Mehmet Ural
Köşe Yazarı
Mehmet Ural
 

Cehaletten Doğan Cesaret: Dunning-Kruger Etkisi.

Ülkemizin Baş belası olan sorunu: Cehaletten Doğan Cesaret: Dunning-Kruger Etkisi. Bir ülke sorunu analizi. Bu yazıyı sadece uzun veya ben biliyorum düşüncesi ile okumayacak olanlar da olacaktır. Onlar da memleket kurtarma konusunda mangalda kül bırakmamaya devam edenler olacaktır. Emin olun bu da doğaldır. Çünkü içerik bunu doğruluyor. Okunsa da okunmasa da..... Özellikle sosyal hayatımıza yön veren (en azından ülkemiz için) iki temel dayanak vardır. Bunlar EĞİTİM ve SİYASET "Dunning-Kruger" etkisini hatırlamak için burada uygun bir kaç örnek ile durumu sizlere açıklamk isterim. İnternette ilginç farklı örnekler ve hikayeler de okuyabilirsiniz! Hemen hemen her iş ve davranış için bu etkinin sonuçlarını görmek mümkün. Dunning-Kruger Etkisini (DK Etkisi veya DKE) kısaca anlatalım, belli bir konuda beceriksiz veya bilgisiz insanlarda görülen, "hayali (sanrılı) üstünlük hissi"ne verilen isimdir. Bu kişilerde, tipik olarak, beceriksiz/bilgisiz oldukları konulardaki becerileri/bilgileri sorulduğunda, gerçekte olandan çok daha yüksek olduğunu iddia ettikleri görülür. Yani bu kişiler, cehaletlerinden ötürü sahip oldukları cesaret nedeniyle, kendilerini aslında bilgisiz oldukları bir konunun uzmanı ilan edebilirler. Kısaca: Dunning-Kruger etkisi genelde metakognitiv bir çarpıtma, düşük beceriye sahip insanların yanlış sonuçlar çıkarması, başarısız kararlar alması ve başarısızlık seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle hatalarını fark edememektedir. Bu onların kendi yetenekleri hakkında yüksek fikirleri olmasından ve bu konuda kendilerine ve doğrularına olan inançlarını kaybetmeyecek kadar dahi bilgi sahibi olamamalarından kaynaklanıyor maalesef.Ne yazık ki psikologlar arasında da oluyor." Ne yazık ki bu sorunu psikologlar da çözemiyor, çünkü (bence) aynı sorundan muzdarip olma ihtimalleri çok yüksek. Olgunluk, birikim, başarılı müdahale yeterliliği gibi kriterler ele alındığında 25-35 yaş aralığında olgun birey olmak mümkün değil. Bu hayatın bir çok konusunda böyle. (Yemek, Şoförlük, İnşaat, Cerrahi, terzilik yani her alanda tecrübe ve bunlardan elde edilen birikim) Genç uzmanlarla karışık sorunları çözmenizi tavsiye etsek çözüm verimli ve kesin olamıyor, tavsiye etmesek genç uzmanlar gerekli birikime ve tecrübeye ulaşamıyor. Ülkemizde ise; gençler için yolumuz var, gençler için çalışmak, eğitim vermek, ders vermek vs. bu başarıyı getirecek. Şimdi gelelim Dunning-Kruger etkisinin ülkemiz ilerlemesi üzerindeki olumsuz etkilerine ve bunun nasıl bilinçli bir şekilde kullanıldığı konusuna. Tabi bunu yaparken bolca örnek kullanacağım ve hatta neşeli fıkramsı anekdotlar ile örneklemeler yapacağım. Diş hekimi: Korkma Metin, her şeyin bir ilki vardır! Hasta: - Benim adım Metin değil. - Biliyorum. Metin benim adım..." Öncelikle toplumu oluşturan bireylerin İDEALİZE etiği liderler onlara "Siz zaten her şeyin farkındasınız diyor, biz sizlerin istediklerinden başka bir iş için çaba göstermiyoruz diyor" Ayrıca "Sizin gücünüz, bilginiz ve inancınıza inanmayanlar, sizi engellemeye çalışanlar.... " diyerek onlara gelecek olan doğru bilgilere karşı da kendi safında tutmayı başarıyor. Bunu çok büyük bir toplum psikolojisi yöntemler ve sosyal analizlere dayanarak yapıyor. Şimdi. Ne demek herkes kendi psikoloğu? Sözüne dönelim. Yine bu toplumdaki (Malum) MEDYATİK önderler bu konuya da el attılar. "Siz zaten bunun farkındasınız. Sorun sizde değil sizi sorunlu olarak görenlerde, başarılarınızı, hedefleriniz, inanç ve isteklerinizi hor görüp, sizleri küçümseyenlerden kaynaklanıyor" telkinleri ile bu konuyu daha da ileri götürüp "Artık bizlerin de özgürce hareket edip başarılı olmamızı engelleyenlere karsı bu güne kadar göstermiş olduğumuz hoşgörülü