Zehra Ünal
Köşe Yazarı
Zehra Ünal
 

Duyguların Çürüyüşü: Yeni Çağın Soğuk Yüzü

Bir şey oldu bu insanlara; duygular silikleşti, ilişkiler yüzeyselleşti. Kalplerdeki sıcaklık yerini sinsi bir soğukluğa bıraktı. Kimse kimseyi sevmez oldu. Alıştığımız, sıcak dostlukların yerini alaycı bir mesafe aldı. Gerçek duygular, birer birer silinip gitti; yerlerini kural dışı oyunlarla oynayan, sadece ezberlenmiş melodileri tekrar edenlerin soğuk dünyası aldı. Artık sevmeden aşık olanlar, kavgayı aramadan galip gelenler, her anı bir hesaplaşma olmaktan çıkaranlar var. İnsanlar, hislerin derinliğini kaybetmiş, yüzeyde dolaşan birer gölgeye dönüşmüş durumda. Bu yeni düzen, sanki herkesin ruhunu birer birer tüketti. Sevgisiz ilişkilerde, güvenin yerini şüphe, merakın yerini kayıtsızlık aldı. Toplumun gidişatında, "cin olmadan adam çarpanlar" yeni kurallar koydular sanki; duygusal zekanın yerini bir tür hesap kitap aldı. Her şey rasyonel bir çerçeveye sıkıştırıldı. Duygular, birer işleme dönüştürüldü; herkes kendine bir strateji geliştirdi. Bu çürüyen ilişkilerde sevgi, sadece bir simge haline geldi. Gerçekten hissetmek, unutulmaya yüz tutmuş bir lüks gibi. Ama bu düzene kapılan insanlar, kendilerini kaybettiklerinin farkında bile değiller. Birbirlerine selam verenlerin gözlerinde bile bir boşluk var artık. Geçmişin sıcak anıları, karanlıkta kaybolmuş ışıklar gibi. Belki de sorulması gereken asıl soru şu: Gerçekten yaşamaya değer bir hayat mı sürüyoruz, yoksa sadece yaşadığımızı mı sanıyoruz? Duyguların ve sevginin yozlaştığı bu dünyada, umut edelim ki, bir gün kaybettiğimiz sıcaklığı yeniden bulabiliriz. Ama şu an için, bizden geriye kalan yalnızca birer yansıma.
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2024 - Çarşamba
Zehra Ünal

Duyguların Çürüyüşü: Yeni Çağın Soğuk Yüzü

Bir şey oldu bu insanlara; duygular silikleşti, ilişkiler yüzeyselleşti. Kalplerdeki sıcaklık yerini sinsi bir soğukluğa bıraktı. Kimse kimseyi sevmez oldu. Alıştığımız, sıcak dostlukların yerini alaycı bir mesafe aldı. Gerçek duygular, birer birer silinip gitti; yerlerini kural dışı oyunlarla oynayan, sadece ezberlenmiş melodileri tekrar edenlerin soğuk dünyası aldı.

Artık sevmeden aşık olanlar, kavgayı aramadan galip gelenler, her anı bir hesaplaşma olmaktan çıkaranlar var. İnsanlar, hislerin derinliğini kaybetmiş, yüzeyde dolaşan birer gölgeye dönüşmüş durumda. Bu yeni düzen, sanki herkesin ruhunu birer birer tüketti. Sevgisiz ilişkilerde, güvenin yerini şüphe, merakın yerini kayıtsızlık aldı.

Toplumun gidişatında, "cin olmadan adam çarpanlar" yeni kurallar koydular sanki; duygusal zekanın yerini bir tür hesap kitap aldı. Her şey rasyonel bir çerçeveye sıkıştırıldı. Duygular, birer işleme dönüştürüldü; herkes kendine bir strateji geliştirdi. Bu çürüyen ilişkilerde sevgi, sadece bir simge haline geldi. Gerçekten hissetmek, unutulmaya yüz tutmuş bir lüks gibi.

Ama bu düzene kapılan insanlar, kendilerini kaybettiklerinin farkında bile değiller. Birbirlerine selam verenlerin gözlerinde bile bir boşluk var artık. Geçmişin sıcak anıları, karanlıkta kaybolmuş ışıklar gibi. Belki de sorulması gereken asıl soru şu: Gerçekten yaşamaya değer bir hayat mı sürüyoruz, yoksa sadece yaşadığımızı mı sanıyoruz?

Duyguların ve sevginin yozlaştığı bu dünyada, umut edelim ki, bir gün kaybettiğimiz sıcaklığı yeniden bulabiliriz. Ama şu an için, bizden geriye kalan yalnızca birer yansıma.

Yazıya ifade bırak !