Mehmet Ural
Köşe Yazarı
Mehmet Ural
 

İnsan Nasıl İnsan oldu? BEYİN VE BİZ

Öncelikle şu tanımı aklımızda tutalım.."Beyin kendi varlığını farkında olan tek varlıktır.".Evrendeki bütün varlıklar içinde Sadece beyin kendi varlığını farkında olan bir varlıktır.Bunu şöyle anlatmaya çalışayım. Varlık deyince aklımıza gelen birkaç örneği sayalım. Kaval kemiği, kuş tüyü, su molekülü, dünyamız, Güneş, galaksilerin içinde bulunan her bir gök cismi, bir taş parçası veya meteor, zeytin çekirdeği, evdeki çelik çaydanlık, kestiğimiz tırnak veya tırnak makası.Fark ettiyseniz bu örneklerde canlı veya cansız diye bir ayrım yapmadık, bunların hepsi birer varlık. Bu varlıklar birbirleri ile evrensel Kural olan madde enerji ilişkisini ve bunun dinamikliği ile varlıklarını varlık olarak sürdürüyorlar... Evet iddialı sözümüze geri dönelim. Kaval kemiğimizle kuş tüyünün arasındaki ilişki madde ve enerji ilişkisinden öteye geçemez. Aynı durum tırnağımız ile çaydanlığımız arasında da geçerlidir. Çünkü bu varlıklar ilişki içerisinde olacağı diğer varlıklarla anlamlandırılması bir ilişki ve ilişki farkındalığı kuramazlar. Peki konu beynimiz olunca durum ne için değişiyor... Bu değişimi insanın insan olması ile ilişkisi nedir... Yaşasın Neokorteks: Beynin evrimsel olarak en son gelişen kısmı. Öğrenme, planlama, kontrol, lisan, analiz gibi gelişmiş fonksiyonların yapılabilir hale gelmesini sağlamıştır ve bundan sorumludur. Ayrıca duyu algılaması, motor emirlerin oluşumu, uzaysal muhakeme, bilinçli düşünme ve dil üretme ve kavranlaştırma gibi yüksek fonksiyonların yürütülmesinde görev alır. (Neokorteks, diğer adlarıyla neopalyum ya da izokorteks)... Neden yaşasın neokorteks dedik, çünkü beyni olan bir çok canlıda bu oluşum yok. memeli hayvanların beyninin bir parçasıdır ve evrimsel olark en farklı hali İnsandadır. İşte bu sayede İNSAN nasıl İNSAN oldu sorusunun cevabı ortaya çıkar ve "Beyin kendi varlığını farkında olan tek varlıktır." sözünün sahipliğini de insana verir..Bakın oldu işte 'Hemisfer, limbik sistem, arkikorteks - paleokorteks, oksipital lob, temporal lob, Frontal lob, nöron' adlarını bilmesek te olur. Çünkü bunlar sadece tanımlama kavramlarıdır. Bunları bilmemek beynin İNSAN farkındalığı ve beynin kendini farkındalığını etkilemez. Nasıl ki bir başka yabancı dil bilmiyor oluşunuz sizin konuşmayı bilmiyor olduğunuz anlamına gelmezse aynen öyle bir durumdur... İNSAN olmaya başlayalım artık demek lazım kendime, siz okuyanlar söylemeye başlamadan önce... Evet başlayalım öyleyse:Bir beynimiz var. - Bunu arada söylemeden duramayacağım çünkü sıkça görüyorum bir yerlerde. Bütün insanlar beyinlerinin %100 ünü kullanırlar. Bu değişmez bir varoluş kuralıdır. Açıklamasını da yazının sonuna doğru bir yerlerde yapacağım. Merak edenler orada bulacaklar..Evet bir beynimiz var. beyni olan bir çok canlı gibi motor faaliyetleri, yani vücut içinde biyolojik faaliyetleri kontrol etmesinin haricinde canlılarda beyin gelişmişliğine göre şunları yapıyor: Duyu organları ile dışımızdaki varlıklardan Madde / enerji kuralı dahilinde veri alıyor. Oleyyy insan olmaya başladık. İşte size BİLGİ Aldığımız verileri beyin bilgi olarak değelenrmeye tabi tutuyor..Artık Bilginin devamında Öğrenme, Zeka, Fikir, Zihin, Farkındalık, Bilinçaltı, hatta bazılarının tabiri ile metafizik beyin güçleri konularını da sırası ile anlayabiliriz. Bilmeyi öğrenmeye başladık zaten. Biraz okuma bölümü, bilelim değil mi... Yaşam, biz insanlar için bilinçli deneyimimize yol açan bir sürecin varlığını ifade etmektedir. Bilincin birçok tanımı yapılmıştır, ancak hala geniş çapta kabul görmüş, tek tip bir tanımımız yok gibi görünüyor..Bilinç Nedir? Diye bir soru sorduğumuzda kendimize; bize bilincin en kapsamlı tanımını verir aklımıza gelen bilgilerin var ettiği düşüncelerden çıkan fikirlerimiz. İnsanlar bu cevabı verirken de bilinçli olarak veya olmayarak 'Zihin' ve 'Bilinç' arasında net bir ayrım yapar ve bilincin temel olgusuna açıklık getirir. Sadece bunun farkında olup olmadıkları ile de bir ayrım başlar. 'FARKINDALIK' .Yukarıya bir basit paragraf ile kendince bir açıklama yaptık. peki bu paragraftan çıkaracak olduğumuz sonuç nedir. Yani bizde ne tür bir farkındalık var etmesi gerekir diye düşünmeye bunları fark etmeye başlayalım yazılı yorumlarımız ile..Öncelikle şöyle bir cümle ve içeriği dikkatimi çekiyor yukarıda yazılanlardan. "Bilinç Nedir? Diye bir soru sorduğumuzda kendimize; bize bilincin en kapsamlı tanımını verir aklımıza gelen bilgilerin var ettiği düşüncelerden çıkan fikirlerimiz." Bu Soru sonrasındaki cümleyi inceliyoruz. - Kendimize - Bilinç-Tanım- Aklımız - Bilgi (ler) - Var ettiği - Düşünce- Fikir (lerimiz). İşte bu kelimelerde saklı aslında insanın nasıl insan olduğu... Şimdi bu kelimeleri, süreci, ilişkilerini, var oluş ve bizi biz yapan gerekçelerini irdeleyecek neler anlatabiliriz, onları sıralayalım..Fakat önce şu soruların cevabını da göz ardı etmeden düşünelim. Bilinç, insanda mutlaka olması gereken bir olgu mudur? İnsan, içinde bulunduğu durumun bilincinde olmalı ve kendisini tanımalı mıdır? Yukarıda BİLGİ için beyne duyu organları tarafından ulaşan madde - enerji ilişkisine değinmiştik. Bu veriler beyne enerji olarak ulaşır. Beyinde bunlar Yasasın Neokorteks dediğimiz ve adlarını bilmemize gerek olmayan bölümler sayesinde birer algı olarak kaydolurlar. Karanlık, sıcak, mis kokulu, keskin, sivri gibisiyle. Bir rüya gibi değil mi? Rüya demişken aklıma geldi. Laf lafı açar, aslında açılan laf anlatılmak istenen konunun hazır pişmiş yemek tenceresinin kapağını açıp kokusunun yayılması gibi önlenemez bir hale gelir. Hazır yeri gelmişken laf lafı açmışken. Rüyalar duyu organları ile beyne iletilmediği için kalıcı hafızada yer almaz. Ancak bazen Aaa ben bunu rüyamda görmüştüm dediğimiz durumlar duyu organları ile algılanmış hafıza kırıntılarının bilgisel eşleşmesi ile olur... Kalıcı hafıza ile Geçici hafıza. Haydi şimdi de şu BİLGİ kısmını HAFIZA haline getirelim ki ileride ben demiştim, ben biliyordum, benden iyi mi bileceksin cümlelerini kuracak bir bilgi saklama kütüphanemiz olsun. Hem de öyle böyle değil. hangi bilgiyi istiyorsak ve hangi bilgi lazım ise elimizi her (hatta çoğumuzun tercihi elimizi ilk attığımızda) attığımızda tam olark o kütüphaneden lazım olan bilgi kitabı veya notuna ulaşalım. Hem de eksiksiz olarak fazlasız olarak... Hazır bilgi gelmişken beyne onu atmalı kütüphaneye değil mi?