tutum ve davranışların da sınırı olacağını bilmeleri gerekir." tarzında devam eden yönlendirmeler ne yazık ki toplum için yapıcı olmaktan çok ayrıştırıcı ve ötekileştirici olmaya yöneliktir. Burada ÇOK ÖNEMLİ bir detay vardır. ORTAK PAYDA, Öncü görülen lider odaklı olması. Şöyle ki; (aşağıda okuyacağınız örnek ile buradaki anlatı konuyu tam olarak anlamanıza yönelik hazırlandı.) Kişiler gerçekte bilinçli ve bilgili olarak ne istediklerini farkında değil. Sadece Çok istediklerini ve bunu başarmaları gerektiğinin farkında. Bu bilinç eksikliğine bağlı hedef için tek doğru ve gerçek yöntem LİDER konusunda hemfikir olmak. Aslında iki farklı kişi gerek ekonomi, gerek siyaset, gerek adalet konusunda aynı analiz bilgisine sahip olmasa da lider konusunda hemfikir oldukları için bu etki nedeniyle doğru bir analiz tartışması dahi yapmayıp, düşüncelerini karşısındakine ifade etmek için bile eyleme geçmiyor. Çünkü ulvi bir hedef birlikteliği ve nihayetinde başarı var. Ufak tefek fikir ve uygulama farklılıkları dert edilmemeli düşüncesi hakim. Bakın şimdi bu konuda çarpıcı birkaç örnek vereyim. Çünkü bu kişiler, bu etkinin temel sebebinin, belli bir konudaki cehaletten ötürü kişide, o konu hakkında "gerçekten bilgili" veya "gerçekten yeterli" olma seviyesine dair güvenilir ve tarafsız bir algının var olmayışı olduğu düşünülmektedir. Yani bu kişiler, kendilerini belli bir konuda gerçekten yeterli saymak için ne kadar bilgiye sahip olmalarını gerektiğini bile bilmediklerinden dolayı, kısıtlı bilgilerine rağmen kendilerini o konuda uzman varsayarlar! Bu etkiyi günümüzde yoğun bir şekilde, sanat, fizik, siyaset, adalet, sosyal statüler, bireysel haklar, astronomi, uluslar arası ilişkiler, biyoloji, din, (say say bitmez) hakkında derin bir cehalete sahip olmalarına göre (örneğin) uzay konusunda kendilerini uzman sayan astrologlarda, temel mimari hakkında tamamen cahil olmalarına rağmen kendilerini uzman sayan piramit ve UFO komplocuları, evrim/biyoloji hakkında derin bir cehalete sahip olmalarına rağmen kendilerini bu alanda uzman sayan evrim karşıtlarında ve benzeri bilim-dışı örgütlenmelerde görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz koşullardan ötürü düşünüyor olabilirsiniz: Bilgi, gerçekten de daima cehaleti yönetiyor mu? sorusu yukarıdaki örneklere rağmen sorulabilir bir soru olarak karşımıza çıkıyor Genel gidişata bakıldığında, sanki cehalet bariz bir şekilde bilginin iplerini elinde tutuyormuş gibi gözükebilir. Ancak eğer ki dikkatli düşünecek olursanız, şu anda gücü elinde bulunduran cehalet, bir toplumu yönlendirebilmek için gereken yolların bilgisini elinde tuttuğu için insanlara hükmedebilmektedir. Dolayısıyla gücü elinde bulunduranların yaptıkları, insanların zaaflarını bilmek ve bunları kullanmaktır. Yani bir yerde bilgi, cehalete gerçekten de hükmetmektedir. Bu nedenle Başkan Madison'ın sözlerinin ilk kısmına belki de bir ekleme yapmak gerekmektedir: "Ahlaki olgunluğa erişmiş toplumlarda bilgi, daima cehaleti yönetecektir." Bilginin verdiği güç ile donanan bir ulus, her adımda doğru kararları alabilecek, duygusal tercihler yerine mantıklı kararlar alabilecek ve huzur ile refah içerisinde yaşayabilecektir. Bu yapılmadığı sürece, cehaletin zaaflarına oynamayı bilenler, gücü elinde tutmayı sürdürecektir. İşte felaketler, bu tür ulusların başına gelmektedir. Biz de bunun farkındayız, onlar da bunun farkında ve bilgisiz dedikleri bizleri sadece küçümsemek ile yok saymak ile daima başarılı olabileceklerini sanıyorlar. YANILIYORLAR. Sizler bu kişileri çok net olarak belirleyecek olduğunuz kriterleri de ekleyeceğim yazının içine. Şimdi spesifik örnekler. DK Etkisi'ne güzel bir örnek olarak, evrimsel biyoloji hakkında hiçbir akademik ve bilim temelli arka planı olmayan insanların, kendilerini bu konuda "uzman" ilan