Anasayfa
Yazarlar
Turgut Karabekir
Yazı Detayı
Bu yazı 877+ kez okundu.
Yağış az, kuruyoruz! Ses çok, susuyoruz!
Turgut A. Karabekir[/caption]
Yağış az, kuruyoruz! Ses çok, susuyoruz!
Basın ülkenin ana konuları üzerinde yazmıyor,
anan konuları gündemde tutmuyor. Bunun,
Atatürk’ün temel uyarısı, yol göstermesi olan,
“Bağımsızlık ve Özgürlük karakterimdir” demesini,
hiçe saymak olduğunun acaba yazarlarımız
farkındalar mı?
Bağımsızlık, sırasıyla: Enerjide, Tarımda,
Savunmada, Adâlette, Eğitimde, bağımsızlık! Ve bu
yazının konusu ülkeyi kaplayan Kuraklık!
Bu ana başlıkları 20 yıldır yazıyorum. Hâlâ
Sorumlular, sorumlu olduklarını anlamadılar!
Ekonomimiz önlemlerle ve zamanla düzelebilir.
Kuraklık ilerlerse, su ithal edemeyiz, yağmur
yağdırtamayız. Hemen önlem almazsak, ülkemiz çok
uzak olmayan bir gelecekte yaşanamaz bir çöl olur
Dört ay evvelki yazımdan beri birçok baraj,
sulak ve göl kurudu. Hızla çölleşiyoruz. Konuyu
tekrar dile ve herkesin dikkatine getirmek
zorundayım.
İktidardakilerin kendiliğinden çözüm üretecek
bilgisi ve niyeti yok. İktidara gelmek isteyenlerin de,
önemli olan bu konu ile ilgilenmeye hiç niyetleri yok!
Basın, haberleri tekrar ile mutlu. Uyarılarımıza
rağmen ülkenin ana konularına odaklanmıyor!
Bundan ötürü felâkete gidişimiz engellenemiyor.
Yurdumuzun Doğu Karadeniz bölgesinde bol,
bazen aşırı yağmur yağıyor, Batı, Orta ve Güney
bölgelerinde ise kuraklık devamlı artıyor.
Çok yerde milyarlarca ton su kullanılmadan
denize gidiyor, çok yerde ormanlar, tarlalar, sulaklar,
göller, barajlar, kuyular, yeraltı suları kuruyor.
Akdeniz bölgesi birinci derecede kuraklık
kuşağında, yurdumuz felâkete sürüklenirken, henüz
insanlar ölmediği için, kuraklık gündemde değil!
Kuzeyde 125 kişinin yasını tutuyoruz, Güney’de
milyonlar zarar görecek, binler ölecek, ama kimse
ileriye dönük plan yapmayı bile konuşmuyor.
Kimse yöntem üretmezken, yıllardır Batı’da
kullanılan yöntemlere ve ayrıca kuraklığa karşı benim
defaten önerdiğim yöntemlere yankı bile yok!
Sevgili okurlarım, birçok yerde bugün çöl olarak
gördüğünüz yerler bir zamanlar yeşil otlaklarmış. O
yerler artık rüzgârla yer değiştiren kum yığınları.
Bunlar olmuş ve bilinen doğa olayları. Bu değişim
bizde de başladı! Ankara’da ve Adana’da kum
fırtınaları olmaya başladı bile. Ne zaman
uyanacağız?
Eğer önlem alınmazsa geri dönüşü olmayan
“felâketlerle” karşı karşıya kalacağız. O zaman ben
hayatta olmayacağım ama birisi, “Zamanında önlem
alınsaydı bu “felâket” ile karşılaşmazdık, yapılmış
olan “cinâyettir” diyecek”. Ve geçmiştekilere yapıldığı
gibi şikâyetle yetinerek, suçu başkasına
yükleyecekler.
Hâlbuki suçlu, şimdi önlem almayanlardır. Yâni
bizleriz! Başkası değil. Sessizliğimiz en büyük suç!
Yapmamız gerekeni söyleyeceğim zaman,
toplum olarak negatif yanımızın şâha kalkacağını
biliyorum, ama gene de görevimi yapacağım.
Nasıl ki aktarılması çok daha zor ve tehlikeli
olan petrol borularla binlerce kilometre aktarılıyor, su
ondan daha kolay aktarılabilir. Aktarılmalıdır.
Bazı şeyler vardır ki yapmamak için para sorun
olamaz. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat!
Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne
çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır.
Dere yataklarındaki yapılaşmanın insan
ölümlerine neden olmamasının bir çözümünün yer
yer ufak toprak barajlar, su kapanları, yapmak
olduğunu 15 Ağustostaki yazımda dile getirmiştim.
Bu barajlarda, toplanacak suyun fazla olan kısmını
kuruyan yerlere pompalayabiliriz. Bu önlemle her
bölgede kalıcı çözüm sağlamış oluruz.
Yıllardır derelerin, nehirlerin kullanılmayan
suyunun, yükselme tehlikesi gösteren denizlerimize
döküleceğine, kurak olan yerlere aktarılmasını
önermekteydim. Bu yöntemi ilk yazdığım yaklaşık on
beş yıl evvel yapılmaya başlamış olsaydı, bugün
karşılaştığımız sorunlar var olmayabilirdi.