Öğrenme fizyolojik bir olaydır. Vücudumuzdaki diğer sistemler (dolaşım, sindirim) gibi beyin de fizyolojik kurallara göre çalışır. Bu nedenle, genel sağlık, beslenme, ilaç kullanımı gibi etkenler öğrenmeyi etkiler. İnsan beyni, kendisine ulaşan verilere anlam yüklemeye onları anlamlandırmaya çalışır. Bunların tekrarlı hale gelmesi de rüya hatırlanmaz duyular ile gelenlerin bilgisi hatırlanır konusu gibi bir detayı var eder.Böylelikle insan, yaşadığı çevreye uyum sağlayabilir. Etkin bir öğrenme için bilgilerin belli bir anlam bütünlüğü ile algılanabileceği öğrenme yöntemleri geliştirir. İşte Hafıza.Hafıza; ben bir daha yaş tahtaya basmam diyorsak, hafızamıza güvenip diyoruz..Konumuz değil sadece alakalı olduğu için bilin diye yazayım çünkü biz beynimizin bütününü, bütün olarak her hücreyi de bağımsız olarak anlatacağız. Çünkü biliyoruz ki İnsan beyni birçok işlemi aynı anda yapabilir (Bunu Davis, 2004 yılında ifade etmişti ki ilk insandan beridir biliniyordu. ). Öğrenme, düşünme, duygular gibi birçok farklı işlem aynı anda yerine getirilebilir. Biz de böyle yapacağız. Her bir farklılığı birlikte ele alacağız... Evet yavaş yavaş kütüphanemiz doluyor, Bilgileri alıyoruz, Hafızayı da var ettik. Unutmadan Yaşasın Neokorteks te diyelim. sonra devam edelim diyeceğim de neresinden devam edelim ona karar veremedim. Bana bir fikir veren olsa ne iyi olurdu..BULDUUUMMM. Fikrim geldi bu defa sıralama ve yazıda hata yapmam. Yaş tahtaya basmayacağım. İşte size FİKİR. Acaba bu iyi bir seçim mi? Yoksa değil mi?.Fikir işte o gelen bilgiler kütüphanemizde ya. benzeri bir bilgi gelince Beynimiz bir bütün olarak aynı bilgi bende var diyor ve kitaplıktan (Hafızadan) onunla ilgili bölümleri anında derleyip diyor ki o yürüdüğün yolda gözünle gördüğün taş KESKİN ayağını keser, O bitkinin DİKENİ var eline batar, O gözüne kestirdiğin meyvenin kabuğu dişini kırar. Falan falan diye bütün duyu organlarıma ile (tekrar) gelen bilgilerin geri bildirimini bedene ve kendisine yapıyor. İşte bu bir bütünlük bilinç olmasa da bedene hükmeder, bilgi olmasa da içgüdüsel olarak bunu tecrübe halinde bedene öğretir. Bizim bilinçli yaptığımız bazı işler vardır, laf lafı açarsa anlatırım bu detayı da. Fikir karşımıza çıkan bir durum için sahip olunan bilgilerin geri bildirimi veya durum için kullanımıdır... Az önce okuduğunuz bütün geri bildirimler farkında iseniz olumsuzlama tarzında idi bunların olumluları da var... Şimdi bu beynimizde var olan geri bildirimler bizi durduramaz hale geliyor. Çünkü İnadım inat adım kel Murat davranışı bir kez var olmuş o yaş tahtaya bir daha basmayacağım fakat o güzel ve lezzetli meyvelerden yiyeceğim, o çamura saplanmadan suyun yanına gidip su içeceğim inadımız bize davranış değişikliği fikri veriyor. Kendini bildiği gibi bedeni de bilen beyin de buna olumlu veya olumsuz tepki verip denemeye yöneltiyor (genelde olan budur) tercih o yaş tahtanın geçen sefer bastığım yeri değil de şu tarafına bassam, o yaprak veya kuru dal parçasının üzerinden geçsem diye yeni bir fikir ile beyne komut veriyor beyin. kendisini geliştiriyor. Beyin öğrenmeye başladı, bilgileri de aldı yaptığı ukalalığa bak bir de FİKİR üretiyor. Rutin öğrenilmiş içgüdüsel davranışın dışına çıkıyor. Neden Çünkü beynin Bir FİKRİ var..Keşke iş sadece bu kadarla kalsa. Beyin bu haliyle az biraz egosu olacak, Farkında çünkü o lezzetli meyvelerin. O meyve yenecek... O kadar! İşte bu takıntı aslında beyinin anlamlandırmayı yapabilmek için, bilgileri ilişkilendirebilme özelliği var olmaya başlaması ile oluyor. Anlam yükleme de, örüntüleme yoluyla gerçekleşiyor. Yoksa evde okunmadan duran kitaplıkta bekleyen kapağı bile açılmamış kitapların bizlerin bilgi ve kültürüne ne faydası olurdu değil mi?Sahi sizlerin evindeki kitaplıklarda hatta KÜTÜPHANELERDE böyle kendi halinde bekleyen kitap yok değil mi? Sizin (Acaba var mı, acaba yok mu?) diye düşünmeye başladığınızı hisseder gibi oldum nedense.Aaa DÜŞÜNMEYE başladık..Beyin anlamlandırmayı yapabilmek için, bilgileri ilişkilendirir. Bu anlam yükleme, örüntüleme yoluyla olur. İşte size DÜŞÜNCE..Bilgi var, hafıza var, Fikir de üretiyoruz, hatta fikrimizin gerçekleşmesi için DÜŞÜNMEYE başladık.. Düşünüyoruz. O ceviz yenecek. Geçen günlerde bir gün yerde bulup yediğim kırık ceviz çok hoşuma gitmişti. Fakat kırıklar bitince sağlam olanı da dişimi kırıyordu neredeyse. Zaten insanlık henüz diş hekimi eğitimi verecek bilgi ve tecrübe birikiminde değil. .Haydaa şu TECRÜBE de nereden çıktı şimdi. Cevizi yemeyi düşünüyordum oysa ki. Dedik ya beynimizi bir bütün olarak ele alacağız fakat tek tek hücre hücre, neron neron olarak ta incelesek bu bütünlük bozulmayacak. O ceviz yenecek. yukarıda bahsetmiştik beyin bilinç olmasa da vücudumuzu biyolojik olarak kontrol eder. Bunu henüz adı koyulmadı ama Beslenme Fizyolojisi ve Besin kimyası konularını kendisi farkında. Bir de bunlara bilgi ekledik HAFIZA olarak, Hatta düşünmeye başlayıp fikir de ileri sürüyoruz.Orta beyin bölümünde yer alan hipokamp (hippocampus) bölgesinin “hafızanın merkezi” fonksiyonunun olduğu yerdir bilgisini de arada çaktırmadan yazalım. .Beyin bütün bunları etkileşimde olduğu ortam ile duyu organları sayesinde yapar. Duyguların öğrenmeye iki tür etkisi olur. Birincisi olumlu duygusal ortam, öğrenme için pozitif etki sağlar. İkinci etki ise öğrenme sırasındaki duygusal yoğunluk öğrenilen bilginin kaydedilmesinde ikinci bir örüntü sağlayabilir. Bu da daha kalıcı bir öğrenme demektir. Cevizin tadını öğrendik durur muyuz hiç O ceviz yenecek.(100 gram cevizde; 65 g yağ, 2 mg sodyum, 441 mg potasyum, 14 g karbonhidrat, 15 g protein, 2,9 mg demir, 38 mg kalsiyum, vardır ve 654 kaloridir.) (C Vitamini 1,3 mg, Kalsiyum,98 mg, Demir, 2,9 mg, "D Vitamini 0 IU", B6 Vitamini 0,5 mg, Magnezyum, 158 mg)İşte bu, ben biliyordum Cevizin bana faydalarını. Hoş henüz Beslenme fizyolojisi ve biyokimyası diyebileceğimiz bir bilgi birikimi yok ama olsun. .Beyin var bizde, hem de BEDAVA. Dediğimiz gibi beyin bir bütün olarak bilinçten bağımsız bedenin kontrolünü yaparken, Duyu organları ile yukarıda BÜYÜK harflerle yazılan özelliklerini de var ediyor. O ayağını kesen taş aklına geldi hafızada, düşünürken bilgilerin kontrolü sırasında, bir de dişini kıran kabuklu ceviz. Dişi sertti Kabuk ta sertti, taş ise keskin. Bunları farkına varıyor beynimiz bir de cevizin faydalarını hatırlıyor hem biyolojik hem de lezzet olarak çünkü tadına baktı diliyle burnuyla, yani duyu organlarıyla. Sonrasında da yedi. Yedikten sonra beyin bunun faydalı bir besin olduğu bilgisini de kaydetti..Bütün bu bilgi ve ardından gelişen süreçte Beynimiz ÇOOKK büyük yol katetti çok kısa sürede. Bunu farkına vardı. Yahu ikidir farkında diye bir kelime yazıyor burada ne ola ki bu"FARKINDALIK." Beyin parçaları ve bütünü aynı anda algılar. Paralel bir işlem yapabilme özelliğinde olan beyin, eşzamanlı düşünme becerisine sahiptir. Çünkü ilgili bilgileri hafızadaki yeri ne olursa olsun hatırlamayı öğrendi, zaten bedenin işleyişi ile ilgili otomatik bir yapısal özelliği var. Bu yolla parça- bütün, neden-sonuç, anlamlandırma analizi gibi çok yönlü düşünme becerilerine sahiptir..Yok yok Anlamlandırma analizi kelimesini BÜYÜK harflerle yazmayacağım Anladınız çünkü o kelimenin ne anlama geldiğini. Farkındalık var çünkü, Az yol kat etmedik değil mi İNSAN olmak için... Beyin doğrudan etkileşim içinde olduğu uyaranlarla birlikte ikincil uyaranları da algılar. Hedefinde olmayan, odaklanılmayan zayıf uyaranlar da fark edilir. İşte bu da beynin bu süreç sonucunda kazandığı işlevsel tecrübedirÖğrenme bilinçli ve bilinçsiz süreçlerle gerçekleşir. Bilinçli olarak öğrendiğimiz bilgilerin yanında, istemeden-farkında olmadan da yeni bilgiler öğreniriz. Farkında olmadan bilinç dışımız da kayıt yapar. Fakat bu kayıt rüyanın kaydı gibi değil duyu organlarının kaydı olarak işlevsel özellik taşır..Her