etmeleri verilebilir. Bu kişilerin konuya dair hiçbir düzgün, akademik, bilimsel olarak temellendirilmiş, bilimsel geçerliliğe sahip fikirleri, eğitimleri ve deneyimleri olmadığı için, az miktarda, kulaktan dolma bilgilerle bile kendilerini konu hakkında "yeterli" ve "uzman" sayarlar. Halbuki bugüne kadar evrimsel biyoloji hakkında sadece İngilizce dahilinde ve sadece "evrimsel biyoloji" kategorisinde (genel biyoloji, paleontoloji, jeoloji, fizyoloji, kimya, biyomedikal gibi ilgili alanlar dahil bile edilmeden) yazılmış olan milyonlarca akademik makaleden habersizdirler. Bilim insanlarının ezici çoğunluğunun evrimi bir doğa yasası olarak kabul ettiği gerçeğini inatla görmezden gelmeye çalışırlar. Hatta kendi sanrılarına o kadar kapılmışlardır ki, kendilerini haklı çıkarmak için gerçekleri saptırır, yalanlar inşa eder, bilim insanlarının sözlerini, davranışlarını, fikirlerini çarpıtırlar. Cahilliğin şiddetli cesaret kazanmasının zirvesini yaşıyoruz. Televizyon tartışmaları, sosyal medya, sokak, konu hakkında en küçük bilgisi olmayıp çok keskin fikirleri olan ve bunları bağırarak, dev kendini dev bir güvenle savunan, itiraz edildiğinde karşısındakini kibir ve/veya yalancılık, hainlikle suçlayanlarla dolu! Dunning-Kruger Etkisi iki yönlü işleve sahiptir ve bu da bazen yapıcı etki katkısına ket vurmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu etkinin iki taraflı olduğunu göstermiştir: Yani bir konu hakkında gerçekten ortalamanın üzerinde bilgiye sahip veya gerçekten uzman olan kişiler, kendi bilgilerini küçümsemeye ve olduğundan az görmeye meyillidirler. Bu kişilerde daha yoğun olarak alçak gönüllülük, spesifik bir konudaki bilgilerinden (aslında doğru olmasına karşın) emin olmama, mütevazı tavırlar ve konu hakkındaki bilgi düzeylerini önemsememe gibi davranışlar görülür. Dunning-Kruger Etkisi Din konusunda da yukarıdaki örnekte olduğu gibi işler. Biyoloji veya evrim konusunda kısımları çıkarıp Din veya Dini bilgi kısımların eklediğimizde sonuç olarak dünya din alimleri ülkesinde yaşadığımız hissine kaplıyoruz. Aynı durum MAALESEF ki ATATÜRK ve hedefleri konusunda da gündeme geliyor. Hem de her iki yönde. Dolayısıyla televizyonda medyada popülerlik değil, kişilik, olgunluk, maneviyat, deneyim. Bu benim görüşüm tabi ki. Tuhaf Bir Banka Soygunu... Üstelik bu etkinin keşfi de ilginç bir olaydan sonra gerçekleşmiştir: 1995 yılında 44 yaşındaki McArthur Wheeler isimli şahıs, limon suyunun "tuhaf" olarak tanımladığı kimyası ile ilgili çok derin bilgilere sahip olduğu iddiasıyla, yüzünü limon suyuna buladı ve 2 bankayı üst üste soymaya kalktı. İddiasına göre, limon suyunun görünmez yazılar yazmakta kullanılabilmesini sağlayan "gizemli" kimyası sayesinde, kendisini de "görünmez" kılacak ve bankadaki kameralar onu kaydedemeyecekti. Bankaları soymayı başardı; ancak tabii ki kameralar sorunsuz bir şekilde kaydı yaptı ve aynı gün içerisinde polis, Wheeler'ı kolayca yakaladı. Bu ilginç girişimin sebebi, Wheeler'ın cahilliğiydi. Kimya ve muhtemelen genel kültür hakkında derin bir cehalete sahip olmasına rağmen, cahilliğinin farkında değildi ve kendini uzman görüyordu. Dolayısıyla bilgilerinin ortalamadan üstün olduğunu ve polisler ile teknolojiyi kandırabileceğini sandı. Yanıldığı, çok barizdi. Bu konuda yapılan bir araştırma, Cornell Üniversitesi'nde deneklerle yapılan deneyler üzerine 1996'da yayınlandı. 