Mehmet Ural
Köşe Yazarı
Mehmet Ural
 

Siyaset Şeysi 3 (AŞK)

AŞK yalanı sever mi? Siyasidir AŞK bu yazı gibi.Yalanın yaygın kültürel kabulü, çoğumuzun aşkı asla bilemeyeceğimizin birincil nedenidir.İnsanın varlığının ve kimliğinin özü gizlilik ve yalanlarla örtülmüşken, kendi ya da bir başkasının ruhsal gelişimini terbiye etmek imkansızdır.Aşkla sevmek demek; bir başkasının her zaman sizin iyiliğinizi amaçladığına güvenmek demektir. Sevgi pratiğinin temeline sahip olmak, bir aldatma bağlamında var olamaz demektir.. şte bu gerçeklik, tüm makul davranışları büyük ahlaki ikilemleri saklayandır. Toplum olarak doğruları söylemeye olan bağlılığı yenilememiz için hiç olmadığı kadar çok ihtiyacımız var bu günlerde kendimize de doğruları haykırarak söylemeye..Yalan söylemek, doğru söylemekten daha makbul görüldüğünde böyle bir toplumsal bağlılık zordur. Yalan söylemek o kadar kabul edilmiş bir norm haline geldi ki, doğruları söylemek daha kolay olsa bile insanlar artık yalan söylüyor. En bilgili psikanalistlerden, eğitimsiz kendi kendine yardım eden kişilere kadar hemen hemen her zihinsel sağlık hizmeti uygulayıcısı, bize bunun sonsuz ve daha tatmin edici olduğunu ve doğruyu söylersek hepimizin daha akıllı ve mutlu olacağımızı söylüyor. Yine de çoğumuz ayağa kalkmak, doğruyu yaşatmaya başlamak için acele etmiyoruz ve doğru söyleyenler arasında sayılmaya bile yönelmek gibi bir niyet içinde olmuyoruz. Gerçekten de, günlük hayatta (kendimce) dürüst olmaya kendini adamış biri olarak, basit konular hakkında doğru konuştuğumda bile, doğruyu söylemek adına bir "ucube" olarak görülmenin sürekli toplum içinde beni sürüklenmesinin etkisini yaşıyorum. Basit bir örnek vereyim.Bir arkadaşınız size hediye verdiğinde beğenmediğinizi ona söylemek dürüstlüğü, nezaket kuralları nedeniyle ve makul bir şekilde bunu ifade etme özgürlüğünüze bile izin vermiyor. Yani doğruları olumlu, özenli konuşuyor olma alışkanlığını kendimizde sürekli besleyip büyütmekteyiz bu sosyal yaptırımların bütün baskılarına rağmen. Ne acıdır ki yine de bu durumda bile dürüstlük isteyen kişi, hediyesinin gerçekten beğenilip beğenilmediğini merak eden, bu cevapla mutlu olacak veya bir sonrakinde daha özenli ve sizi tatmin edecek bir hediye ile size gelecek olan kişi, ne yazık ki bu konuda da doğru bir cevap verildiğinde sık sık rahatsızlığını ifade eder.İşte ister nezaket kuralları, ister beklentilerin gerçekleşmesine dayalı olsun, bizler henüz kendimize dürüst olamamanın etkisindeyiz.Ayrıca günümüz dünyasında bize gerçeklerden korkmayı, her zaman acı verdiğine inanmayı da öğrettiler. Dürüst insanları saf, potansiyel kaybedenler olarak görmeye teşvik ediliyoruz. Yalanın daha önemli olduğu, hatta bu sayede daha başarılı olunabileceği, ne yaparsak yapalım sistem ve düzen gereği gerçeğin önemli olmadığının öğretildiği bir düzen içindeyiz.Hepimiz bu hayatın potansiyel kurbanlarıyız anlayışını aşılamaya hazır kültürel propagandayla bombalanmış bir hayata doğduk..Özellikle tüketici kültürü yalanı teşvik eder. Reklam, yalana en çok yaptırım uygulayan kültürel ortamlardan biridir. İnsanları sürekli bir eksiklik halinde, daimi bir istek içinde tutmak, pazar ekonomisini güçlendirir. Sevgisizlik tüketimcilik için bir nimettir. İşte AŞK bu nimetlerin en yalanı olarak sahte aşk şeklinde karşımıza çıkar..Yalan, yırtıcı reklam dünyasını güçlendirir. Kamusal yaşamda, özellikle de kitlesel medya yoluyla yalanı pasif kabulümüz, özel hayatımızda yalanı korur ve kalıcı hale getirir..Eğer hayatımızı açıkta, doğruları söylemeye adamış olsaydık, kamu hayatımızda magazin gazeteciliğinin ifşa edeceği hiçbir program, faaliyet eylem ve çalışma olmazdı.Sevgiyi bilmeye bağlılık bizi gerçek bir hayata bağlı tutarak, kendimizi hem özel hem de kamusal hayatta açıkça paylaşmaya istekli tutarak koruyabilir. Sevgiyi bilmek için de doğruları bilmek gerekir..Sevgiyi bilmek için kendimize ve başkalarına doğruyu söylemeliyiz..Korkuları ve güvensizlikleri maskelemek için sahte bir benlik yaratmak o kadar yaygın hale geldi ki, çoğumuz artık kim olduğumuzu ve yalanların altında ne hissettiğimizi unutuyoruz. Dürüst ve net olmak, bu olagelmiş inkarı aşmak, özlemimizi ortaya çıkarmanın ilk adımıdır.Yalanlar ve sırlar bize yük olur ve strese neden olur. Birey her zaman yalan söylediğinde, doğruyu söylemenin bu ağır yükü kaldırabileceğinin farkında değildir.Bunu bilmek için yalanların gitmesine izin vermeliyiz..Bunu bilmek için yalanların hayatımıza girmesini engellemeliyiz. Bunu başarmak için yalancıların hayatımıza yön vermesini engellemeliyiz..Bunu başarmak için yalancıları hayatımızdan söküp atmalıyız..Biliyoruz ki; sistem ve düzen bunu üzerine kuruluyor. Bunu yıkmak için, ufak menfaatler veya zarar görmemem korkusu nedeniyle, bir virüs gibi hayatımızın tam ortasına yerleşmiş yalancı politikacıları hayatımızdan söküp atmak değil onları bir daha var olmayı düşünmeyecekleri şekilde yok etmeliyiz. Bunu başarmak için sadece bunu gerçekten istemeli ve yapmalıyız..Evet arkadaşlar bunu yaptıktan sonra her birimiz GERÇEK sevgiyle ve aşkla tanışabiliriz.Her birimiz aşkı, sevgiyi, mutluluğu toplumsal bir etmen olarak var edebiliriz.. İşte aşık olmuş gibi peşinden koştuğumuz siyasilerin AŞKA ihanet edenler olmadığından emin olmalıyız...Mehmet URAL #ferrocan#kendinefilozof#bft yazıları..Paylaşımın herkese açık ve Zotero kayıt linki.https://m.facebook.com/groups/kulturvemerak/permalink/5298022826979849/. Siyaset Şeysi 1 (Okumak isteyenler için). https://m.facebook.com/groups/kulturvemerak/permalink/4426155670833240/. https://www.ozgurifade.com.tr/makaleler/siyaset-seysi-2-265137/ ]]>
Ekleme Tarihi: 08 Mayıs 2022 - Pazar
Mehmet Ural

