Kaptan gemiyi sağ sâlim hangi limana teslim edeceğini söylemedi!
Ülkesinin geleceğini kaptanın ve ekibinin ellerine teslim eden %48, 28 Mayıs kaybının şokundan kurtulamadan, aynı gemi ve aynı kaptanla bilinmeyen bir limana gitmek istemez!
Büyük kayıptan sonra bir aydan fazla zaman geçtiği hâlde hâlâ rotasını belli etmemiş olan gemiye binmek de istemez!
1921 Anayasasını kabul eden Altılı masada bir yıl vaatlerle geçiren kaptanla yola çıkmak da istemez!
Atatürk bu anayasayı meclisten geçirdiği zaman 600 yıllık din temelli bir anlayışa karşı hesaplı hareket etmek zorundaydı. 1924 anayasası o nedenle 3 yıl sonra geldi. Bu planlanmış bir ilerleme, çağdaşlaşma idi. Altılı masanın 1921 anayasasının kabûlü ise ileriye gidiş değil, yüz iki yıl geri gidiştir.
1921 Anayasasında Atatürk ve Cumhuriyetin ana ilkelerine bazıları eksiktir. Kaptanın o yasayı geçici olarak kabul etmiş olduğu düşünülse bile, seçimin kayıp edilmesi onu değiştirmeye imkân veremeyecek. O yasayı kabul eden kaptana, parti tabanı bir daha gemiyi teslim etmek istemez!
Son ayın tutumu CHP’nin vahim olaylardan hiçbir ders almamış olduğunu gösteriyor. Partinin temel sorunlarını çözmek, onarmak ve ilkelere geri dönmek yerine 40 gündür kişilerle uğraşılması af edilemez!
Seçimler süresinde kesinlikle ve devamlılıkla üzerinde durularak karşı çıkılması gereken huşuları CHP’nin sessiz kalmış olması akla çok üzücü ve tahminleri çok tatsız nedenleri getirdiği de doğaldır!
Hiç şüphe yok ki Kılıçdaroğlu’nun çok değerli tarafları vardır. Belki hiç birimizin anlamamış olduğu planları da vardır. Kendisini azimli, sabırlı, soğukkanlı, dürüst kişi olarak gördük. Aynı zamanda da görevde olduğu sürede girdiği bütün seçimleri kaybetmiş olduğu unutulamaz!
Ülkenin bekasının son çıkar yolu olan Mayıs 14 ve 28 seçimlerini gerekli hazırlıkların yapılmaması ve gerektiği kadar önlem alınmaması nedeniyle kaybedildiği biliniyor. Bu kayıplar olduğunda onun başkan olması nedeniyle sorumlu olduğu da kimsenin aklından çıkmaz!
Bugünkü görünüşle önümüzdeki seçimde %48 var olmayacak. CHP geçmişinde %20-25 civarındadır. İttifaklı veya ittifaksız başarılı olması için öncelikle kaptan değişikliği olması ve rotanın kuruluş ilkelerine uygun olması kaçınılmazdır. 6 İlke CHP’nin olmazsa olmazıdır.
Yaşanmış olan kayıplara karşı gösterilen özürler yenilenlerin zâfiyetini daha da fazla ortaya döküyor.
Yeni çizilecek rotada hiçbir olası hatâya yer bırakmamak için bir gün bile kaybedilmemesi gerektiği de açıktır.
Çok önemli ve yanlış bakılan bir tutum da, başkanın değimiyle “Adayı Kurultay belirler” sözüdür. CHP geçici yönetimlerin değil, halkın partisidir ve yöneticiler halkın ne istediğini öğrenmek ve ona göre hareket etmek sorumluluğundadır.
Millet İttifakı kurulurken, Atatürk’e karşı olmayan memleket, Zafer ve Türkiye İşçi Partisi ve benzerleri ile masaya oturulmadı Onların tam zıddı, iktidar içinde olmuş; Osmanlı hayâliyle bizi Ortadoğu belasına atan
Davutoğlu, ABD kurgusu sıcak para batağına devam eden Babacan ve 2018 seçimlerinde canlı yayında ısrarla sorulmasına rağmen Atatürk ilkelerini ağzına almayan Karamollaoğlu ile yoka çıktığı unutulmaz.