1999'da, araştırma bir adım öteye götürülerek, gerçekten konu hakkında bilgili birinin, cahil birini azıcık eğitmesinden sonra, cahil kişinin kendi bilgisizliğini çok daha isabetli tespit edebildiği ortaya konmuştur. Daha sonradan 2003, 2006 ve 2008'de diğer uzmanlarca yapılan araştırmalarla bu etki doğrulandı ve daha derin detaylar ortaya çıkarıldı. Hatta 2008'de Ehrlinger, bu etkiyi farklı sebeplere bağlamaya çalışan bir araştırma yaptı. Yani etkiyi doğrudan hedef alarak çürütmeye çalıştı. Ancak araştırmasının sonucu, Dunning ile Kruger'ın vardığı sonuçla birebir örtüşüyordu. Bu durum, etkinin geçerliliğini çok daha arttırdı. "Dünyanın en büyük problemi, akılsız ve fanatik kişilerin kendilerinden son derece emin olması, buna karşılık zeki insanların sürekli şüpheler içinde olmasıdır." Bertrand Russell Bu etki ismini, 1999 yılında yaptıkları bir dizi deney sonucu bu etkiyi keşfeden Cornell Üniversitesi akademisyenlerinden olan David Dunning ve Justin Kruger'dan alır. İkili, bu etkiyle ilgili yazdıkları makalede şu sonuca varmaktadırlar: "Cahillerin/beceriksizlerin/yeteneksizlerin ölçüsüzlükleri kendileriyle ilgili algılarındaki hatalardan; yüksek bilgi düzeyine sahip, becerikli, yeteneklilerin ölçüsüzlüğü ise diğer insanlarla ilgili algılarındaki hatalardan kaynaklanmaktadır." Darwin, cehaletten doğan cesareti 19. yüzyılda fark etmiş ve şu sözlerle ifade etmişti: "Cahillik, daha sıklıkla bilgiyi değil, güveni doğurur; ısrarla şu veya bu problemin bilimle çözülemeyeceğini iddia edenler, çok bilenler değil, az bilenlerdir." Şimdi gelelim bu kişileri tanımaya. Bizde de bu etkiyi anlatan çok güzel deyim ve atasözleri mevcut. Mesela "cahil cüretkar olur kendini alim sanır" demiş atalarımız ya da "boş başak dik durur dolu başak eğik durur" demişler. Özgüven zehirlenmesi tabiri de bu etkiyi izah eden deyişlerden ya da "kifayetsiz muhteris". Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki gerçek beceriyi fark edememektedirler: “Onun yaptığını babam da yapar, ne var ki onda?”, “Bana o imkanları verselerdi buraların tozunu attırırdım”, “Kesin torpili vardır, filanca adam arkasındaymış diyorlar, yoksa ne özelliği var ki?”, “Bunların hepsi elit, birbirlerini destekliyorlar, bizi itekliyorlar, yoksa niye onlar başarılı da biz değiliz” düşünceleri... “Ben de Patagonya çocuğuyum (veya memleketi-mahallesi neresi ise) , ben de üniversite okudum, beni niye almıyorsunuz aranıza?” diye özetlediğimiz Altıntop sendromu ile bu durum pekişmektedir ayrıca! Bildiniz değil mi? (Irk-din-millet ayırımcılığını, gerçekten sadece kendinden olanı kollayan, ötekilere köstek olan garabet yapıları ayrı tutuyorum.) Kısacası Cehaletin sıfır noktasında kendine güven yüzde 100! Peki ne gibi sonuçlara ulaşmış bu psikologlar? -Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. -Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. -Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. -Nitelikleri, eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Peki hepimizin çevresinde bolca bulunan bu arkadaşları nasıl tanıyabiliriz? İşte size birkaç ipucu 1. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler. 2. Bilgiyi, eğitimi aşağılama eğilimindedirler. 3. Bu kişiler çok gürültü patırtı çıkarır, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar. 4. Her şeyi kendisi halletmek ister. 5. Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar. 6. Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda üstlerine yoktur. 7. Bugün ak dediğine yarın kara der, ama demediğini iddia eder. 8. Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır. 9. Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar. 10. Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkar edebilir, mesele sizi buna inandırabilmektir. İşte bu belirli detayların neredeyse hepsini taşırlar. Bunlar işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz" kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. aksine bunu bir "hak" olarak görecektir. Yazı ve derleme: Mehmet Ural #ferrocan #kültürvemerak Kültür ve Merak grubu yazıları Paylaşıma Açık ve Zotero kayıt Linki https://www.facebook.com/.../kult.../posts/4426106747504799/ ]]>
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2022 - Cuma
Mehmet Ural