insan özeldir, değerlidir. Her beyin de özeldir, hiçbir beyin diğerine benzemez. Beyin fizyolojik kurallara göre canlılığını sürdürür. Bu nedenle yapısal (genetik) ve çevresel etkenlerden etkilenir. Yani her beyin farklıdır. Tek yumurta ikizi olsanız bile. Tek bir defa ikizlerden birisinin duyu organları ile çevresindeki uyaranlardan birisiyle farklı bir etkileşim içine girmiş olması bile beyinde kalıcı bilgiyi var edebilir. Birlikte gittikleri ikiz bebek arabasından birisi sağ tarafındakiler diğeri sol tarafındakilerden daha çok veya az uyarana maruz kalabilir. Beslenmek için yemek saatinde yeni bir yemek veya tat için birisi hemen yer sıcaktır veya ılık diğeri biraz sonra yer uyuyordur ılık veya soğuktur. İşte birinci kısım örnek duyu organları ile ikinci örnek te biyolojik farklılık var etti beyinde. Bunun bir ömür boyu böyle işlediğini unutmayın. İkizler bile farklı beyine sahipler tabi ki sıradan o, sen, ben farklı olacağız... Beyinde uzun süreli işlevsel değişiklikler yeni bilgiler öğrendiğimiz veya yeni bilgileri tekrar ederek kalıcı hale getirdiğimiz zaman meydana gelir. İkizlerde bile bu fark vardır. biri soğuk sever biri ılık, nedenini biliyorsunuz. Biri kırmızı sever yolda gördüğü çiçekten dolay biri yeşil onun baktığı tarafta çimenlik vardı. Eee gezmeye çıktığımızda ikizler hep kendi yerlerinde oturuyor genelde de güzergah aynı oluyor. Durum aslında bu kadar basit. Bu farklılık ta bizleri şu açıklamaya götürüyor.Beynin öğrenme ve değişme kapasitesi beyin plastisitesi ya da beyin esnekliği kavramı ile ifade edilir. Bu kavram özet olarak deneyimlerin beyindeki sinir yollarını yeniden nasıl düzenlediğini ifade eder. Bu sinir yolları düzenlemesi de Bizleri Beyin kapasitesi yani halk arasında üst düzey bilgili gibi algılanacak bir yola götürür..Sanki bu üst düzey bilgili olmak konusunu merak ettiniz mi. Nasıl olacak diye düşünen oldu mu. İşte ben de bunu merak ettimBakın yine ikiledik kelimeyi."MERAK"Merak insana enerji ve keyif verir. Merak ve öğrenmek birbirinin sebep sonucudur. İnsan, zihnindeki sorulara, belirsizliklere ve çelişkilere son vermek için çaba gösterir; araştırır, keşfeder, öğrenir. Okuyun okuyun. MERAK iyidir. Bakın merak sayesinde beynimiz keyif alamaya da başladı..Merak duygusu, insan olma yolculuğunda beynimizde var oldu. Çünkü beynimizin keyfi yerine gelmeye başladı. Artık beynimizin yeni bir özelliği var MERAK. Merak insanda “güçlü duygusal enerjilerden” biridir derler. Canlı ve heyecanlı bir ruh hali içinde insanın hayattan istediği başarılı sonuçlar almasına yardımcı olur derler. Sözlüklerde bu kavram şöyle tanımlanıyor: “Bir şeyi anlamak, öğrenmek, görmek vb. için duyulan, içten gelen istek.” Neden ŞEY kelimesi kullanırlar anlamış değilim. Ben yukarıda o kadar yazı yazdım hiç ŞEY yok. .Okuyucularıma not: Bir ara hatırlatın da şu ŞEY kelimesinin İNSANIN İNSAN olma yolculuğundaki en zararlı kelimelerden biri olduğu konusuna değineyim nedenleri ile. Bunun bir sonraki tehlikeli hali Azhaimer desem herhalde abartmış olmam. Gerçekten o kadar tehlikelidir bu kelimeyi kullanmak beyin ve insan için.Not Bitti. UNUTMAYIN. Hatırlatın..Yukarıda bahsettiğimiz bir bilimsel kelime vardı latince "hipokamp" İşte bu hipokamp ile ilgili buluşlar sonrasında su kısacık cümle gündeme gelmeye başladı, “Merak ilmin hocasıdır” gerçeğinin bilimsel teyidi olmaktadır. İşte böyle bir özelliği var MERAK kelimesinin..Çok yazı var araya hiç reklam almadık olur mu. Biraz da reklam yapalım değil mi?Grubumuzun adının neden Kültür ve Merak grubu olduğunu şimdi anladınız mı? Merak edilenleri öğrenip mutlu olması için beyninizin.Grubumuzun reklamını da yaptık bedavaya araya sıkıştırıp artık devam edelim. Bakalım İNSAN olduk mu? Önce bir sorayım buraya kadar uzun süren bir okuma yaptınız.Acıkan var mı buraya kadar uzun uzun okuyup zaman geçti çünkü. Yumurta kırp omlet yapalım mı? Haydi öyleyse 10 profesyonel ahçı 10 tane de anasının kuzusu elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemiş gönüllü lazım bize.Akademik araştırma yapacağız burada herhalde. Az buz değil bir sürü kişi var buradan faydalanan değil mi?Şimdi şu profesyonel 10 ahçıdan ve amatör 10 sözüm ona yumurta kırabileceğini düşünen (İçlerinden ne var ki bunda diye geçiren) arkadaşlarımız ocak başına yok ya mutfağa alalım. Onlardan3 veya ört yumurta ile bizlere omlet yapmasını isteyelim. Onlar omlet yaparken fMRI cihazı ile beyin etkinliklerini ölçelim. .Ben hemen sonucu açıklıyorum. Sonuçta hiç mutfağa girmemiş olanların beyin etkinliklerinin profesyonel ahçılarınkine göre daha yüksek olduğu belirleyecek olduğumuzdan şüpheniz olmasın. Çünkü benzer deneyler yapıldı. Sonuç: Yeni öğrenilen bir iş, eylem, hareket gerçekleştirilirken başlangıçta çok fazla beyin etkinliği gerekiyor. Hareket tekrar edildiğinde otonom hale geliyor. Bu, bir davranış tekrar edildiğinde o hareketi gerçekleştirirken beynin daha az enerji harcadığı anlamına geliyor. İşte bunu adı da tecrübe. Tecrübeli eleman aranmasının nedenini çok anlamasam da (çünkü tecrübe kazanmak için o işi yapmak zorunda) Hoşgörü ve insancıl değil Bencil sadece kazanç odaklı bir düşünce gibi geliyor bana. "TECRÜBE" de yine iki kez yazılmış. Durun yukarıdaki bilgiye ek kısaca değinelim. Gerçekten de bir insan için en değerli bilgi, tecrübenin kazandırdığı bilgidir. Çünkü yaşanmış ve denenmiştir.Tecrübe öyle kolay kazanılan bir bilgi ve beceri değildir; herhangi bir konuda yaparak, okuyup öğrenerek, deneyerek ve yaşanarak zamanla öğrenilen bir bilgi birikimidir. Tecrübenin insan için önemi işte bu omlet konusunda yaptığımız deney sonucu ile ilişkilendirilince ortay çıkıyor. Usta ahçılar çok daha az beyin enerjisi ve aktivitesi ile yaptıkları çok basit bir işi tecrübesizler beyin için hayli maliyetli ve zorlayıcı bir şekilde yaptılar. Tamam beyin bedava dediysek işletme giderleri de o kadar yüksek olmamalı değil mi. Evet iki kez tecrübe konusunu okuyunca siz de artık hangi konularda tecrübe sahibi olmanız gerektiğini kendiniz bilirsiniz. Sizle bir deney yapalım Tecrübeli olan ile olmayan. hafızası güçlü olan ile olmayan bir şekilde fark var etsin.Uzun yazı okumak ta bir tecrübedir. Buraya kadar okuduysanız sakın bu paylaşıma BEĞENİ Tuşu ile mesaj bırakmayın, beğeni yerine Yanındayım, İnanılmaz, Muhteşem hatta çok uzun yazdığım için KIZGIN simgesini kullanın. Unutmayın HAFIZA var sizde. Böylece farkı siz takip edin. ikonu veya simgesi artık siz hangi şekilde ad veriyorsanız. Belki ayrıştırıcı bir istek olacak fakat bu da bir bilgi verecek bizlere..Buraya kadar hep bilgi, deneyim, hafıza falan gibi beyne ait özelliklerden bahsettik insanın insan olması yolunda. Bir de şu MEŞHUR sözü duyarız ya öğretmenler aileleri üzmemek için söylerler. Ya aileler çocuklarını küçük düşürmemek için söylerler."