20 Kasım ®️ | İstanbul’un Siyasi Gazetesi
]]>
Anasayfa
Yazarlar
Turgut Karabekir
Yazı Detayı
Bu yazı 1332+ kez okundu.
Yanlış yolla, doğru yere varamayız!
Turgut A. Karabekir[/caption]
Yanlış yolla, doğru yere varamayız!
Sefalet, garabet, felaket ve ihânet içerisinde
olduğumuzu görmemek için kör olmak gerek.
Atatürk vefat ettiğinden beri, bâzen yavaş bâzen
hızlı ilerleyen bir çöküşteyiz. Ülkemizde yozlaşma,
kötü yönetim, fakirleşme, istikrarsızlık ve bağımlılık
her dalda, ülkenin her köşesini sardı.
Bu yaygın yozlaşma ve olagelenler, Atatürk
ilkelerinden ayrılışlarla eş zamanlı oldu. Doğru
yoldan ayrılış, çöküşün nedeniydi.
Bugün türlü nedenlerle, bazısı gerçek bağlılıkla,
bazısı riyakârlıkla, Atatürk davulu çalanların çoğu,
onun ilkelerine ve ona ihânet ettiklerini farkında
değiller.
Atatürk tek aylı, tek yıldızlı bayrağımız altında
yaşayan halkın tümünü kapsayan, altı ok ilkeleri,
diğer bir değişle, ”Batı’nın Kemalizm olarak
isimlendirdiği” yönetim ve kalkınma planına dayanan,
laik bir cumhuriyet kurmuştu. Bu yapının korunmasını
öncelikle orduya, sonra da, açık bir çağrı ile
gerektiğinde devreye girmelerini istediği gençliğin
kurtarıcı ellerine teslim etmişti.
Onun ilkelerden bilerek ayrılanlar, Atatürk’ün
askeriyiz diyerek, riyakârlık etmiş odular.
Kemalizm’in değişik şekiller ve konularda
dayandığı birleşmiş bir toplum olarak hareket yerine,
sağda, solda, ortada yer arayanların Atatürkçülük
iddia etmesi, en azından yanlıştır. Sağcı, solcu,
ülkücü, dinci ve benzeri isimler altında ayrılıklar
yaratmak ise, açıkça Atatürk ilkelerinden ayrılmaktır.
Henüz böyle tercihler yapma lüksümüzün
olmadığını, toplumumuzun gereken kültür düzeyine
gelmediğini görmemek te, an azından kısa görüşlü
olmaktı. Toplumumuzun yapısına uygun olmadığını
görmemek te, bölücü sonuçlara neden oldu.
Bunları yapanların Atatürk yolunda olduklarını
söylemesi, ilkeleri anlamamış olduklarının açık
ifâdesidir. Ülkemizin halkının şimdi parçalanmış
olması da hiç şüphesiz bunun kanıtıdır.
Hâlbuki onun yolundan ayrılanların öne sürdüğü
bütün ideolojilerin her birini, bizim toplumumuza
uygun ve kaldırabileceği ölçüde ayarlamış olan
Atatürk ilkeleri içermekteydi. Sapmaya gerek yoktu.
Ayrılıklara kayanların ve onlarla beraber olanların
Atatürk’e bağlılıklarını söylemeleri, ya yalandır, ya da
bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Yıllardır olagelen İdeolojilere sapma eğiliminden
cesâret ve örnek alınların, son 20 yılda din kisvesi
altında büyük bir ayrılmaya ve hızla çöküşe neden
olduklarını da unutmayalım.
1944-45 yıllarından başlayarak, ABD’ye bağımlı
hâle gelmekle eş zamanlı olarak, halkımızın bir
kısmı, güçlü dış etkenler ve bazıları da kişisel çıkarlar
nedeniyle, bu sapışlara katıldılar ve ülkemizin,
halkımızın bütünlüğünün bozulmasına katkıda
bulundular.
Kısacası, ne sağcı ne solcu ne benzeri olan yol,
ülkemizi kurtaracak olan yol değildi. O kaymalara
gitmek, Atatürk’ün çizdiği yolundan ayrılmak idi.
Aksini iddia edenler varsa yanılıyorlar, ya da bilerek
yanıltıyorlar.
Atatürk sağ iken eşi görülmemiş hız ve başarıyla
yapılan devrimler ve ilerlemeler, onun yarattığı
bütünlük nedeniyle olabilmişti. Parçalanmış olmanın
bizi nereye getirdiğini gördük. Tekrar bütünleşmeden
çöküşten çıkıp, kalkınma yolunda ilerleyemeyiz.
12 bin yıldır bu topraklarda yaşamış, değişik
etnik kökenlerden gelen bir toplumuz. Biz Anadolu
halkıyız. İlerlemek istiyorsak, beraberce, birleşmiş bir
toplum olmak zorundayız.