Cehaletten Doğan Cesaret: Dunning-Kruger Etkisi.

Ülkemizin Baş belası olan sorunu: Cehaletten Doğan Cesaret: Dunning-Kruger Etkisi.

Bir ülke sorunu analizi.

Bu yazıyı sadece uzun veya ben biliyorum düşüncesi ile okumayacak olanlar da olacaktır. Onlar da memleket kurtarma konusunda mangalda kül bırakmamaya devam edenler olacaktır. Emin olun bu da doğaldır. Çünkü içerik bunu doğruluyor. Okunsa da okunmasa da.....

Özellikle sosyal hayatımıza yön veren (en azından ülkemiz için) iki temel dayanak vardır. Bunlar EĞİTİM ve SİYASET

"Dunning-Kruger" etkisini hatırlamak için burada uygun bir kaç örnek ile durumu sizlere açıklamk isterim. İnternette ilginç farklı örnekler ve hikayeler de okuyabilirsiniz! Hemen hemen her iş ve davranış için bu etkinin sonuçlarını görmek mümkün.

Dunning-Kruger Etkisini (DK Etkisi veya DKE) kısaca anlatalım, belli bir konuda beceriksiz veya bilgisiz insanlarda görülen, "hayali (sanrılı) üstünlük hissi"ne verilen isimdir. Bu kişilerde, tipik olarak, beceriksiz/bilgisiz oldukları konulardaki becerileri/bilgileri sorulduğunda, gerçekte olandan çok daha yüksek olduğunu iddia ettikleri görülür. Yani bu kişiler, cehaletlerinden ötürü sahip oldukları cesaret nedeniyle, kendilerini aslında bilgisiz oldukları bir konunun uzmanı ilan edebilirler.

Kısaca:

Dunning-Kruger etkisi genelde metakognitiv bir çarpıtma, düşük beceriye sahip insanların yanlış sonuçlar çıkarması, başarısız kararlar alması ve başarısızlık seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle hatalarını fark edememektedir. Bu onların kendi yetenekleri hakkında yüksek fikirleri olmasından ve bu konuda kendilerine ve doğrularına olan inançlarını kaybetmeyecek kadar dahi bilgi sahibi olamamalarından kaynaklanıyor maalesef.Ne yazık ki psikologlar arasında da oluyor."

Ne yazık ki bu sorunu psikologlar da çözemiyor, çünkü (bence) aynı sorundan muzdarip olma ihtimalleri çok yüksek.

Olgunluk, birikim, başarılı müdahale yeterliliği gibi kriterler ele alındığında 25-35 yaş aralığında olgun birey olmak mümkün değil. Bu hayatın bir çok konusunda böyle. (Yemek, Şoförlük, İnşaat, Cerrahi, terzilik yani her alanda tecrübe ve bunlardan elde edilen birikim) Genç uzmanlarla karışık sorunları çözmenizi tavsiye etsek çözüm verimli ve kesin olamıyor, tavsiye etmesek genç uzmanlar gerekli birikime ve tecrübeye ulaşamıyor.

Ülkemizde ise; gençler için yolumuz var, gençler için çalışmak, eğitim vermek, ders vermek vs. bu başarıyı getirecek.

Şimdi gelelim Dunning-Kruger etkisinin ülkemiz ilerlemesi üzerindeki olumsuz etkilerine ve bunun nasıl bilinçli bir şekilde kullanıldığı konusuna. Tabi bunu yaparken bolca örnek kullanacağım ve hatta neşeli fıkramsı anekdotlar ile örneklemeler yapacağım.

Diş hekimi:

Korkma Metin, her şeyin bir ilki vardır!

Hasta:

- Benim adım Metin değil.

- Biliyorum. Metin benim adım..."

Öncelikle toplumu oluşturan bireylerin İDEALİZE etiği liderler onlara "Siz zaten her şeyin farkındasınız diyor, biz sizlerin istediklerinden başka bir iş için çaba göstermiyoruz diyor" Ayrıca "Sizin gücünüz, bilginiz ve inancınıza inanmayanlar, sizi engellemeye çalışanlar.... " diyerek onlara gelecek olan doğru bilgilere karşı da kendi safında tutmayı başarıyor. Bunu çok büyük bir toplum psikolojisi yöntemler ve sosyal analizlere dayanarak yapıyor.