Çucuğunuz (veya Çocuğumuz) ZEKİ ama çalışmıyor." sahi KİM bu Zeki ne iş yapar. ZEKA ile ilgisi sadece ses veya söyleniş benzerliği mi acaba..Size Zekilik veya ZEKA konusunun kısaca tanımından sonra çok ilginç ve akılda kalıcı bir örnek ile bilinen şeklinden ziyade İNSANLIK ve beyin için önemini anlamınızı sağlayacağımı umuyorum Sözlük tanımı: insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü. (Hz. Google de böylediyor.) Aslen zeka gerçek ve geniş anlamda ifade edilecek olursa: Herhangi bir faaliyet, ihtiyaç zorluk veya zorunluluk durumunda, beynin kendi kendine öğrenme (beynin bir bütün olarak bütün verileri kullanabileceğini söylemiştik), Hafızada yer alan bilgilerden yararlanabilme ve bunu yaparken daha önce hin var olmamış fikir üretebilme özelliğidir. Bu özellik aynı zamanda her duruma uyabilmeye, her sorunu çözebilmeye, kısacası beynin birçok yeteneğinin birlikte uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkarılabilecek yeni işlevsel ve kullanılabilir bir çözüm yeteneği sergileyebilmesidir..Zeka ürünlerinin ilginç bir özelliği vardır. Daha önce hiç düşünülmemiş, hiç yapılmamış ve denenmemiş (Denese bile bir eksiklik veya hatadan dolayı işlevsel olmamış) olması gerekir. Ayrıca bir zeka ürünü ortaya çıktığında bunu gören hemen herkes tarafından taklit edilebilir olması, (Bazı teknik, teknolojik zeka ürünleri de o bilgiye sahip olanlar için bu kadar basit olmalı) yine hemen herkes tarafında da uygulanabilir olması özelliği taşıması ile fark edilir. .Şimdi gelelim örneğimize. Malum bir çok kişi sormuş ve bir çok kişiye de sorulmuş olan bir soru vardır.İnsanlık tarihinin en büyük icadı nedir? DiyeBu soruya eskiden beri en çok verilen cevap TEKERLEK olmuştur.İşte olaylara ve olanlara benim bakış açım burada biraz farklı.tekerlek çok işlevseldir. doğrudur fakat doğada tekerlek benzeri silindir veya dairesel bir çok örnek mevcuttur. hatta tekerlek öncesinde sadece yuvarlanabilme özelliğinden dolayı yuvarlak ağaçlar kullanılmış ta olabilir üzerinde bir yük taşımak için.Fakat tekerlek tam işlevsel bir zeka ürünü değildir. Burada tekerleğin her yere her isteyen ve her durumda kullanılabilir olmasını sağlayan tekerlek merkezine koyulan DİNGİL önemlidir. Dingil kullanmayı akıl eden ZEKA sahibi ilk insana TEŞEKKÜRLER.... Bir kurama göre: Belli bir faaliyet gösteren kişi uyaran ve tepki arasında bağ kurar. İnsan beyni öğrenirken uyaran ve tepki eşlemeleri yapar ancak burada diğer canlılardan önemli bir fark vardır. İnsan önce uyaranı anlamlandırmak ister. Yani insan anlamlandırarak öğrenir. Anlam için de bellek ön plana çıkar. Bir başka kuram olarak nörofizyolojik öğrenme kuramı: Öğrenmenin temelinde sinir sistemi ve beyin yer alır. Beyin temelli öğrenme, beynin yapısı ve fonksiyonları dikkate alınarak geliştirilen öğrenme modelidir.Her iki durumda da işin bilimsel kısmı değil bizlik kısmı önemlidir. Bilgiler bizlere bizlerin anlayacağı şekilde sunulmalıdır. İşte ben bunu yapmaya çalıştım. Bir örnek daha vereyim zeka ile ilgili hoşuma gitti.Diş fırçası biliyorsunuz ki ilk kez William Addis adında bir mahkum buldu. Hapishanede verilen yemeklerde çıkan tavuk kemikleri üzerine delikler delerek ve o delikler üzerine birer uçları birbirine bağlanmış kıllardan bir demet haline getirdi. Kılların Alt kısımlarını kemiğe yapıştırarak sağlamlaştırdı. Böylece modern diş fırçası doğdu..Diş fırcası demişken diş macunu ile ilgili zeka örneğini size okutmadan bırakmam sizi. .Yeni kurulan bir diş macunu fabrikası satış sonrasında satıcılardan bazı kutuların içinin boş çıktığına dair şikayetler alır. Bu şikayetler artınca da fabrika mühendisler tarafından incelemeye alınır. Hata dolum ile paketleme arsındaki çözümü çok zor olan bir durumdur. Bunu için fabrikanın uzun süre kapalı kalması gerekecektir. Hemen bir çözüm bulunur. Son paketleme bölümündeki yürüyen bat sonuna ağırlık ölçen bir sistem yapılır. Kutular gelince fotosel algılar ve ölçüm yapar dolu kutular ambalaja devam eder. fakat boş kutu gelince makine otomatik olarak duru ve alarm çalmaya başlar. Bu alarm sonrasında boş kutu alınır ve makine tekrar çalışır. İşler yoluna girmiştir. Alarm sesini arada sırada duyan Patron ve müdür artık şikayet almayacakları düşüncesi ile rahat rahat işlerini yapmaya giderler.Öğleden sonra geldiklerinde uzun süre makine alarm sesi duymadıklarını fark ederler. Uzaktan bakınca makinenin devrede olduğunu görürler ve gidip paketleme bölümündeki ustaya ne olduğunu sorarlar. Usta bu makine zırt pırt ötüyor ve duruyor diye çırağa bunu takip etme ve makineyi devreye koyma görevi verdik. O da sık sık kalkıp bunu yapınca sıkıldı ve ölçün bölümünün öncesindeki transfer batına vantilatör koydu. Boş geçen kutular vantilatör rüzgarı ile yerdeki toplama kutusunda birikiyor dedi..İşte arkadaşlar zeka böyle bir özellikle işler. Hiç umulmadık çözümler üretir. Genelde bir kanı vardır Tembel insanlar pratik çözüm bulurlar diye. İşte o öğretmenin bahsettiği Zeki ama çalışmıyor dediği öğrenci belki de bu öğrencidir. Herhalde fabrika sahibi de onu ödüllendirmiştir. Sonrasını bilmiyorum.Şimdi anlamaya başladınız mı beynimizin neden yüzde yüzünü kullanıyor olduğumuzu.Burada önemli olan beynimizdeki bilgilerim ne kadar verimli kullanılmış olduğudur yoksa beynimizde bulunan hücrelerin hepsi canlı aktif ve faaldir. İşte o nedenle beynimizdeki hücrelerin yani beynimizin yüzde yüzünü kullanıyoruz diyorum. Anahtarla çivi çakmak, çekiçle cam kesmek, ayakkabı ile saç taramak hiçbirimizin yapmayı düşünmeyeceği eylemler.Bütün bu verdiğim örnekler her ne kadar yapılacak olduğunda salakça gibi duruyor olsa da, beyin tarafından kullanılması veya kullanılmaması gereken bilgiler olarak ayırt edilir. Bu uç örnekleri ise şu nedenle verdim. Aslında beynimizdeki bütün bilgileri doğru kullanmak önemlidir. Beynimizin bilgi depolama kapasitesine de henüz ölçüm yapacak kadar çok bilgi eklenmemiştir. Sahip olunan ve olunacak bütün bilgiler hafızada yer bulabilir. İşte biz beynimizin ne kadar verimli kullanıldı konusunda bu detayalara dikkat çekmek istedik. Yüzde yüzünü kullanıyoruz fakat ne kadar verimli kullanılması gerektiği önemsemez bir şekilde yapıyoruz bunu..İşte insanın insan olmaz serüveninde "Kendi varlığını farkına varan beyin" diğer beyin sahibi canlılardan daha ileri bir şekilde farklılık gösterip evrimleşerek insanın insan olma özelliğini kazanmasında, burada anlatmaya çalıştığım süreçlere ve özelliklere sahip olduğu için insan insan olmuştur... Bunca uzun yazıyı okudunuz teşekkür ederim. Sizler için faydalı olup olmadığını bilmiyorum. Beğenip beğenmediğiniz konusunda da bir fikrim yok. Fakat sizden küçük bir ricam olacak. Bu yazıyı gerek içerik tercihlere yani bilgi seçim ve aktarımı, gerekse de üslubu bakımından değerlendireceksiniz küçük bir yorumu yazarsanız mutlu olurum. Yazacağınız yorumlar sonraki yazılarımda dikkat edilecek detayları verecek. Sizlere de katkınız için teşekkürler..Biraz özel bilgi lazım değil mi?Beynin Her yarım küresinde 4’er lop vardır: görevleri falan bizim yazımızın konusu değil. Sadece bilgi.1- Frontal (ön) lop2- Paryetal (yan) lop3- Temporal (şakak) lop4- Occipital (arka) loplarBu adı geçen bölgeler yani loblar duyu organlarının beyne bilgi ilettiği, beynin de duygusal bilgileri aldığı yerlerin adıdır. Bunlar da beyin sahibi canlılarda en farklı biçimde insanda var olmuştur...Yazan Mehmet Ural#ferrocan#kendinefilozof.#Kültürvemerak.#BFT yazıları ]]>
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2022 - Salı
Mehmet Ural