Çözüm, güneş enerjisiyle çalışan pompalarla
suyu denize dökülmeden kurak yerlere aktarmaktır.
Kuraklık gelecek değil, geldi, kuraklık burada.
Her geçen gün daha çok su harcarken, daha az su
toprağa düşüyor. Yer altı suları hızla kuruyor. Gidişin
sonunu tahmin etmek için âlim olmak ta gerekmiyor.
Bunlar olurken her yerde nehirler, dereler, sel
suları kullanılmadan denize gidiyor. Zâten az olan
suyumuz atılıyor, hem de denizlerimiz kirletiyor.
İçme suyunu Reverse Osmos sitemi ile
denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın
durması için, bunu yapamayız. Önerdiğim, şimdiden
alınması gereken yöntemler çok daha ucuz ve kalıcı
çözümdür.
Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize
döküp kullanmayarak, yarınımızı yok ediyoruz.
Çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz.
Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi.
Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın
boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye
geleceğine hiç şüphe yok.
Her konuda olduğu gibi kendi düşüncesizliğimiz
ve bigâneliğimiz nedeniyle, kendimize zararlı
olmaktayız. Suskunluğumuzla, her şeyi başkasından
beklemekle, milletçe bir akıl tutulması içindeyiz.
Bu hastalıktan bizi başkası kurtarmaz. Biz
kendimiz silkinmeli, kendi hayâtımıza ve
evlatlarımızın geleceğine sâhip çıkmalıyız.
Bilim, akıl, sevgi ve insanlık, toplum olarak
yaşam, bunun yapılmasını gerektirir. Başkasının
yapmasını beklemek ise koyu cehâlettir.
Sizleri bilime ve el ele vermeye dâvet ediyorum.
Sesime sesinizi katınız ki, duysunlar.
Benzin olmazsa elektrik kullanabiliriz. Ama su
olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle su birçok
bakımdan benzinden değerlidir.
Artık yarını beklemek zamanı geçti. Şimdi
harekete geçmeliyiz.
Beraber bağırırsak, duyulur. Basının ve
yetkililerin duymasını sağlayalım.
Ben bu çağrıyı yaparken, sâdece 3. Şahısları
değil, sizleri de kast ediyorum. Lütfen, tamamen
batmadan el ele verip ülkemizi kurtaralım.
www.turgutkarabekir.com
03 Aralık 2021 ®️ | İstanbul’un Siyasi Gazetesi]]>
Ekleme
Tarihi: 03 Aralık 2021 - Cuma
Yağış az, kuruyoruz! Ses çok, susuyoruz!
Turgut A. Karabekir[/caption]
Yağış az, kuruyoruz! Ses çok, susuyoruz!
Basın ülkenin ana konuları üzerinde yazmıyor,
anan konuları gündemde tutmuyor. Bunun,
Atatürk’ün temel uyarısı, yol göstermesi olan,
“Bağımsızlık ve Özgürlük karakterimdir” demesini,
hiçe saymak olduğunun acaba yazarlarımız
farkındalar mı?
Bağımsızlık, sırasıyla: Enerjide, Tarımda,
Savunmada, Adâlette, Eğitimde, bağımsızlık! Ve bu
yazının konusu ülkeyi kaplayan Kuraklık!
Bu ana başlıkları 20 yıldır yazıyorum. Hâlâ
Sorumlular, sorumlu olduklarını anlamadılar!
Ekonomimiz önlemlerle ve zamanla düzelebilir.
Kuraklık ilerlerse, su ithal edemeyiz, yağmur
yağdırtamayız. Hemen önlem almazsak, ülkemiz çok
uzak olmayan bir gelecekte yaşanamaz bir çöl olur
Dört ay evvelki yazımdan beri birçok baraj,
sulak ve göl kurudu. Hızla çölleşiyoruz. Konuyu
tekrar dile ve herkesin dikkatine getirmek
zorundayım.
İktidardakilerin kendiliğinden çözüm üretecek
bilgisi ve niyeti yok. İktidara gelmek isteyenlerin de,
önemli olan bu konu ile ilgilenmeye hiç niyetleri yok!
Basın, haberleri tekrar ile mutlu. Uyarılarımıza
rağmen ülkenin ana konularına odaklanmıyor!
Bundan ötürü felâkete gidişimiz engellenemiyor.
Yurdumuzun Doğu Karadeniz bölgesinde bol,
bazen aşırı yağmur yağıyor, Batı, Orta ve Güney
bölgelerinde ise kuraklık devamlı artıyor.
Çok yerde milyarlarca ton su kullanılmadan
denize gidiyor, çok yerde ormanlar, tarlalar, sulaklar,
göller, barajlar, kuyular, yeraltı suları kuruyor.
Akdeniz bölgesi birinci derecede kuraklık
kuşağında, yurdumuz felâkete sürüklenirken, henüz
insanlar ölmediği için, kuraklık gündemde değil!