Şimdi. Ne demek herkes kendi psikoloğu? Sözüne dönelim. Yine bu toplumdaki (Malum) MEDYATİK önderler bu konuya da el attılar. "Siz zaten bunun farkındasınız. Sorun sizde değil sizi sorunlu olarak görenlerde, başarılarınızı, hedefleriniz, inanç ve isteklerinizi hor görüp, sizleri küçümseyenlerden kaynaklanıyor" telkinleri ile bu konuyu daha da ileri götürüp "Artık bizlerin de özgürce hareket edip başarılı olmamızı engelleyenlere karsı bu güne kadar göstermiş olduğumuz hoşgörülü tutum ve davranışların da sınırı olacağını bilmeleri gerekir." tarzında devam eden yönlendirmeler ne yazık ki toplum için yapıcı olmaktan çok ayrıştırıcı ve ötekileştirici olmaya yöneliktir. Burada ÇOK ÖNEMLİ bir detay vardır. ORTAK PAYDA, Öncü görülen lider odaklı olması. Şöyle ki; (aşağıda okuyacağınız örnek ile buradaki anlatı konuyu tam olarak anlamanıza yönelik hazırlandı.) Kişiler gerçekte bilinçli ve bilgili olarak ne istediklerini farkında değil. Sadece Çok istediklerini ve bunu başarmaları gerektiğinin farkında. Bu bilinç eksikliğine bağlı hedef için tek doğru ve gerçek yöntem LİDER konusunda hemfikir olmak. Aslında iki farklı kişi gerek ekonomi, gerek siyaset, gerek adalet konusunda aynı analiz bilgisine sahip olmasa da lider konusunda hemfikir oldukları için bu etki nedeniyle doğru bir analiz tartışması dahi yapmayıp, düşüncelerini karşısındakine ifade etmek için bile eyleme geçmiyor. Çünkü ulvi bir hedef birlikteliği ve nihayetinde başarı var. Ufak tefek fikir ve uygulama farklılıkları dert edilmemeli düşüncesi hakim.

Bakın şimdi bu konuda çarpıcı birkaç örnek vereyim.

Çünkü bu kişiler, bu etkinin temel sebebinin, belli bir konudaki cehaletten ötürü kişide, o konu hakkında "gerçekten bilgili" veya "gerçekten yeterli" olma seviyesine dair güvenilir ve tarafsız bir algının var olmayışı olduğu düşünülmektedir.

Yani bu kişiler, kendilerini belli bir konuda gerçekten yeterli saymak için ne kadar bilgiye sahip olmalarını gerektiğini bile bilmediklerinden dolayı, kısıtlı bilgilerine rağmen kendilerini o konuda uzman varsayarlar!

Bu etkiyi günümüzde yoğun bir şekilde, sanat, fizik, siyaset, adalet, sosyal statüler, bireysel haklar, astronomi, uluslar arası ilişkiler, biyoloji, din, (say say bitmez) hakkında derin bir cehalete sahip olmalarına göre (örneğin) uzay konusunda kendilerini uzman sayan astrologlarda, temel mimari hakkında tamamen cahil olmalarına rağmen kendilerini uzman sayan piramit ve UFO komplocuları, evrim/biyoloji hakkında derin bir cehalete sahip olmalarına rağmen kendilerini bu alanda uzman sayan evrim karşıtlarında ve benzeri bilim-dışı örgütlenmelerde görmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz koşullardan ötürü düşünüyor olabilirsiniz: Bilgi, gerçekten de daima cehaleti yönetiyor mu? sorusu yukarıdaki örneklere rağmen sorulabilir bir soru olarak karşımıza çıkıyor

Genel gidişata bakıldığında, sanki cehalet bariz bir şekilde bilginin iplerini elinde tutuyormuş gibi gözükebilir. Ancak eğer ki dikkatli düşünecek olursanız, şu anda gücü elinde bulunduran cehalet, bir toplumu yönlendirebilmek için gereken yolların bilgisini elinde tuttuğu için insanlara hükmedebilmektedir. Dolayısıyla gücü elinde bulunduranların yaptıkları, insanların zaaflarını bilmek ve bunları kullanmaktır. Yani bir yerde bilgi, cehalete gerçekten de hükmetmektedir. Bu nedenle Başkan Madison'ın sözlerinin ilk kısmına belki de bir ekleme yapmak gerekmektedir:

"Ahlaki olgunluğa erişmiş toplumlarda bilgi, daima cehaleti yönetecektir."

Bilginin verdiği güç ile donanan bir ulus, her adımda doğru kararları alabilecek, duygusal tercihler yerine mantıklı kararlar alabilecek ve huzur ile refah içerisinde yaşayabilecektir. Bu yapılmadığı sürece, cehaletin zaaflarına oynamayı bilenler, gücü elinde tutmayı sürdürecektir. İşte felaketler, bu tür ulusların başına gelmektedir.

Biz de bunun farkındayız, onlar da bunun farkında ve bilgisiz dedikleri bizleri sadece küçümsemek ile yok saymak ile daima başarılı olabileceklerini sanıyorlar. YANILIYORLAR.

Sizler bu kişileri çok net olarak belirleyecek olduğunuz kriterleri de ekleyeceğim yazının içine.

Şimdi spesifik örnekler.