İnsan Nasıl İnsan oldu? BEYİN VE BİZ

Fotoğraf açıklaması yok.

Öncelikle şu tanımı aklımızda tutalım.."Beyin kendi varlığını farkında olan tek varlıktır.".Evrendeki bütün varlıklar içinde Sadece beyin kendi varlığını farkında olan bir varlıktır.Bunu şöyle anlatmaya çalışayım. Varlık deyince aklımıza gelen birkaç örneği sayalım. Kaval kemiği, kuş tüyü, su molekülü, dünyamız, Güneş, galaksilerin içinde bulunan her bir gök cismi, bir taş parçası veya meteor, zeytin çekirdeği, evdeki çelik çaydanlık, kestiğimiz tırnak veya tırnak makası.Fark ettiyseniz bu örneklerde canlı veya cansız diye bir ayrım yapmadık, bunların hepsi birer varlık. Bu varlıklar birbirleri ile evrensel Kural olan madde enerji ilişkisini ve bunun dinamikliği ile varlıklarını varlık olarak sürdürüyorlar...

Evet iddialı sözümüze geri dönelim. Kaval kemiğimizle kuş tüyünün arasındaki ilişki madde ve enerji ilişkisinden öteye geçemez. Aynı durum tırnağımız ile çaydanlığımız arasında da geçerlidir. Çünkü bu varlıklar ilişki içerisinde olacağı diğer varlıklarla anlamlandırılması bir ilişki ve ilişki farkındalığı kuramazlar. Peki konu beynimiz olunca durum ne için değişiyor... Bu değişimi insanın insan olması ile ilişkisi nedir... Yaşasın Neokorteks: Beynin evrimsel olarak en son gelişen kısmı. Öğrenme, planlama, kontrol, lisan, analiz gibi gelişmiş fonksiyonların yapılabilir hale gelmesini sağlamıştır ve bundan sorumludur. Ayrıca duyu algılaması, motor emirlerin oluşumu, uzaysal muhakeme, bilinçli düşünme ve dil üretme ve kavranlaştırma gibi yüksek fonksiyonların yürütülmesinde görev alır. (Neokorteks, diğer adlarıyla neopalyum ya da izokorteks)...

Neden yaşasın neokorteks dedik, çünkü beyni olan bir çok canlıda bu oluşum yok. memeli hayvanların beyninin bir parçasıdır ve evrimsel olark en farklı hali İnsandadır. İşte bu sayede İNSAN nasıl İNSAN oldu sorusunun cevabı ortaya çıkar ve "Beyin kendi varlığını farkında olan tek varlıktır." sözünün sahipliğini de insana verir..Bakın oldu işte 'Hemisfer, limbik sistem, arkikorteks - paleokorteks, oksipital lob, temporal lob, Frontal lob, nöron' adlarını bilmesek te olur. Çünkü bunlar sadece tanımlama kavramlarıdır. Bunları bilmemek beynin İNSAN farkındalığı ve beynin kendini farkındalığını etkilemez. Nasıl ki bir başka yabancı dil bilmiyor oluşunuz sizin konuşmayı bilmiyor olduğunuz anlamına gelmezse aynen öyle bir durumdur... İNSAN olmaya başlayalım artık demek lazım kendime, siz okuyanlar söylemeye başlamadan önce...

Evet başlayalım öyleyse:Bir beynimiz var. - Bunu arada söylemeden duramayacağım çünkü sıkça görüyorum bir yerlerde. Bütün insanlar beyinlerinin %100 ünü kullanırlar. Bu değişmez bir varoluş kuralıdır. Açıklamasını da yazının sonuna doğru bir yerlerde yapacağım. Merak edenler orada bulacaklar..Evet bir beynimiz var. beyni olan bir çok canlı gibi motor faaliyetleri, yani vücut içinde biyolojik faaliyetleri kontrol etmesinin haricinde canlılarda beyin gelişmişliğine göre şunları yapıyor: Duyu organları ile dışımızdaki varlıklardan Madde / enerji kuralı dahilinde veri alıyor. Oleyyy insan olmaya başladık. ?