Kuzeyde 125 kişinin yasını tutuyoruz, Güney’de
milyonlar zarar görecek, binler ölecek, ama kimse
ileriye dönük plan yapmayı bile konuşmuyor.
Kimse yöntem üretmezken, yıllardır Batı’da
kullanılan yöntemlere ve ayrıca kuraklığa karşı benim
defaten önerdiğim yöntemlere yankı bile yok!
Sevgili okurlarım, birçok yerde bugün çöl olarak
gördüğünüz yerler bir zamanlar yeşil otlaklarmış. O
yerler artık rüzgârla yer değiştiren kum yığınları.
Bunlar olmuş ve bilinen doğa olayları. Bu değişim
bizde de başladı! Ankara’da ve Adana’da kum
fırtınaları olmaya başladı bile. Ne zaman
uyanacağız?
Eğer önlem alınmazsa geri dönüşü olmayan
“felâketlerle” karşı karşıya kalacağız. O zaman ben
hayatta olmayacağım ama birisi, “Zamanında önlem
alınsaydı bu “felâket” ile karşılaşmazdık, yapılmış
olan “cinâyettir” diyecek”. Ve geçmiştekilere yapıldığı
gibi şikâyetle yetinerek, suçu başkasına
yükleyecekler.
Hâlbuki suçlu, şimdi önlem almayanlardır. Yâni
bizleriz! Başkası değil. Sessizliğimiz en büyük suç!
Yapmamız gerekeni söyleyeceğim zaman,
toplum olarak negatif yanımızın şâha kalkacağını
biliyorum, ama gene de görevimi yapacağım.
Nasıl ki aktarılması çok daha zor ve tehlikeli
olan petrol borularla binlerce kilometre aktarılıyor, su
ondan daha kolay aktarılabilir. Aktarılmalıdır.
Bazı şeyler vardır ki yapmamak için para sorun
olamaz. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat!
Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne
çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır.
Dere yataklarındaki yapılaşmanın insan
ölümlerine neden olmamasının bir çözümünün yer
yer ufak toprak barajlar, su kapanları, yapmak
olduğunu 15 Ağustostaki yazımda dile getirmiştim.
Bu barajlarda, toplanacak suyun fazla olan kısmını
kuruyan yerlere pompalayabiliriz. Bu önlemle her
bölgede kalıcı çözüm sağlamış oluruz.
Yıllardır derelerin, nehirlerin kullanılmayan
suyunun, yükselme tehlikesi gösteren denizlerimize
döküleceğine, kurak olan yerlere aktarılmasını
önermekteydim. Bu yöntemi ilk yazdığım yaklaşık on
beş yıl evvel yapılmaya başlamış olsaydı, bugün
karşılaştığımız sorunlar var olmayabilirdi.
Çözüm, güneş enerjisiyle çalışan pompalarla
suyu denize dökülmeden kurak yerlere aktarmaktır.
Kuraklık gelecek değil, geldi, kuraklık burada.
Her geçen gün daha çok su harcarken, daha az su
toprağa düşüyor. Yer altı suları hızla kuruyor. Gidişin
sonunu tahmin etmek için âlim olmak ta gerekmiyor.
Bunlar olurken her yerde nehirler, dereler, sel
suları kullanılmadan denize gidiyor. Zâten az olan
suyumuz atılıyor, hem de denizlerimiz kirletiyor.
İçme suyunu Reverse Osmos sitemi ile
denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın
durması için, bunu yapamayız. Önerdiğim, şimdiden
alınması gereken yöntemler çok daha ucuz ve kalıcı
çözümdür.
Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize
döküp kullanmayarak, yarınımızı yok ediyoruz.
Çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz.
Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi.
Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın
boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye
geleceğine hiç şüphe yok.
Her konuda olduğu gibi kendi düşüncesizliğimiz
ve bigâneliğimiz nedeniyle, kendimize zararlı
olmaktayız. Suskunluğumuzla, her şeyi başkasından
beklemekle, milletçe bir akıl tutulması içindeyiz.
Bu hastalıktan bizi başkası kurtarmaz. Biz
kendimiz silkinmeli, kendi hayâtımıza ve
evlatlarımızın geleceğine sâhip çıkmalıyız.
Bilim, akıl, sevgi ve insanlık, toplum olarak
yaşam, bunun yapılmasını gerektirir. Başkasının
yapmasını beklemek ise koyu cehâlettir.
Sizleri bilime ve el ele vermeye dâvet ediyorum.
Sesime sesinizi katınız ki, duysunlar.
Benzin olmazsa elektrik kullanabiliriz. Ama su
olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle su birçok
bakımdan benzinden değerlidir.
Artık yarını beklemek zamanı geçti. Şimdi
harekete geçmeliyiz.
Beraber bağırırsak, duyulur. Basının ve
yetkililerin duymasını sağlayalım.
Ben bu çağrıyı yaparken, sâdece 3. Şahısları
değil, sizleri de kast ediyorum. Lütfen, tamamen
batmadan el ele verip ülkemizi kurtaralım.
www.turgutkarabekir.com
03 Aralık 2021 ®️ | İstanbul’un Siyasi Gazetesi]]>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.