Batının böl ve yönet planına kurban olmamalıyız.
Biz halk olarak:
Bizi kurtaracaklarını söyleyenlerden yanlış yer ve
renklerini değiştirmelerini,
Kendi evlerine Atatürk yolundan ayrılmayan bir
düzen ve bakış getirmelerini talep etmeliyiz.
Bu ülkede, tek aylı tek yıldızlı bayraktan başka
bayrak kabul edilmeyeceğini bildirmeliyiz.
Kampanya yapan liderlerin, “TBMM demek”
yerine “ben” demesini kabul etmemeliyiz.
Kalkınmayı kişilere bağlamayı, bırakmalarını ve
Atatürk ilkelerinin tümüne geri dönmelerini
istemeliyiz.
Bu isteklerin yerine getirildiğini de görmeliyiz.
İçinde bulunduğumuz kırılgan ve vahim durum,
ikisi ortası hoşgörülü olmaya ve tavizlere yer
bırakmayacak kadar ciddidir. Yanlış kılavuz ile doğru
yolda olamayacağımızı ve gitmek istediğimiz yere
varamayacağımızı görmek, anlamak ve bilmek
zorundayız.
Şimdiki durumun, 20- 30 yıl evvelinden daha
önemli, “var olma veya yok olma” noktası olduğunu
görmeliyiz ve bunun nedenini halka anlatmalıyız.
Yapılması gerekenlerin, iyi niyetli olduklarını iddia
eden muhalefetlerden bunları istemimiz, bizim
vatandaşlık hakkımız olduğu kadar, vatandaşlık
sorumluluğumuzdur.
Aynı zamanda da varlığımızın nedeni Atatürk’e
ve onunla beraber bu ülkeyi kuranlara olan şükran ve
minnet borcumuzu yerine getirmektir. Bu ülkenin
bekâsını sağlayacak savaşa katkımızdır ve
yükümlülüğümüzdür.
Ülkemizde özgür ve mutlu yaşamak istiyorsak
bilmeliyiz ki: bizim sorumluluklarımızı başkası yerine
getirmeyecek, yapacak olan bizleriz, hepimiziz,
kendimiziz.
80 yıldır, temel çökerken kiremitleri aktararak bizi
kurtaracaklarını söyleyenlerle gene beraber olursak,
damdan düşeceğimiz kesindir.
Bu sefer de düşersek, bir daha da
kalkamayabiliriz
Umarım artık ayranımız kabarır!
20 Kasım ®️ | İstanbul’un Siyasi Gazetesi
]]>
Ekleme
Tarihi: 20 Kasım 2021 - Cumartesi
Yanlış yolla, doğru yere varamayız!
Turgut A. Karabekir[/caption]
Yanlış yolla, doğru yere varamayız!
Sefalet, garabet, felaket ve ihânet içerisinde
olduğumuzu görmemek için kör olmak gerek.
Atatürk vefat ettiğinden beri, bâzen yavaş bâzen
hızlı ilerleyen bir çöküşteyiz. Ülkemizde yozlaşma,
kötü yönetim, fakirleşme, istikrarsızlık ve bağımlılık
her dalda, ülkenin her köşesini sardı.
Bu yaygın yozlaşma ve olagelenler, Atatürk
ilkelerinden ayrılışlarla eş zamanlı oldu. Doğru
yoldan ayrılış, çöküşün nedeniydi.
Bugün türlü nedenlerle, bazısı gerçek bağlılıkla,
bazısı riyakârlıkla, Atatürk davulu çalanların çoğu,
onun ilkelerine ve ona ihânet ettiklerini farkında
değiller.
Atatürk tek aylı, tek yıldızlı bayrağımız altında
yaşayan halkın tümünü kapsayan, altı ok ilkeleri,
diğer bir değişle, ”Batı’nın Kemalizm olarak
isimlendirdiği” yönetim ve kalkınma planına dayanan,
laik bir cumhuriyet kurmuştu. Bu yapının korunmasını
öncelikle orduya, sonra da, açık bir çağrı ile
gerektiğinde devreye girmelerini istediği gençliğin
kurtarıcı ellerine teslim etmişti.
Onun ilkelerden bilerek ayrılanlar, Atatürk’ün
askeriyiz diyerek, riyakârlık etmiş odular.
Kemalizm’in değişik şekiller ve konularda
dayandığı birleşmiş bir toplum olarak hareket yerine,
sağda, solda, ortada yer arayanların Atatürkçülük
iddia etmesi, en azından yanlıştır. Sağcı, solcu,
ülkücü, dinci ve benzeri isimler altında ayrılıklar
yaratmak ise, açıkça Atatürk ilkelerinden ayrılmaktır.