İşte size BİLGİ Aldığımız verileri beyin bilgi olarak değelenrmeye tabi tutuyor..Artık Bilginin devamında Öğrenme, Zeka, Fikir, Zihin, Farkındalık, Bilinçaltı, hatta bazılarının tabiri ile metafizik beyin güçleri konularını da sırası ile anlayabiliriz. Bilmeyi öğrenmeye başladık zaten. Biraz okuma bölümü, bilelim değil mi... Yaşam, biz insanlar için bilinçli deneyimimize yol açan bir sürecin varlığını ifade etmektedir. Bilincin birçok tanımı yapılmıştır, ancak hala geniş çapta kabul görmüş, tek tip bir tanımımız yok gibi görünüyor..Bilinç Nedir? Diye bir soru sorduğumuzda kendimize; bize bilincin en kapsamlı tanımını verir aklımıza gelen bilgilerin var ettiği düşüncelerden çıkan fikirlerimiz. İnsanlar bu cevabı verirken de bilinçli olarak veya olmayarak 'Zihin' ve 'Bilinç' arasında net bir ayrım yapar ve bilincin temel olgusuna açıklık getirir. Sadece bunun farkında olup olmadıkları ile de bir ayrım başlar.

'FARKINDALIK' .Yukarıya bir basit paragraf ile kendince bir açıklama yaptık. peki bu paragraftan çıkaracak olduğumuz sonuç nedir. Yani bizde ne tür bir farkındalık var etmesi gerekir diye düşünmeye bunları fark etmeye başlayalım yazılı yorumlarımız ile..Öncelikle şöyle bir cümle ve içeriği dikkatimi çekiyor yukarıda yazılanlardan. "Bilinç Nedir? Diye bir soru sorduğumuzda kendimize; bize bilincin en kapsamlı tanımını verir aklımıza gelen bilgilerin var ettiği düşüncelerden çıkan fikirlerimiz." Bu Soru sonrasındaki cümleyi inceliyoruz.

- Kendimize

- Bilinç-Tanım- Aklımız

- Bilgi (ler)

- Var ettiği

- Düşünce- Fikir (lerimiz).

İşte bu kelimelerde saklı aslında insanın nasıl insan olduğu... Şimdi bu kelimeleri, süreci, ilişkilerini, var oluş ve bizi biz yapan gerekçelerini irdeleyecek neler anlatabiliriz, onları sıralayalım..Fakat önce şu soruların cevabını da göz ardı etmeden düşünelim. Bilinç, insanda mutlaka olması gereken bir olgu mudur? İnsan, içinde bulunduğu durumun bilincinde olmalı ve kendisini tanımalı mıdır?

Yukarıda BİLGİ için beyne duyu organları tarafından ulaşan madde - enerji ilişkisine değinmiştik. Bu veriler beyne enerji olarak ulaşır. Beyinde bunlar Yasasın Neokorteks dediğimiz ve adlarını bilmemize gerek olmayan bölümler sayesinde birer algı olarak kaydolurlar. Karanlık, sıcak, mis kokulu, keskin, sivri gibisiyle. Bir rüya gibi değil mi? Rüya demişken aklıma geldi. Laf lafı açar, aslında açılan laf anlatılmak istenen konunun hazır pişmiş yemek tenceresinin kapağını açıp kokusunun yayılması gibi önlenemez bir hale gelir. Hazır yeri gelmişken laf lafı açmışken. Rüyalar duyu organları ile beyne iletilmediği için kalıcı hafızada yer almaz. Ancak bazen Aaa ben bunu rüyamda görmüştüm dediğimiz durumlar duyu organları ile algılanmış hafıza kırıntılarının bilgisel eşleşmesi ile olur... Kalıcı hafıza ile Geçici hafıza. Haydi şimdi de şu BİLGİ kısmını HAFIZA haline getirelim ki ileride ben demiştim, ben biliyordum, benden iyi mi bileceksin cümlelerini kuracak bir bilgi saklama kütüphanemiz olsun. Hem de öyle böyle değil. hangi bilgiyi istiyorsak ve hangi bilgi lazım ise elimizi her (hatta çoğumuzun tercihi elimizi ilk attığımızda) attığımızda tam olark o kütüphaneden lazım olan bilgi kitabı veya notuna ulaşalım. Hem de eksiksiz olarak fazlasız olarak...

Hazır bilgi gelmişken beyne onu atmalı kütüphaneye değil mi?Öğrenme fizyolojik bir olaydır. Vücudumuzdaki diğer sistemler (dolaşım, sindirim) gibi beyin de fizyolojik kurallara göre çalışır. Bu nedenle, genel sağlık, beslenme, ilaç kullanımı gibi etkenler öğrenmeyi etkiler. İnsan beyni, kendisine ulaşan verilere anlam yüklemeye onları anlamlandırmaya çalışır. Bunların tekrarlı hale gelmesi de rüya hatırlanmaz duyular ile gelenlerin bilgisi hatırlanır konusu gibi bir detayı var eder.Böylelikle insan, yaşadığı çevreye uyum sağlayabilir. Etkin bir öğrenme için bilgilerin belli bir anlam bütünlüğü ile algılanabileceği öğrenme yöntemleri geliştirir. İşte Hafıza.Hafıza; ben bir daha yaş tahtaya basmam diyorsak, hafızamıza güvenip diyoruz..Konumuz değil sadece alakalı olduğu için bilin diye yazayım çünkü biz beynimizin bütününü, bütün olarak her hücreyi de bağımsız olarak anlatacağız. Çünkü biliyoruz ki İnsan beyni birçok işlemi aynı anda yapabilir (Bunu Davis, 2004 yılında ifade etmişti ki ilk insandan beridir biliniyordu. ? ). Öğrenme, düşünme, duygular gibi birçok farklı işlem aynı anda yerine getirilebilir. Biz de böyle yapacağız. Her bir farklılığı birlikte ele alacağız...

Evet yavaş yavaş kütüphanemiz doluyor, Bilgileri alıyoruz, Hafızayı da var ettik. Unutmadan Yaşasın Neokorteks te diyelim. sonra devam edelim diyeceğim de neresinden devam edelim ona karar veremedim. Bana bir fikir veren olsa ne iyi olurdu..BULDUUUMMM. Fikrim geldi bu defa sıralama ve yazıda hata yapmam. Yaş tahtaya basmayacağım. İşte size FİKİR. Acaba bu iyi bir seçim mi? Yoksa değil mi?.Fikir işte o gelen bilgiler kütüphanemizde ya. benzeri bir bilgi gelince Beynimiz bir bütün olarak aynı bilgi bende var diyor ve kitaplıktan (Hafızadan) onunla ilgili bölümleri anında derleyip diyor ki o yürüdüğün yolda gözünle gördüğün taş KESKİN ayağını keser, O bitkinin DİKENİ var eline batar, O gözüne kestirdiğin meyvenin kabuğu dişini kırar. Falan falan diye bütün duyu organlarıma ile (tekrar) gelen bilgilerin geri bildirimini bedene ve kendisine yapıyor. İşte bu bir bütünlük bilinç olmasa da bedene hükmeder, bilgi olmasa da içgüdüsel olarak bunu tecrübe halinde bedene öğretir. Bizim bilinçli yaptığımız bazı işler vardır, laf lafı açarsa anlatırım bu detayı da. Fikir karşımıza çıkan bir durum için sahip olunan bilgilerin geri bildirimi veya durum için kullanımıdır...

