Birinci (1/2) yazımı halkımızın bir kısmındaki Atatürk düşmanlığını, halkı bilgilendirerek kırmamız gerektiğini anlatarak bitirmiştim. Şimdi kalkınmaya başlamak için ne yapılması gerektiğini irdeleyelim:
Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve diğer Belediye reislerinin tarım ve yardım konularında başlattıkları yerel girişimler, bilinçlendirmenin başarıyla yapılabileceğini gösteren örnekler. Bu başlangıcı büyütmek, genişletmek iktidarın varlığına rağmen şimdi de imkânlarımız içinde.
Muhalefetin kınamayla yetinip, hükümet değişikliği beklemesi ve yapılabilecekleri yapmaya başlamaması, yol değil. Geçen her gün yapılması gerekenleri daha da zorlaştırıyor. Bu toplum kalkınmasını çöküntüye neden olanlardan bekleyemeyeceğimize göre, muhalefet partilerinden, varlıklı kişilerden ve şirketlerden yardım alarak başlamalıyız. Tunceli gibi bazı illerimizde halka az bir yardımla, yol gösterip üretim yaptırarak kendini kalkındırmaya başlamasını genişletip, çoğaltabiliriz.
Yukarıdaki belediyelerin ve her muhalefet partisinin toplantılar yapacak salonları var. Bu ve benzeri yerlerde halkı birleştirecek, bilgilendirecek ve yönlendirecek toplantılar düzenleyerek faaliyete başlamalı. Herkese açık oluğu duyurulmalı, karşıt olanlar dâvet edilerek, kardeşlik ve beraberlik teşvik edilmeli.
Toplantılara ve çalışmaya katkı yapmaları için, sağlanacak bazı kolaylıklar yoluyla, teşvik edilmeli. Bu katkının kendilerine maddî manevî kazanç sağlayacağı örneklerle gösterilmeli.
Salonlardan köy kahvelerine kadar taşınması gereken bu bilinçlendirme girişimi, milli bir kalkınma hareketi olarak anlatılmalı ve Köy Enstitüleri anlayışı ve açıklığıyla tanıtılmalı. Toplantılar uzman kişiler tarafından elektronik ortamda sistemli olarak yayılmalı.
Var olan yukarıdan aşağıya uygulanmalar, gerçek bir yönetim değişikliği olmadan başarılı olmaya başlayamaz. Bu nedenle de alışılmamış, yeni, açık ve kolay gerçekçi çözümlerle temelden başlamak zorundayız.
Başkalarının yaptıkları yanlışlar bizi doğruya götürmez. Ancak biz doğruyu yaparsak, başarıya gideriz.
Arap yarımadasında bile, güneşten enerji üretimi hızla ilerlerken biz hâlâ eski yöntemlerle emekliyoruz. Petrol sahibi Araplar bile güneş enerjisi yatırımlarını arttırarak Hidrojen üretimine hız veriyorlar. Hidrojen elektroliz gücünün 2050 yılında 4 bin GW güce yaklaşacağı bildiriliyor! Biz uykudayız, gerideyiz. Herkes ileri giderken Osmanlının çöküşüne neden olan, yerinde saymayı tekrarlıyoruz. Bu güne kadar bir kavim olmaktan çıkamamış, Araplar bile ileri giderken, biz geri gidiyoruz.Halk ülkenin gerçek temel sorunlarının ne olduğunu ve denetim sorumluluğunun kendinde olduğunu bilmeli.
Ana sorunlarımız halka açık çizelgelerle anlatılmalı, halk başkası istediği için değil, bildiği için, bilinçli olarak yapılmasını isteyen bir güç hâline gelmeli.
-Millî konularda birlik olmadan kalkınma olmayacağı,
-Ulus içinde, din, mezhep, ırk farklarının birleşmeye engel olmaması gerektiği,
-Kin ve nefrete yer olmadığı, sorunların çözümlerinin esas olduğu, açıkça anlatılmalı.
-Bu temel başlangıç içinde bütün sorunlarımızın üst nedeninin dışarıya bağımlı olmamızdan kaynaklandığı,
-Bağımlı olduğumuz ve kimlere bağımlı olduğumuz ve nedenleri,
-Ülkeler arasında dostluk olmadığını ve her şeyin ülkelerin çıkarları doğrultusunda yapıldığı,
-ABD ve AB’nin Lozan antlaşmasını hazmedemediği ve o zamandan beri planlı olarak bizim ilerlememize engel oldukları delilleriyle öğretilmeli.
-Sırasıyla, Enerjide, Tarımda, Savunmada, Sanayide, Adâlette, Eğitimde bağımsız olmadan bu ülke yeni dünyâ düzeninin sömürüsünden kurtulamayacağı,
-Enerji ve Tarım bağımsızlığının ekonomik kalkınmanın olmaz olmaz şartı olduğu, enerjide bağımsız olmadan ekonominin düzelmeyeceği öğretilmeli.
-Çiftçiye her türlü yardım yapılmalı ve ilk sezonda her dalda verim en az yüzde yüz arttırılmalıdır. İki yıl içinde de ihraç eden durumuna gelmeliyiz. Gelebiliriz.
-Bizim kendi içimizdeki ayrılıklarımızı körükleyerek, bizi kullandıkları, bizi bize kırdırdıkları, batırttıkları,
-Halkın bilinçli katkısı olmadan bu kapandan kurtulamayacağımızı, beraber çalışılması gerektiği,
-Halkla bütün olmayan hiçbir hareketin kalıcı bir ilerleme sağlamayacağı örnekleriyle gösterilmeli.
-Toplumların kasıtlı olarak yanlış din bilgileri baskısı ile bilgisiz bırakılarak sömürüldüğü ve yönlendirildiği,
-En büyük savaşlarının aynı Allaha inanların yüzlerce yıldır milyonlarca hemcinsini yok yere öldürdükleri,
-Dinleri, anlayacakları lisanda okuyarak, anlayarak, öğrenerek, cehâletten ve sömürüden kurtulacaklarını, halkımıza açıklıkla öğretmeliyiz.
-Halkımızın biat kültüründen, bilgi ve bilinç ile kendilerinin karar verebilecekleri çağdaş bireyler düzeyine gelmelerini sağlamalıyız.
Bütün bunlar basının yardımı olmadan yapılamaz. Basın haberlerin tekrarıyla yetindikçe biz kalkınamayız.
Köşe yazarlarımız habercilikten fazla öğretici sorumluluklarına odaklanmalıdır. En büyük faydayı onlar sağlayabilir. Bu Atatürk’ün yoludur, isteğidir.
Kiremitleri aktarmaktan vazgeçelim, temeli sağlamlaştırmaya, Atatürk yoluna dönelim.ABD Ekono-terörü bütün hızıyla devam ediyor ve ülkemiz en zayıf olduğu sırada her tarafından sarıldı.
Bu da gelecek yazımın konusu olacak.
]]>