Henüz böyle tercihler yapma lüksümüzün
olmadığını, toplumumuzun gereken kültür düzeyine
gelmediğini görmemek te, an azından kısa görüşlü
olmaktı. Toplumumuzun yapısına uygun olmadığını
görmemek te, bölücü sonuçlara neden oldu.
Bunları yapanların Atatürk yolunda olduklarını
söylemesi, ilkeleri anlamamış olduklarının açık
ifâdesidir. Ülkemizin halkının şimdi parçalanmış
olması da hiç şüphesiz bunun kanıtıdır.
Hâlbuki onun yolundan ayrılanların öne sürdüğü
bütün ideolojilerin her birini, bizim toplumumuza
uygun ve kaldırabileceği ölçüde ayarlamış olan
Atatürk ilkeleri içermekteydi. Sapmaya gerek yoktu.
Ayrılıklara kayanların ve onlarla beraber olanların
Atatürk’e bağlılıklarını söylemeleri, ya yalandır, ya da
bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Yıllardır olagelen İdeolojilere sapma eğiliminden
cesâret ve örnek alınların, son 20 yılda din kisvesi
altında büyük bir ayrılmaya ve hızla çöküşe neden
olduklarını da unutmayalım.
1944-45 yıllarından başlayarak, ABD’ye bağımlı
hâle gelmekle eş zamanlı olarak, halkımızın bir
kısmı, güçlü dış etkenler ve bazıları da kişisel çıkarlar
nedeniyle, bu sapışlara katıldılar ve ülkemizin,
halkımızın bütünlüğünün bozulmasına katkıda
bulundular.
Kısacası, ne sağcı ne solcu ne benzeri olan yol,
ülkemizi kurtaracak olan yol değildi. O kaymalara
gitmek, Atatürk’ün çizdiği yolundan ayrılmak idi.
Aksini iddia edenler varsa yanılıyorlar, ya da bilerek
yanıltıyorlar.
Atatürk sağ iken eşi görülmemiş hız ve başarıyla
yapılan devrimler ve ilerlemeler, onun yarattığı
bütünlük nedeniyle olabilmişti. Parçalanmış olmanın
bizi nereye getirdiğini gördük. Tekrar bütünleşmeden
çöküşten çıkıp, kalkınma yolunda ilerleyemeyiz.
12 bin yıldır bu topraklarda yaşamış, değişik
etnik kökenlerden gelen bir toplumuz. Biz Anadolu
halkıyız. İlerlemek istiyorsak, beraberce, birleşmiş bir
toplum olmak zorundayız.
Batının böl ve yönet planına kurban olmamalıyız.
Biz halk olarak:
Bizi kurtaracaklarını söyleyenlerden yanlış yer ve
renklerini değiştirmelerini,
Kendi evlerine Atatürk yolundan ayrılmayan bir
düzen ve bakış getirmelerini talep etmeliyiz.
Bu ülkede, tek aylı tek yıldızlı bayraktan başka
bayrak kabul edilmeyeceğini bildirmeliyiz.
Kampanya yapan liderlerin, “TBMM demek”
yerine “ben” demesini kabul etmemeliyiz.
Kalkınmayı kişilere bağlamayı, bırakmalarını ve
Atatürk ilkelerinin tümüne geri dönmelerini
istemeliyiz.
Bu isteklerin yerine getirildiğini de görmeliyiz.
İçinde bulunduğumuz kırılgan ve vahim durum,
ikisi ortası hoşgörülü olmaya ve tavizlere yer
bırakmayacak kadar ciddidir. Yanlış kılavuz ile doğru
yolda olamayacağımızı ve gitmek istediğimiz yere
varamayacağımızı görmek, anlamak ve bilmek
zorundayız.
Şimdiki durumun, 20- 30 yıl evvelinden daha
önemli, “var olma veya yok olma” noktası olduğunu
görmeliyiz ve bunun nedenini halka anlatmalıyız.
Yapılması gerekenlerin, iyi niyetli olduklarını iddia
eden muhalefetlerden bunları istemimiz, bizim
vatandaşlık hakkımız olduğu kadar, vatandaşlık
sorumluluğumuzdur.
Aynı zamanda da varlığımızın nedeni Atatürk’e
ve onunla beraber bu ülkeyi kuranlara olan şükran ve
minnet borcumuzu yerine getirmektir. Bu ülkenin
bekâsını sağlayacak savaşa katkımızdır ve
yükümlülüğümüzdür.
Ülkemizde özgür ve mutlu yaşamak istiyorsak
bilmeliyiz ki: bizim sorumluluklarımızı başkası yerine
getirmeyecek, yapacak olan bizleriz, hepimiziz,
kendimiziz.
80 yıldır, temel çökerken kiremitleri aktararak bizi
kurtaracaklarını söyleyenlerle gene beraber olursak,
damdan düşeceğimiz kesindir.
Bu sefer de düşersek, bir daha da
kalkamayabiliriz
Umarım artık ayranımız kabarır!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.