DK Etkisi'ne güzel bir örnek olarak, evrimsel biyoloji hakkında hiçbir akademik ve bilim temelli arka planı olmayan insanların, kendilerini bu konuda "uzman" ilan etmeleri verilebilir. Bu kişilerin konuya dair hiçbir düzgün, akademik, bilimsel olarak temellendirilmiş, bilimsel geçerliliğe sahip fikirleri, eğitimleri ve deneyimleri olmadığı için, az miktarda, kulaktan dolma bilgilerle bile kendilerini konu hakkında "yeterli" ve "uzman" sayarlar.

Halbuki bugüne kadar evrimsel biyoloji hakkında sadece İngilizce dahilinde ve sadece "evrimsel biyoloji" kategorisinde (genel biyoloji, paleontoloji, jeoloji, fizyoloji, kimya, biyomedikal gibi ilgili alanlar dahil bile edilmeden) yazılmış olan milyonlarca akademik makaleden habersizdirler. Bilim insanlarının ezici çoğunluğunun evrimi bir doğa yasası olarak kabul ettiği gerçeğini inatla görmezden gelmeye çalışırlar. Hatta kendi sanrılarına o kadar kapılmışlardır ki, kendilerini haklı çıkarmak için gerçekleri saptırır, yalanlar inşa eder, bilim insanlarının sözlerini, davranışlarını, fikirlerini çarpıtırlar.

Cahilliğin şiddetli cesaret kazanmasının zirvesini yaşıyoruz.

Televizyon tartışmaları, sosyal medya, sokak, konu hakkında en küçük bilgisi olmayıp çok keskin fikirleri olan ve bunları bağırarak, dev kendini dev bir güvenle savunan, itiraz edildiğinde karşısındakini kibir ve/veya yalancılık, hainlikle suçlayanlarla dolu!

Dunning-Kruger Etkisi iki yönlü işleve sahiptir ve bu da bazen yapıcı etki katkısına ket vurmaktadır.

Yapılan araştırmalar, bu etkinin iki taraflı olduğunu göstermiştir: Yani bir konu hakkında gerçekten ortalamanın üzerinde bilgiye sahip veya gerçekten uzman olan kişiler, kendi bilgilerini küçümsemeye ve olduğundan az görmeye meyillidirler. Bu kişilerde daha yoğun olarak alçak gönüllülük, spesifik bir konudaki bilgilerinden (aslında doğru olmasına karşın) emin olmama, mütevazı tavırlar ve konu hakkındaki bilgi düzeylerini önemsememe gibi davranışlar görülür.

Dunning-Kruger Etkisi Din konusunda da yukarıdaki örnekte olduğu gibi işler. Biyoloji veya evrim konusunda kısımları çıkarıp Din veya Dini bilgi kısımların eklediğimizde sonuç olarak dünya din alimleri ülkesinde yaşadığımız hissine kaplıyoruz.

Aynı durum MAALESEF ki ATATÜRK ve hedefleri konusunda da gündeme geliyor. Hem de her iki yönde.

Dolayısıyla televizyonda medyada popülerlik değil, kişilik, olgunluk, maneviyat, deneyim.

Bu benim görüşüm tabi ki.

Tuhaf Bir Banka Soygunu...

Üstelik bu etkinin keşfi de ilginç bir olaydan sonra gerçekleşmiştir: 1995 yılında 44 yaşındaki McArthur Wheeler isimli şahıs, limon suyunun "tuhaf" olarak tanımladığı kimyası ile ilgili çok derin bilgilere sahip olduğu iddiasıyla, yüzünü limon suyuna buladı ve 2 bankayı üst üste soymaya kalktı. İddiasına göre, limon suyunun görünmez yazılar yazmakta kullanılabilmesini sağlayan "gizemli" kimyası sayesinde, kendisini de "görünmez" kılacak ve bankadaki kameralar onu kaydedemeyecekti. Bankaları soymayı başardı; ancak tabii ki kameralar sorunsuz bir şekilde kaydı yaptı ve aynı gün içerisinde polis, Wheeler'ı kolayca yakaladı. Bu ilginç girişimin sebebi, Wheeler'ın cahilliğiydi. Kimya ve muhtemelen genel kültür hakkında derin bir cehalete sahip olmasına rağmen, cahilliğinin farkında değildi ve kendini uzman görüyordu. Dolayısıyla bilgilerinin ortalamadan üstün olduğunu ve polisler ile teknolojiyi kandırabileceğini sandı. Yanıldığı, çok barizdi.

