1946’da 18 yaşında faal bir genç idim. Bugüne kadar geçen 76 yılda, birçok iyilik ve kötülük gördüm.
Ama kanunsuzluğun, kayırmanın, çalmanın, çaldırmanın, vicdansızlığın, din örtüsünde dinsizliğin, doğru yerine yalanın, olmayanı var göstermenin, olanı yok etmenin, eş zamanlı olarak bu kadar yaygın yapıldığını, ne ben gördüm, ne de Dünyâ yüzünde başka bir kişi görmüştür. Ama bizim halkımız görülmemişin yapılmasını da, yapılışını da seyretmesini başardı!
Bu tür nedenin cevabını vermek ve değişim yoluna girmek için 2018’de “Dogmadan Bilime”(1) isimli kitabımı yazmıştım. 20 yıldır yazılarımla da temel sorunları anlatıyorum. Başarısız olan sade ben değilim.
Kur’an en başında “Oku” diyor. Sonra “Bana İlimle gel” diyor. Başka bir yerinde “Yalanlar, hurafelere kanma” diyor. İslam halkı 1400 yıldır var olan bu temel kuralları bile uygulamayacak kadar gerçeklerden uzak!
Yok olmak üzere olan bu millete tanrı Mustafa Kemal’i gönderdi ve 19 yıl en açık örnekleriyle kalkınmanın, kulluktan-bireyliğe, dogmadan-bilime, yobazlıktan-inanca nasıl geçilebileceğini yaptıklarıyla gösterdi, örnek oldu ve devamını gençliğe emânet etti.
“Asıl önemli olan, memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur” da dedi. Ama bu toplum ne Kur’an’ının, ne de Mustafa Kemal’in söylediklerini yatı, yaptıklarını da örnek almadı. Aksine, yüz yılda ilerleyen Osmanlıyı, yobazların elinde, 500 yılda kullar topluluğuna çevirip yok etti.
O da yetmedi, Atatürk’ün devrimleriyle kısa bir süre “kişiliğini ve kimliğini kazanan toplum”, parlayan bir yıldızlıktan, 84 yılda “kulluğa” geri döndü. Bağımsızken-bağımlılığa, onurluyken-onursuzluğa, özgür iken-esarete ve dahası, varlıklıyken-varlıksız lığa, tok iken açlığa varan düşüşe katlanır oldu. İçeriden ve dışarıdan her türlü hakarete sussan bu toplum artık göğsünü kabararak yürümez hâle geldi.
Ben de bu yazıyı, hatırlatmak için kaleme aldım. Çünkü ben hâlâ Mustafa Kemal’in yaktığı meşaleyi sönmeden taşıyacak bireylerin varlığına ve istersek değişebileceğimize inanıyorum. Ama biliyorum ki birçok kişi buna inanmıyor. Biat kültüründe kaderini bekleyenler de başlarına gelenlerin kendileri yüzünden olduğunun farkında değiller. Gerçekçi olarak yaşadıklarımıza bakarsak, yazdıklarımın hiç de abartı olmadığının kanılarıyla görülür.
Değişmek için çok kısıtlı imkânlarımız ve çok az zamanımız kaldı. Çok yakında kalan da yok olmadangerçekçi olmaya başlamalı ve başarının ilk adımı olan “istemeyi” öğrenmeliyiz. İstemeliyiz!
Bağımlılıktan kurtulmak için bu şartlarda dahi başlayabileceğimiz iki önemli yer var. Tarım ve Enerji.
Artık, ancak halk kendi içinde kendi imkânlarını kalkınırsa değişime ve kurtarmaya başlayabiliriz.
Aşağıdaki öneriler bugünün şartlarında yurt genelinde yapılamaz. Ama yandaş olmayan belediyeler tarafından yapılabilir ve yapılmalıdır.
1-Belediye ve halk, oldukları bölgede yardım toplayarak yerel çiftçisine, hayvan besleyicisine para yardımı yaparak kalkındırmalı,
2-Ekilecek toprağı olan herkese bilgi ve tohum yardımı yapılarak ekim yapmaları teşvik edilmeli,
3-Belediye bitki atıklarından kompost üreterek kendi kullanmalı ve belediyeden halk ücretsiz alabilmeli,
4-Belediyenin teşviki ve yardımıyla Fotıvoltaik Panel üretimi fabrikaları kurulmalı,
5- Güneş enerjisi ile elektrik üreten çiftlikler özel şirketler tarafından kurulmalı.
6-Belediyeler kendi kontrollerinde olan bütün binalarını, 7-Özel iş sahipleri kendi binalarını,
8-Fabrikalar, uygun olan iş yârleri fotovoltaik paneller ile donatılmalı.
9-Evlere fotovoltaik paneller konmasına gereken kolaylıklar ve maddi yardımlar yapılmalı.
10-Bankaların elindeki geri ödenmeyecek krediler çığ gibi büyüyor. Kuruluşlarının en yüksek kârını yapan bankalar halktan kazandıklarının bir kısmını kendi uzun vadedeki çıkarlarını da sağlayacak “hibe” yapmalı,
11- Bankalar çiftçilerin kredi borçlarına indirim ve erteleme vermeli,
12-Değişim kampanyasını yürütmek için elektronik ortamın sağladığı bütün imkânlar kullanılmalı.
Çünkü bu ülkenin söylenenleri yapmayı ret edemeyecek durumda olmasını isteyenlere karşı ancak halkın gücü karşı durabilir. Birleşik hareket eden bir topluma da hiçbir güç devamlı karşı koyamaz.
Eğer iktidarın yapması gerektiği fakat yapmadığı bu temel girişimleri yapmak için seçimleri beklersek çok geç olur. Bu çöküşün bir yıl daha devamı halkı isyan ettirir ve gereksiz kan dökülmesine, ülkenin de büsbütün çökmemize neden olur. Halkımızın bölünmüşlüğü de bağımlılığımız da artar.
Biz bugün yapılabilecekleri yapmakla sorumluyuz. Şâyet seçimi kaybedersek veya seçim yapılmazsa, hiç değilse bizi aç ve elektriksiz bırakmayacak hamleyi başlatmış oluruz.
Yandaş olmayan belediyelerin bu iki hususa ivedilikle öncelik vermesini öneriyor ve diliyorum.
(1) Cinius Yayınları, Cinius Shop Mevcut karşıt anlayışı değiştirme yolu da gelecek yazımın konusu olacak.
]]>