Seçtiklerinin yanlış olduğunu kendisine yazmış olduğum hâlde konunun hiç ele alınmaması, kopukluğun işareti, tek adam yönetimi görünümüdür.
Atatürk karşıtlarına 39 vekilliği CHP’den alarak vermesi, onları meclise sokması da kabul edilemez! CHP yönetimi patinin isminin Cumhuriyet Halk Partisi olduğu unutulmuşa benziyor. Partinin sâhibi gibi, sanki kendi şirketleri imiş gibi hareket ediyorlar. CHP’ye gelecek yeni yönetim kalıcı olacaksa bu tutumu ve anlayışı değiştirmekle yükümlüdür ve zorundadır.
Aday seçmeye dönersek, içinde bulunduğumuz ortamda, yasasız ve nizamsız olarak atanan “Kayyumların ve hapse atılmaların hiç birini durdurma gücü olmayan CHP, adayın hangisinin değil, kimin kalıcı olabileceğini düşünmeli, tartışmalı ve konuşmalıdır.
Evvelki yazılarımda dile getirdiğim yenilemelerin yapılması gerekirken izlenen vakit kaybının yaşanmasına tekrar olagelecek bir hezimetin işareti olarak bakmakta haklı olduğumuzu düşünüyorum.
Gerçekleri açıklıkla söylemeden, CHP’nin temeline döndüğünü göstermeden atılacak adımlar inandırıcı olamaz. Başkanını değiştirmiş, kuruluş prensiplerine dayanan, kendi ayakları üstünde duran ve halkla iletişimi kurmuş bir CHP sahneye çıkmadıkça, artık bir seçim kazanma ümidi de yoktur.
Dolayısıyla bir an evvel gerçekle yüzleşmeli ve laiklik, bağımsızlık ve antiemperyalizm açıklıkla tekrar edilmeli. Yâni artık CHP tabanının beklediği değerlere geri döndüğünü, başkalarını da uzaklaştırmayacak yuvarlak laflar ve imalar ile değil, açıklıkla söylemelidir. Aksi hâlde CHP siyasi hayatına kendisi son vermiş olacak.
Bu durum altında, yanlış ve uygunsuz yapılan bir tek şey bile karşı duracak gücü olmadığını yıllardır sergilemiş olan CHP, hedef hâline gelmemiş yepyeni adaylarla yola çıkmalıdır. Aksini yapmak evvelden yaptığı yanlış hesapların tekrarı partinin de sonu olur.
Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’yı kaybeden bir CHP bu ülkede bir daha ana muhalefet bile olamaz.
*****
İmamoğlu dört yıldır eriştiği başarıların yanında, toplumu birleştirici bir dil kullanıyor. Bunu memnuniyetle karşılıyorum. Ancak yaklaşımın yanlışları yapanlara tavizler vererek değil, onların yanlışlarını düzeltici olarak planlamasını ve açıklamasını beklerim. Son birkaç yazımda ısrarla üzerinde durduğum “halkı temel ve doğru bilgilerle aydınlatarak birleştirme” yöntemini uygulayacağını ümit ederim.
Aksi hâlde CHP’nin 84 yıldır yapmakta olduğu belirsizlik ve kimliksizlik girdabında, Atatürk ilkelerinden ayrılmış olur. Bu tutum Ekrem Beyi başarısızlığa, halkımızı da ümidini kaybetmeye sürükler ve İstanbul’un kaybına neden olabilecek en ufak bir hareketi bütün başarılarını silecek ve %48’in nezdinde suçlu olacaktır. Ddüşünerek hareket etmesini canı gönülden dilerim.
Ekrem Beyin Manifestosu öncesi bir ay süreyle halkın fikrini sormasını kutluyor geç oluşmasına rağmen ümitle karşılıyor, neden bir aya kısıtlı olduğunu sorguluyorum.
Bugünkü işi yarına bırakmamasını da hatırlatırım.
*****
Son dakika: Kemal Bey “Kaybettik, dünyanın sonu değil” demiş! Seçimleri kaybetmenizin, Cumhuriyetin sonunu getirebileceğini, keşke düşünebilseydiniz Kemal Bey!