Az önce okuduğunuz bütün geri bildirimler farkında iseniz olumsuzlama tarzında idi bunların olumluları da var... Şimdi bu beynimizde var olan geri bildirimler bizi durduramaz hale geliyor. Çünkü İnadım inat adım kel Murat davranışı bir kez var olmuş o yaş tahtaya bir daha basmayacağım fakat o güzel ve lezzetli meyvelerden yiyeceğim, o çamura saplanmadan suyun yanına gidip su içeceğim inadımız bize davranış değişikliği fikri veriyor. Kendini bildiği gibi bedeni de bilen beyin de buna olumlu veya olumsuz tepki verip denemeye yöneltiyor (genelde olan budur) tercih o yaş tahtanın geçen sefer bastığım yeri değil de şu tarafına bassam, o yaprak veya kuru dal parçasının üzerinden geçsem diye yeni bir fikir ile beyne komut veriyor beyin. kendisini geliştiriyor. Beyin öğrenmeye başladı, bilgileri de aldı yaptığı ukalalığa bak bir de FİKİR üretiyor. Rutin öğrenilmiş içgüdüsel davranışın dışına çıkıyor. Neden Çünkü beynin Bir FİKRİ var..Keşke iş sadece bu kadarla kalsa. Beyin bu haliyle az biraz egosu olacak, Farkında çünkü o lezzetli meyvelerin. O meyve yenecek... O kadar! İşte bu takıntı aslında beyinin anlamlandırmayı yapabilmek için, bilgileri ilişkilendirebilme özelliği var olmaya başlaması ile oluyor. Anlam yükleme de, örüntüleme yoluyla gerçekleşiyor. Yoksa evde okunmadan duran kitaplıkta bekleyen kapağı bile açılmamış kitapların bizlerin bilgi ve kültürüne ne faydası olurdu değil mi?Sahi sizlerin evindeki kitaplıklarda hatta KÜTÜPHANELERDE böyle kendi halinde bekleyen kitap yok değil mi? ? Sizin (Acaba var mı, acaba yok mu?) diye düşünmeye başladığınızı hisseder gibi oldum nedense.Aaa DÜŞÜNMEYE başladık..Beyin anlamlandırmayı yapabilmek için, bilgileri ilişkilendirir. Bu anlam yükleme, örüntüleme yoluyla olur. İşte size DÜŞÜNCE..Bilgi var, hafıza var, Fikir de üretiyoruz, hatta fikrimizin gerçekleşmesi için DÜŞÜNMEYE başladık.. Düşünüyoruz. O ceviz yenecek. Geçen günlerde bir gün yerde bulup yediğim kırık ceviz çok hoşuma gitmişti. Fakat kırıklar bitince sağlam olanı da dişimi kırıyordu neredeyse. Zaten insanlık henüz diş hekimi eğitimi verecek bilgi ve tecrübe birikiminde değil. .Haydaa şu TECRÜBE de nereden çıktı şimdi. ? Cevizi yemeyi düşünüyordum oysa ki. ? Dedik ya beynimizi bir bütün olarak ele alacağız fakat tek tek hücre hücre, neron neron olarak ta incelesek bu bütünlük bozulmayacak. O ceviz yenecek. yukarıda bahsetmiştik beyin bilinç olmasa da vücudumuzu biyolojik olarak kontrol eder. Bunu henüz adı koyulmadı ama Beslenme Fizyolojisi ve Besin kimyası konularını kendisi farkında. Bir de bunlara bilgi ekledik HAFIZA olarak, Hatta düşünmeye başlayıp fikir de ileri sürüyoruz.Orta beyin bölümünde yer alan hipokamp (hippocampus) bölgesinin “hafızanın merkezi” fonksiyonunun olduğu yerdir bilgisini de arada çaktırmadan yazalım. ?.Beyin bütün bunları etkileşimde olduğu ortam ile duyu organları sayesinde yapar. Duyguların öğrenmeye iki tür etkisi olur. Birincisi olumlu duygusal ortam, öğrenme için pozitif etki sağlar. İkinci etki ise öğrenme sırasındaki duygusal yoğunluk öğrenilen bilginin kaydedilmesinde ikinci bir örüntü sağlayabilir. Bu da daha kalıcı bir öğrenme demektir. Cevizin tadını öğrendik durur muyuz hiç O ceviz yenecek.(100 gram cevizde; 65 g yağ, 2 mg sodyum, 441 mg potasyum, 14 g karbonhidrat, 15 g protein, 2,9 mg demir, 38 mg kalsiyum, vardır ve 654 kaloridir.) (C Vitamini 1,3 mg, Kalsiyum,98 mg, Demir, 2,9 mg, "D Vitamini 0 IU", B6 Vitamini 0,5 mg, Magnezyum, 158 mg)İşte bu, ben biliyordum Cevizin bana faydalarını. Hoş henüz Beslenme fizyolojisi ve biyokimyası diyebileceğimiz bir bilgi birikimi yok ama olsun. .Beyin var bizde, hem de BEDAVA. ?

Dediğimiz gibi beyin bir bütün olarak bilinçten bağımsız bedenin kontrolünü yaparken, Duyu organları ile yukarıda BÜYÜK harflerle yazılan özelliklerini de var ediyor. O ayağını kesen taş aklına geldi hafızada, düşünürken bilgilerin kontrolü sırasında, bir de dişini kıran kabuklu ceviz. Dişi sertti Kabuk ta sertti, taş ise keskin. Bunları farkına varıyor beynimiz bir de cevizin faydalarını hatırlıyor hem biyolojik hem de lezzet olarak çünkü tadına baktı diliyle burnuyla, yani duyu organlarıyla. Sonrasında da yedi. Yedikten sonra beyin bunun faydalı bir besin olduğu bilgisini de kaydetti..Bütün bu bilgi ve ardından gelişen süreçte Beynimiz ÇOOKK büyük yol katetti çok kısa sürede. Bunu farkına vardı. Yahu ikidir farkında diye bir kelime yazıyor burada ne ola ki bu"FARKINDALIK." Beyin parçaları ve bütünü aynı anda algılar. Paralel bir işlem yapabilme özelliğinde olan beyin, eşzamanlı düşünme becerisine sahiptir. Çünkü ilgili bilgileri hafızadaki yeri ne olursa olsun hatırlamayı öğrendi, zaten bedenin işleyişi ile ilgili otomatik bir yapısal özelliği var. Bu yolla parça- bütün, neden-sonuç, anlamlandırma analizi gibi çok yönlü düşünme becerilerine sahiptir..Yok yok Anlamlandırma analizi kelimesini BÜYÜK harflerle yazmayacağım Anladınız çünkü o kelimenin ne anlama geldiğini. Farkındalık var çünkü, Az yol kat etmedik değil mi İNSAN olmak için...

Beyin doğrudan etkileşim içinde olduğu uyaranlarla birlikte ikincil uyaranları da algılar. Hedefinde olmayan, odaklanılmayan zayıf uyaranlar da fark edilir. İşte bu da beynin bu süreç sonucunda kazandığı işlevsel tecrübedirÖğrenme bilinçli ve bilinçsiz süreçlerle gerçekleşir. Bilinçli olarak öğrendiğimiz bilgilerin yanında, istemeden-farkında olmadan da yeni bilgiler öğreniriz. Farkında olmadan bilinç dışımız da kayıt yapar. Fakat bu kayıt rüyanın kaydı gibi değil duyu organlarının kaydı olarak işlevsel özellik taşır..Her insan özeldir, değerlidir. Her beyin de özeldir, hiçbir beyin diğerine benzemez. Beyin fizyolojik kurallara göre canlılığını sürdürür. Bu nedenle yapısal (genetik) ve çevresel etkenlerden etkilenir. Yani her beyin farklıdır. Tek yumurta ikizi olsanız bile. Tek bir defa ikizlerden birisinin duyu organları ile çevresindeki uyaranlardan birisiyle farklı bir etkileşim içine girmiş olması bile beyinde kalıcı bilgiyi var edebilir. Birlikte gittikleri ikiz bebek arabasından birisi sağ tarafındakiler diğeri sol tarafındakilerden daha çok veya az uyarana maruz kalabilir. Beslenmek için yemek saatinde yeni bir yemek veya tat için birisi hemen yer sıcaktır veya ılık diğeri biraz sonra yer uyuyordur ılık veya soğuktur. İşte birinci kısım örnek duyu organları ile ikinci örnek te biyolojik farklılık var etti beyinde. Bunun bir ömür boyu böyle işlediğini unutmayın. İkizler bile farklı beyine sahipler tabi ki sıradan o, sen, ben farklı olacağız... Beyinde uzun süreli işlevsel değişiklikler yeni bilgiler öğrendiğimiz veya yeni bilgileri tekrar ederek kalıcı hale getirdiğimiz zaman meydana gelir. İkizlerde bile bu fark vardır. biri soğuk sever biri ılık, nedenini biliyorsunuz. Biri kırmızı sever yolda gördüğü çiçekten dolay biri yeşil onun baktığı tarafta çimenlik vardı. Eee gezmeye çıktığımızda ikizler hep kendi yerlerinde oturuyor genelde de güzergah aynı oluyor. Durum aslında bu kadar basit. Bu farklılık ta bizleri şu açıklamaya götürüyor.Beynin öğrenme ve değişme kapasitesi beyin plastisitesi ya da beyin esnekliği kavramı ile ifade edilir. Bu kavram özet olarak deneyimlerin beyindeki sinir yollarını yeniden nasıl düzenlediğini ifade eder. Bu sinir yolları düzenlemesi de Bizleri Beyin kapasitesi yani halk arasında üst düzey bilgili gibi algılanacak bir yola götürür..Sanki bu üst düzey bilgili olmak konusunu merak ettiniz mi. Nasıl olacak diye düşünen oldu mu. İşte ben de bunu merak ettimBakın yine ikiledik kelimeyi."MERAK"Merak insana enerji ve keyif verir. Merak ve öğrenmek birbirinin sebep sonucudur. İnsan, zihnindeki sorulara, belirsizliklere ve çelişkilere son vermek için çaba gösterir; araştırır, keşfeder, öğrenir. Okuyun okuyun. MERAK iyidir. Bakın merak sayesinde beynimiz keyif alamaya da başladı..Merak duygusu, insan olma yolculuğunda beynimizde var oldu. Çünkü beynimizin keyfi yerine gelmeye başladı. Artık beynimizin yeni bir özelliği var MERAK. Merak insanda “güçlü duygusal enerjilerden” biridir derler.