Siyaset Şeysi 3 (AŞK)

AŞK yalanı sever mi? Siyasidir AŞK bu yazı gibi.Yalanın yaygın kültürel kabulü, çoğumuzun aşkı asla bilemeyeceğimizin birincil nedenidir.İnsanın varlığının ve kimliğinin özü gizlilik ve yalanlarla örtülmüşken, kendi ya da bir başkasının ruhsal gelişimini terbiye etmek imkansızdır.Aşkla sevmek demek; bir başkasının her zaman sizin iyiliğinizi amaçladığına güvenmek demektir. Sevgi pratiğinin temeline sahip olmak, bir aldatma bağlamında var olamaz demektir..

şte bu gerçeklik, tüm makul davranışları büyük ahlaki ikilemleri saklayandır. Toplum olarak doğruları söylemeye olan bağlılığı yenilememiz için hiç olmadığı kadar çok ihtiyacımız var bu günlerde kendimize de doğruları haykırarak söylemeye..Yalan söylemek, doğru söylemekten daha makbul görüldüğünde böyle bir toplumsal bağlılık zordur. Yalan söylemek o kadar kabul edilmiş bir norm haline geldi ki, doğruları söylemek daha kolay olsa bile insanlar artık yalan söylüyor.

En bilgili psikanalistlerden, eğitimsiz kendi kendine yardım eden kişilere kadar hemen hemen her zihinsel sağlık hizmeti uygulayıcısı, bize bunun sonsuz ve daha tatmin edici olduğunu ve doğruyu söylersek hepimizin daha akıllı ve mutlu olacağımızı söylüyor. Yine de çoğumuz ayağa kalkmak, doğruyu yaşatmaya başlamak için acele etmiyoruz ve doğru söyleyenler arasında sayılmaya bile yönelmek gibi bir niyet içinde olmuyoruz.

Gerçekten de, günlük hayatta (kendimce) dürüst olmaya kendini adamış biri olarak, basit konular hakkında doğru konuştuğumda bile, doğruyu söylemek adına bir "ucube" olarak görülmenin sürekli toplum içinde beni sürüklenmesinin etkisini yaşıyorum.