Bu konuda yapılan bir araştırma, Cornell Üniversitesi'nde deneklerle yapılan deneyler üzerine 1996'da yayınlandı. 1999'da, araştırma bir adım öteye götürülerek, gerçekten konu hakkında bilgili birinin, cahil birini azıcık eğitmesinden sonra, cahil kişinin kendi bilgisizliğini çok daha isabetli tespit edebildiği ortaya konmuştur. Daha sonradan 2003, 2006 ve 2008'de diğer uzmanlarca yapılan araştırmalarla bu etki doğrulandı ve daha derin detaylar ortaya çıkarıldı. Hatta 2008'de Ehrlinger, bu etkiyi farklı sebeplere bağlamaya çalışan bir araştırma yaptı. Yani etkiyi doğrudan hedef alarak çürütmeye çalıştı. Ancak araştırmasının sonucu, Dunning ile Kruger'ın vardığı sonuçla birebir örtüşüyordu. Bu durum, etkinin geçerliliğini çok daha arttırdı.

"Dünyanın en büyük problemi, akılsız ve fanatik kişilerin kendilerinden son derece emin olması, buna karşılık zeki insanların sürekli şüpheler içinde olmasıdır."

Bertrand Russell

Bu etki ismini, 1999 yılında yaptıkları bir dizi deney sonucu bu etkiyi keşfeden Cornell Üniversitesi akademisyenlerinden olan David Dunning ve Justin Kruger'dan alır. İkili, bu etkiyle ilgili yazdıkları makalede şu sonuca varmaktadırlar:

"Cahillerin/beceriksizlerin/yeteneksizlerin ölçüsüzlükleri kendileriyle ilgili algılarındaki hatalardan; yüksek bilgi düzeyine sahip, becerikli, yeteneklilerin ölçüsüzlüğü ise diğer insanlarla ilgili algılarındaki hatalardan kaynaklanmaktadır."

Darwin, cehaletten doğan cesareti 19. yüzyılda fark etmiş ve şu sözlerle ifade etmişti:

"Cahillik, daha sıklıkla bilgiyi değil, güveni doğurur; ısrarla şu veya bu problemin bilimle çözülemeyeceğini iddia edenler, çok bilenler değil, az bilenlerdir."

Şimdi gelelim bu kişileri tanımaya.

Bizde de bu etkiyi anlatan çok güzel deyim ve atasözleri mevcut. Mesela "cahil cüretkar olur kendini alim sanır" demiş atalarımız ya da "boş başak dik durur dolu başak eğik durur" demişler. Özgüven zehirlenmesi tabiri de bu etkiyi izah eden deyişlerden ya da "kifayetsiz muhteris".

Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki gerçek beceriyi fark edememektedirler: “Onun yaptığını babam da yapar, ne var ki onda?”, “Bana o imkanları verselerdi buraların tozunu attırırdım”, “Kesin torpili vardır, filanca adam arkasındaymış diyorlar, yoksa ne özelliği var ki?”, “Bunların hepsi elit, birbirlerini destekliyorlar, bizi itekliyorlar, yoksa niye onlar başarılı da biz değiliz” düşünceleri... “Ben de Patagonya çocuğuyum (veya memleketi-mahallesi neresi ise) , ben de üniversite okudum, beni niye almıyorsunuz aranıza?” diye özetlediğimiz Altıntop sendromu ile bu durum pekişmektedir ayrıca! Bildiniz değil mi? (Irk-din-millet ayırımcılığını, gerçekten sadece kendinden olanı kollayan, ötekilere köstek olan garabet yapıları ayrı tutuyorum.)

Kısacası Cehaletin sıfır noktasında kendine güven yüzde 100!

Peki ne gibi sonuçlara ulaşmış bu psikologlar?

-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

-Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

-Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

-Nitelikleri, eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Peki hepimizin çevresinde bolca bulunan bu arkadaşları nasıl tanıyabiliriz? İşte size birkaç ipucu

1. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler.

2. Bilgiyi, eğitimi aşağılama eğilimindedirler.

3. Bu kişiler çok gürültü patırtı çıkarır, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar.

4. Her şeyi kendisi halletmek ister.

5. Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar.

6. Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda üstlerine yoktur.

7. Bugün ak dediğine yarın kara der, ama demediğini iddia eder.

8. Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır.

9. Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar.

10. Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkar edebilir, mesele sizi buna inandırabilmektir.

İşte bu belirli detayların neredeyse hepsini taşırlar.

Bunlar işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz" kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. aksine bunu bir "hak" olarak görecektir.

Yazı ve derleme:

Mehmet Ural

#ferrocan

#kültürvemerak

Kültür ve Merak grubu yazıları

Paylaşıma Açık ve Zotero kayıt Linki

https://www.facebook.com/.../kult.../posts/4426106747504799/

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

05
Temmuz
07
Mayıs
06
Mayıs
06
Nisan
01
Nisan
25
Mart
14
Mart
28
Şubat
26
Şubat
23
Şubat
18
Şubat
23
Ocak
17
Ocak
16
Ocak
07
Ocak
23
Aralık