Dr. Mustafa Yeşil’in karşılaştığı mağduriyet hakkında dile getirdiklerini okurken hiç şaşırmadım ve şunu hatırladım: Deveye: Boynun neden çarpık” diye sormuşlar deve; Nerem düzgün ki? demiş.
Dr. Mustafa Yeşil 32 yıl önce 4 yaşında iken ailesiyle birlikte Bulgaristan’daki zulümden kaçarak Türkiye’ye göç etmiş ve Türk vatandaşı olmuş. Liseyi İstanbul’da bitirmiş, 6 yıllık tıp tahsilini Bulgaristan’da yapmış, doktor olmuş, çalışıp deney sahibi olmuş.
Kendisiyle yapılan röportajda ülkemizdeki Denklik sınavının adâletsiz uygulandığından yakınıyor. Onunla yapılan uzun röportajda gösterdiği örnekler gerçekten de üzerinde durulması gereken nitelikte. Özetleyerek örnekler veriyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti bizden bir Denklik Sınavı istiyor ama istenen Denklik Sınavı değil, TUS sınavı adı altında dünyanın ikinci büyük sınavı! Türkiye tıp mezunlarının %65’inin barajı dahi geçemediği, geçenlerin uzman olduğu sınav bize Denklik verilmek için şart koşuluyor. Türkiye’de mezun olan bir arkadaşımız %65’i geçemiyor, geçerse uzman oluyor; O’ndan daha fazla net doğru yapmama rağmen sınavı geçemeyince Uzman değil, normal pratisyen hekim bile olamıyorum!
TUSS Sınavı adı altında yapılan STS’da Türkiye’de mezun olanlarda 1.15 ile çarpılıyor. Bize gelince ise 0.83 ile çarpılıyor. ( ..... ) Mesela ben 43 tane doğru yapmış olsam 35 puana denk geliyor, onlarınki 30-35 tane doğru yapmış olsalar 48-50 puana denk geliyor. Onlar bu sınavı kazandığında uzman oluyor, ben daha fazla puanla kazanamadığım zaman pratisyen bile olamıyorum.
Bizim diplomamız 49 ülkede tanınıyor. Bunun bir tek şartı dil bilmek! Hangi ülkeye giderseniz gidin dil öğreneceksiniz diyorlar. Buradaki yabancılar (Suriyeli, Afganistanlı) adamlar dil bilmeden bizim ülkemizde sınava giriyor, kazanıyor(!) ve dil bilmediği halde devlet kadrolarına yerleşiyor. Bu mühendis içinde aynı, eczacı içinde aynı, tüm meslek grupları için aynı. İnternette arama motoruna girdiğiniz zaman bu bilgileri bulabilirsiniz. Sınava giren 20 öğrenciden 3 kişi yabancıysa; 3 yabancı sınavı kazanıyor, 17 kişi eleniyor. Bunları sosyal medyada da görebilirsiniz”.
Niçin şaşırayım ki: Birçok kolda yapılmakta olan giriş ve lisans sınavlarında en yüksek derecelerde puan alanlar yerine, en düşük puan alanların göreve getirildiği bir ortamda, başka ne beklenir ki?
Yazılı sınavları en yüksek puanla bitirerek, en önde sınav kazanan adayları sözlü elemede; partisel vedinsel eğilimlerle, hiçbir neden gösterilmeden eleyen bir ortamda başka ne beklenir ki?
Bünyesinde çalışmakta olan deneyimli doktorlarını kabul edilemeyecek şartlara maruz bırakan, darp edilmelerine göz kapayan, seslerini duyumsamazlıktan gelen ve ana yurtlarını terk etmelerine aldırmayan bir anlayış varsa, başka ne beklenir ki?
Değerli okurlarım Mustafa Beyin karşılaştığı sorun 2003 yılından evvel de var mıydı bilmiyorum. Konu, bu işin içinde olan ve tarafsız olan uzmanlar tarafından değerlendirilip, âdil bir çözüme kavuşmalıdır. Sorun bir Suriyeli / Afgan meselesi değil, bir insanlık görevi olarak çözülmelidir. Röportaj her iki tarafla da yapılmalı ve sayısı arttırılmalıdır.
Olayı anlatılan üzerinden değerlendirince yapılanın; oy toplayabilmek için dışarıdan gelenler üzerinden, başka konularda da her gün karşılaşılan bilinçli yanlışlardan olduğu görülüyor. Yapılana karşı günün imkânlarında önlem alınması olanak dışı olsa da, seçimlerde bir iktidar değişikliği olduğunda derhal konunun üzerine gidilmeli ve en âdil bir uygulamaya geçilmeli, diğer ülkelere eş kurallar uygulanmalıdır.
Bu tür yanlışların var olma nedeni de; basının böyle temel konuların üzerinde ısrarla durmaması ve yapılmasını isteyen halkımızın var olmamasıdır.
Birçok yazımda üzerine basarak etkin halkı olmayan bir ülkenin var olamayacağı tekrar etmekteyim.
Temelden yanlışların tekrarını önlemek için sorunlarla ilgilenen ve sorumluluklarını yerine getiren bir halkı yaratılmadıkça, hiçbir konuda kalıcı bir çözüme erişmeyiz. Ve bunu başarmazsak, baştakiler bütün ülke yerine kendi belirledikleri kişilere fırsat tanıyarak yönetilirken, biz ezilmeye devam ederiz.
Bugün karşılaştıkları sıkıntılar yüzünden çarenin dışarıda çalışmakta olduğunu düşünerek hareket edenler maalesef yanılıyorlar. Gittikleri ülkelerde hayat boyu sürecek, hattâ çocuklarını bile bağlayacak, ne kadar büyük bir vergi mükellef ligine girdiklerinin farkında değiller. Onların kaçışlarını iktidarı kınama fırsatı olarak kullanma yanında, değerli gençlerimizi karşılaşacakları hakkında bilgilendirmek sorumluluğumuzdur ve basın gündeme koyarak bu konuda da yardımcı olmalıdır.
Yetişmiş gençlerimizi kaybetmek, ülkenin temel varlıklarını kaybetmektir. Bunu anlamayan herkes de, her geçen gün daha fakirleşmektedir. Uyan!
https://www.ozgurifade.com.tr/ozel-haber/ozel-
roportaj-yokte-neler-oluyor-1-bolum-303940/
]]>