Basit bir örnek vereyim.Bir arkadaşınız size hediye verdiğinde beğenmediğinizi ona söylemek dürüstlüğü, nezaket kuralları nedeniyle ve makul bir şekilde bunu ifade etme özgürlüğünüze bile izin vermiyor. Yani doğruları olumlu, özenli konuşuyor olma alışkanlığını kendimizde sürekli besleyip büyütmekteyiz bu sosyal yaptırımların bütün baskılarına rağmen. Ne acıdır ki yine de bu durumda bile dürüstlük isteyen kişi, hediyesinin gerçekten beğenilip beğenilmediğini merak eden, bu cevapla mutlu olacak veya bir sonrakinde daha özenli ve sizi tatmin edecek bir hediye ile size gelecek olan kişi, ne yazık ki bu konuda da doğru bir cevap verildiğinde sık sık rahatsızlığını ifade eder.İşte ister nezaket kuralları, ister beklentilerin gerçekleşmesine dayalı olsun, bizler henüz kendimize dürüst olamamanın etkisindeyiz.Ayrıca günümüz dünyasında bize gerçeklerden korkmayı, her zaman acı verdiğine inanmayı da öğrettiler. Dürüst insanları saf, potansiyel kaybedenler olarak görmeye teşvik ediliyoruz. Yalanın daha önemli olduğu, hatta bu sayede daha başarılı olunabileceği, ne yaparsak yapalım sistem ve düzen gereği gerçeğin önemli olmadığının öğretildiği bir düzen içindeyiz.Hepimiz bu hayatın potansiyel kurbanlarıyız anlayışını aşılamaya hazır kültürel propagandayla bombalanmış bir hayata doğduk..Özellikle tüketici kültürü yalanı teşvik eder. Reklam, yalana en çok yaptırım uygulayan kültürel ortamlardan biridir. İnsanları sürekli bir eksiklik halinde, daimi bir istek içinde tutmak, pazar ekonomisini güçlendirir.

Sevgisizlik tüketimcilik için bir nimettir. İşte AŞK bu nimetlerin en yalanı olarak sahte aşk şeklinde karşımıza çıkar..Yalan, yırtıcı reklam dünyasını güçlendirir. Kamusal yaşamda, özellikle de kitlesel medya yoluyla yalanı pasif kabulümüz, özel hayatımızda yalanı korur ve kalıcı hale getirir..Eğer hayatımızı açıkta, doğruları söylemeye adamış olsaydık, kamu hayatımızda magazin gazeteciliğinin ifşa edeceği hiçbir program, faaliyet eylem ve çalışma olmazdı.Sevgiyi bilmeye bağlılık bizi gerçek bir hayata bağlı tutarak, kendimizi hem özel hem de kamusal hayatta açıkça paylaşmaya istekli tutarak koruyabilir. Sevgiyi bilmek için de doğruları bilmek gerekir..Sevgiyi bilmek için kendimize ve başkalarına doğruyu söylemeliyiz..Korkuları ve güvensizlikleri maskelemek için sahte bir benlik yaratmak o kadar yaygın hale geldi ki, çoğumuz artık kim olduğumuzu ve yalanların altında ne hissettiğimizi unutuyoruz.

Dürüst ve net olmak, bu olagelmiş inkarı aşmak, özlemimizi ortaya çıkarmanın ilk adımıdır.Yalanlar ve sırlar bize yük olur ve strese neden olur. Birey her zaman yalan söylediğinde, doğruyu söylemenin bu ağır yükü kaldırabileceğinin farkında değildir.Bunu bilmek için yalanların gitmesine izin vermeliyiz..Bunu bilmek için yalanların hayatımıza girmesini engellemeliyiz.

Bunu başarmak için yalancıların hayatımıza yön vermesini engellemeliyiz..Bunu başarmak için yalancıları hayatımızdan söküp atmalıyız..Biliyoruz ki; sistem ve düzen bunu üzerine kuruluyor. Bunu yıkmak için, ufak menfaatler veya zarar görmemem korkusu nedeniyle, bir virüs gibi hayatımızın tam ortasına yerleşmiş yalancı politikacıları hayatımızdan söküp atmak değil onları bir daha var olmayı düşünmeyecekleri şekilde yok etmeliyiz.

Bunu başarmak için sadece bunu gerçekten istemeli ve yapmalıyız..Evet arkadaşlar bunu yaptıktan sonra her birimiz GERÇEK sevgiyle ve aşkla tanışabiliriz.Her birimiz aşkı, sevgiyi, mutluluğu toplumsal bir etmen olarak var edebiliriz..

İşte aşık olmuş gibi peşinden koştuğumuz siyasilerin AŞKA ihanet edenler olmadığından emin olmalıyız...Mehmet URAL #ferrocan#kendinefilozof#bft yazıları..Paylaşımın herkese açık ve Zotero kayıt linki.https://m.facebook.com/groups/kulturvemerak/permalink/5298022826979849/.

Siyaset Şeysi 1 (Okumak isteyenler için).

https://m.facebook.com/groups/kulturvemerak/permalink/4426155670833240/.

https://www.ozgurifade.com.tr/makaleler/siyaset-seysi-2-265137/
]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

05
Temmuz
07
Mayıs
06
Mayıs
06
Nisan
01
Nisan
25
Mart
14
Mart
28
Şubat
26
Şubat
23
Şubat
18
Şubat
23
Ocak
17
Ocak
16
Ocak
07
Ocak
23
Aralık