Evren bir tutam rüzgardır
ışıklarla karanlıktan bir tuzak
Ceylanların yuvarlak siyah gözlerine gömülü hikayeler
Özlemle yalnızlığı bekleyen son güneşsiz sonbahar
Zalim ağanın sesi duvarlarda balyoz gibi yankılanır.
Köydeki ırgatların sesini boğan çığlıklarla…
Kıyametin ayak izleri olan yıldızlar, sessiz çığlıklarla her yerde küle dönüyor.
Okyanusun derinliklerinden bir damla umut bekleyenlerle.
alnımın terinden nehirler akıtıyorum
Her gece uluyan rüzgarda sırıtan buğday biçerdöverleri gördüğümde
Tüm hayallerimle gökyüzüne sığınırım
Yüreğime diktiğim hurma bahçesiyle hüzünlü dizeler eşliğinde...
Şimdi anlıyorum…
Neden kum tanelerine kazınmış bir şiirdim,
Omuzlarımdaki ağırlıktan, avucuma bastırılan yaşam çizgimden
Allah'ım ne ızdırap, her esen rüzgarda kalemimden akan büyülü ırmaklarda boğuluyorum.
Büyük sözlerim kanayan gözlerden akıyor
Ekinime bir çalı dikiyorlar Acı tatlıya ilham veren her şey çuvaldan dökülüyor
Daldan koparılan karanfiller bir tutam fesleğen kalmayana kadar ezilir.”
Ve yırtık bir sol omurgayla çevrili dünya, mevsimlerle birlikte sarı irini akıtır.
Anlayamadığım tek şey aşka aşık şair nerede?
Şiir yolunda ağlayan Şivan,
Ve nehirler yaşlandıkça hayata direnen algler
Nahçıvan dağlarının serin sularında akan berrak su kime akar?
Her asrın kaynayan hüznün gününde
Dünyayı ısıtan güneş ve geceyi çevreleyen yıldızlar kime hizmet ediyor?
Sessizlikte kükreyen tüm umutlar susuzlukla tüketilir...
Ve bir kez daha anladım ki ilkbaharda
Tüm arzular bir taşa bağlı
Acılı hayat insanlığın omuzlarına yüklendi,
Zahmetsiz Merhamet yoktu, Acı Kader kimliğin ayrılmaz bir parçasıydı!
Dökülen her damla gözyaşının ardında saklanan hayatların hiçbir değeri yoktu.
ne de bulanık nehirlerden akan kirli suyun,
Her yıldızın altında solgun bin yeşil vadi
Bahar kırlangıçların yokluğunda acı içinde kıvranır
Kızıl kıyametin gelişinin onuruna kutlama zamanı
Safran ve kırmızının tonları sonsuz bir karanlığa akar.
03/07/2022-PARİS
]]>