Fazla uzatmadan kısaca yazacağım. Gerekçelerim konusunda arzu edip soran olursa detayları anlatırım.
Yazılarımı takip edenler bilir. Yerel- halkın sosyal yaşam ve refahını artırmaktan sorumlu YY- Yerel Yönetimler ve BİT’ler; siyasetten arındırılıp, liyakatli başkan ve üst yöneticilerce ŞEFFAF- HESAP VEREBİLİR- KAMU KAYNAĞINI KORUYUP ARTIRMA İLE TASARRUF ilkeleri gözetilerek yönetilirse, kişi başı gelirin artışına bile katkıda bulunur.
Bu hassasiyetler gözetilmezse her biri Holding veya Şirketler grubu kadar BİT- Belediye İktisadi Teşebbüsü ile iştiraklere sahip olur/ olmaktadır.
Kamu hiçbir zaman iyi bir işletmeci olmamıştır. Bir dönem Özelleştirme kararları ile tasfiye edilen KİT- Kamu İktisadi Teşebbüslerinden çok daha fazlası BİT’lerimiz var ve kaşıntıdan!! kurtulamıyoruz. BİT’ler iflas etmez. Sermaye yeterliliklerini kaybedince Başkanın teklifi ve Belediye meclisinin kararı ile sermaye artışı yapılır.
Liyakatli yöneticilerce yönetilmeyip, çoğu kerameti kendinden menkul ancak çoğu eski- yeni siyasetçiler ile yakınlarından oluşan 9- 19 kişilik YKÜ- Yönetim Kurulu Üyelerine ödenen huzur hakları ve tasarruf edilmeyip arpalık olarak kullanıldıkları için tekrar, tekrar zarar ederek sermaye artışları yapılır. Yapılan tüm sermaye artışları, belediyelerin hizmet için kullanmak zorunda oldukları gelirleri/ kamu kaynaklarından karşılanır. Bütçe dengeleri bozulunca belediyeler ve bağlı kuruluşları bankalardan borç alarak ve/ veya kamu borçlarını (VD- SGK) ödemeyerek kendilerine kaynak faizle kaynak yaratırlar.
Sermaye artışına el kaldıran meclis üyeleri, şirketlerin 6102 TTK- Türk Ticaret Kanununa göre hazırlamaları gereken Faaliyet raporları neden mecliste görüşülmüyor, Faaliyet raporlarında ve web siteleri BTH- Bilgi Toplumu Hizmetlerinde geçmişe yönelik Bilanço ve Gelir tabloları neden yok diye sormaz. (İBB BELBİM AŞ örnektir.)
Sayın Meral AKŞENER bir öneri getirdi. Önümüzdeki Yerel seçimlere her parti tek başına girsin. Bence hiçbir önemi ve ağırlığı yok. Bunun yerine İYİ PARTİ ve/ veya azınlık oya sahip partilerden herhangi biri, aşağıdaki öneride bulunsa, toplum ve tabanda hatta diğer siyasi parti seçmeninde çok daha fazla karşılık bulacaktır;
“1. Biz siyasi parti olarak ülkeyi yönetmeye talibiz. Yerel yönetimler, yararlanıcısı olan Yerel- Halk tarafından belirlenecek liyakatli başkan adayları arasından seçilmelidir. Başkan tarafından atanmış üst yöneticilerinin sorumluluğu bizim için esastır. Kamunun DIŞ denetimi yanında parti olarak ve halkın İÇ denetimine talibiz.
2. Halkın demokratik hakkını kullanarak seçtiği başkan ve üst yöneticilerin denetimi; demokratik olarak seçilen Belediye meclisleri- Kent konseyleri ile Halkın kişisel başvuru haklarını kullanarak yaptığı başvurularla mümkün olabileceğine inanıyoruz.
3. Bu düşüncelerle; Belediye başkan adayı belirlemeyeceğiz. Parti kurullarımızda onay gören, bağımsız ve diğer adaylar arasından en liyakatli olanı desteklemeye karar vereceğiz.
4. Bizim için esas olan denetim ve kamu kaynağı olduğu için, teşkilatlarımız içinden seçeceğimiz liyakatli Belediye ve İl Genel Meclis Üye aday adayları arasından adaylarımızı belirleyeceğiz.
5. Seçilen tüm meclis üyelerimiz ile İl- İlçe Belde teşkilatlarımıza görevleri konusunda verilecek eğitimlerle, bir Sayıştay veya İçişleri Bakanlığı denetçisi kıvamında denetimler yapacağız. Bulgularımızı muhatap yöneticiler ile paylaşacak, gereğini yapmayanları kamuoyuna teşhir edeceğiz. Hatta bu eğitimlere Kent Konseyi üyeleri ve halkın katılımını teşvik edeceğiz.
6. YERELDE yaptığımız bu denetimlerle haklarını koruduğumuz vatandaşlarımızdan, ilk Genel seçimlerde ülkeyi yönetme talebinde bulunacağız. ……. PARTİSİ GENEL İDARE KURULU”
Sanırım meramımı anlatabilmişimdir. Anlamayı kolaylaştırmak için daha önce yazdığım ve yumuşak şekilde Yerel yönetimlerin siyasetten arındırılmasına yönelik YEREL YÖNETİMLERDE EGEMENLİK MİLLETİN Mİ başlıklı yazımın linkini paylaşıyorum. https://abaybarsgogez.net/yerel-yonetimlerde-egemenlik-milletin-mi/