sever sahibini.
Bir başkası da dedi ki yanında yiyecek bir şeyler, bisküvi falan taşı, köpek geldiğinde verirsin, sana bir şey yapmaz. İki bisküvi parçasına davasını satanları mı savunuyorsunuz bana. Ver rüşvetini de sana dokunmasınlar, oh ne güzel dünya! Sokaklar, her an ne yapacağı belli olmayan, bazen uysal bazen agresif, havlayarak insanları korkutan, canı isterse ısıran, kaçanı kovalayan mazluma acımayan saldırgan canlılarla dolu. Peki kim sağlayacak bizim güvenliğimizi? Şehrin sokaklarında özgürce dolaşabilmemiz köpeklerin insafına mı kaldı?
O günden sonra başta Twitter olmak üzere birçok mecrada bu hususa dair bir şeyler paylaşıp insanların dikkatini çekmeye çabaladım. Durumun vehametini anlatmaya çalıştım bu paylaşımlarım ile. Sokaklardaki köpek sayısının haddinden fazla olduğunu, bunun azaltılması ve bir kısmının barınak ve benzeri yerlere taşınması gerektiğini ifade ettim. Hem onların hem de bizim iyiliğimiz için böylesi aslında daha güzel olacaktı, bu sadece bir öneri bir temenni idi. Lakin kimse beni sallamadı, yaklaşan tehlikeyi göremediler.
Ve işte o hadise... Köpek saldırısına uğrayan bir kişi, boğuşma esnasında köpeğin birine can havliyle yumruk atmış ve gözü şişmiş hayvanın... Bazı ünlü ve çok takipçili hesaplar yaşanan bu olayı çarpıtarak paylaşınca, yoğun ve sistematik bir öfke seli peyda oldu. Hayvanseverler adeta çılgına dönmüş, yurtta ve tüm dünyada hatırı sayılır bir nefretin hedefi haline gelivermişti yumruğu atan kişi kısa sürede. Bir keresinde hayvansever olduğunu söyleyen ama pek de insan sevmediğine kanaat getirdiğim bir kadın, sokak köpeklerini eleştiren tavrımdan ötürü tırnaklarıyla yüzüme öyle bir pençe attı ki elinden zor aldılar. Köpekler bile böylesini yapmamıştı, onlar daha insaflıydı.
"Köpeklere uzanan eller kırılsın!" "Köpeğime dokunma!" "Hepimiz köpeğiz" vb sloganlarla sokaklar inliyor, güvenlik güçleri hadiselerin büyümesine bir türlü engel olamıyordu. Sokak gösterileri dünyanın her yerinde etkisini her geçen gün daha da artırıyordu.
Bütün bunlar olup bitmekte iken, saldırıya uğrayan adamın hastanedeki tedavisi henüz tamamlanmamıştı bile... Bazıları ise atılan o yumruğu destekliyordu, onlar da karşı gösterilerle ve de özellikle kedileri savunan söylemleriyle sahnedeki yerlerini almışlardı bir anda. Dünya köpekçiler-kediciler şeklindeki bir ayrımın eşiğine gelivermişti.
Olayları bir türlü kontrol edemeyen bir çok ülke köpekçiliği seçti. Şimdi sokaklar tamamen onların... Yasalar değişti, insanlar değişti, her şey değişti. Onlara dokunmak, hoşt demek bile yasak. Dışarda hiç kedi kalmadı. Kedi sahipleri kediciliği seçen ülkelere iltica etmeye çalışıyor. Yer gök fare ile doldu taştı, yeni hastalıklar peyda oldu, köpekçi ülkelerin ekonomisi darmaduman...
Distopya evreninde yaşıyoruz artık, dünya orta çağa geri dönüyor son sürat. Her yerde kemik, her yerde havlama sesi, her yerde ısırılan insanların bağırtısı... Dışarda milyarlarca köpek var, onlardan kaçarak ve de onların emrinde geçiyor günlerimiz. Kedici ülkeler ise bilimde sanatta o denli ileri gitmişler ki çok yakında komple Mars'a taşınabilecekleri söyleniyor, bizde her türlü iletişim aracı yasak ama alıyoruz yine de haberlerini ordan burdan. Kaçıp gitmek için uğraş veriyorum ben de epeydir, kedilerin ülkesine, özgürlüğe...
Ersoy ARSLAN, Öyküersoyarslan78@gmail.com
]]>