Canlı ve heyecanlı bir ruh hali içinde insanın hayattan istediği başarılı sonuçlar almasına yardımcı olur derler. Sözlüklerde bu kavram şöyle tanımlanıyor: “Bir şeyi anlamak, öğrenmek, görmek vb. için duyulan, içten gelen istek.” Neden ŞEY kelimesi kullanırlar anlamış değilim. Ben yukarıda o kadar yazı yazdım hiç ŞEY yok. .Okuyucularıma not: Bir ara hatırlatın da şu ŞEY kelimesinin İNSANIN İNSAN olma yolculuğundaki en zararlı kelimelerden biri olduğu konusuna değineyim nedenleri ile. Bunun bir sonraki tehlikeli hali Azhaimer desem herhalde abartmış olmam. Gerçekten o kadar tehlikelidir bu kelimeyi kullanmak beyin ve insan için.Not Bitti. UNUTMAYIN. Hatırlatın..Yukarıda bahsettiğimiz bir bilimsel kelime vardı latince "hipokamp" İşte bu hipokamp ile ilgili buluşlar sonrasında su kısacık cümle gündeme gelmeye başladı, “Merak ilmin hocasıdır” gerçeğinin bilimsel teyidi olmaktadır. İşte böyle bir özelliği var MERAK kelimesinin..Çok yazı var araya hiç reklam almadık olur mu. Biraz da reklam yapalım değil mi?Grubumuzun adının neden Kültür ve Merak grubu olduğunu şimdi anladınız mı? Merak edilenleri öğrenip mutlu olması için beyninizin.Grubumuzun reklamını da yaptık bedavaya araya sıkıştırıp artık devam edelim. Bakalım İNSAN olduk mu? Önce bir sorayım buraya kadar uzun süren bir okuma yaptınız.Acıkan var mı buraya kadar uzun uzun okuyup zaman geçti çünkü. Yumurta kırp omlet yapalım mı? Haydi öyleyse 10 profesyonel ahçı 10 tane de anasının kuzusu elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemiş gönüllü lazım bize.Akademik araştırma yapacağız burada herhalde. Az buz değil bir sürü kişi var buradan faydalanan değil mi?Şimdi şu profesyonel 10 ahçıdan ve amatör 10 sözüm ona yumurta kırabileceğini düşünen (İçlerinden ne var ki bunda diye geçiren) arkadaşlarımız ocak başına yok ya mutfağa alalım. Onlardan3 veya ört yumurta ile bizlere omlet yapmasını isteyelim. Onlar omlet yaparken fMRI cihazı ile beyin etkinliklerini ölçelim. .Ben hemen sonucu açıklıyorum. Sonuçta hiç mutfağa girmemiş olanların beyin etkinliklerinin profesyonel ahçılarınkine göre daha yüksek olduğu belirleyecek olduğumuzdan şüpheniz olmasın. Çünkü benzer deneyler yapıldı. ?

Sonuç: Yeni öğrenilen bir iş, eylem, hareket gerçekleştirilirken başlangıçta çok fazla beyin etkinliği gerekiyor. Hareket tekrar edildiğinde otonom hale geliyor. Bu, bir davranış tekrar edildiğinde o hareketi gerçekleştirirken beynin daha az enerji harcadığı anlamına geliyor. İşte bunu adı da tecrübe. Tecrübeli eleman aranmasının nedenini çok anlamasam da (çünkü tecrübe kazanmak için o işi yapmak zorunda) Hoşgörü ve insancıl değil Bencil sadece kazanç odaklı bir düşünce gibi geliyor bana. "TECRÜBE" de yine iki kez yazılmış. Durun yukarıdaki bilgiye ek kısaca değinelim. Gerçekten de bir insan için en değerli bilgi, tecrübenin kazandırdığı bilgidir. Çünkü yaşanmış ve denenmiştir.Tecrübe öyle kolay kazanılan bir bilgi ve beceri değildir; herhangi bir konuda yaparak, okuyup öğrenerek, deneyerek ve yaşanarak zamanla öğrenilen bir bilgi birikimidir. Tecrübenin insan için önemi işte bu omlet konusunda yaptığımız deney sonucu ile ilişkilendirilince ortay çıkıyor. Usta ahçılar çok daha az beyin enerjisi ve aktivitesi ile yaptıkları çok basit bir işi tecrübesizler beyin için hayli maliyetli ve zorlayıcı bir şekilde yaptılar. Tamam beyin bedava dediysek işletme giderleri de o kadar yüksek olmamalı değil mi. Evet iki kez tecrübe konusunu okuyunca siz de artık hangi konularda tecrübe sahibi olmanız gerektiğini kendiniz bilirsiniz.

Sizle bir deney yapalım Tecrübeli olan ile olmayan. hafızası güçlü olan ile olmayan bir şekilde fark var etsin.Uzun yazı okumak ta bir tecrübedir. Buraya kadar okuduysanız sakın bu paylaşıma BEĞENİ Tuşu ile mesaj bırakmayın, beğeni yerine Yanındayım, İnanılmaz, Muhteşem hatta çok uzun yazdığım için KIZGIN simgesini kullanın. Unutmayın HAFIZA var sizde. Böylece farkı siz takip edin. ? ikonu veya simgesi artık siz hangi şekilde ad veriyorsanız. Belki ayrıştırıcı bir istek olacak fakat bu da bir bilgi verecek bizlere..Buraya kadar hep bilgi, deneyim, hafıza falan gibi beyne ait özelliklerden bahsettik insanın insan olması yolunda. Bir de şu MEŞHUR sözü duyarız ya öğretmenler aileleri üzmemek için söylerler. Ya aileler çocuklarını küçük düşürmemek için söylerler."Çucuğunuz (veya Çocuğumuz) ZEKİ ama çalışmıyor." sahi KİM bu Zeki ne iş yapar. ZEKA ile ilgisi sadece ses veya söyleniş benzerliği mi acaba..Size Zekilik veya ZEKA konusunun kısaca tanımından sonra çok ilginç ve akılda kalıcı bir örnek ile bilinen şeklinden ziyade İNSANLIK ve beyin için önemini anlamınızı sağlayacağımı umuyorum Sözlük tanımı: insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü. (Hz. Google de böylediyor.)

Aslen zeka gerçek ve geniş anlamda ifade edilecek olursa: Herhangi bir faaliyet, ihtiyaç zorluk veya zorunluluk durumunda, beynin kendi kendine öğrenme (beynin bir bütün olarak bütün verileri kullanabileceğini söylemiştik), Hafızada yer alan bilgilerden yararlanabilme ve bunu yaparken daha önce hin var olmamış fikir üretebilme özelliğidir. Bu özellik aynı zamanda her duruma uyabilmeye, her sorunu çözebilmeye, kısacası beynin birçok yeteneğinin birlikte uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkarılabilecek yeni işlevsel ve kullanılabilir bir çözüm yeteneği sergileyebilmesidir..Zeka ürünlerinin ilginç bir özelliği vardır. Daha önce hiç düşünülmemiş, hiç yapılmamış ve denenmemiş (Denese bile bir eksiklik veya hatadan dolayı işlevsel olmamış) olması gerekir. Ayrıca bir zeka ürünü ortaya çıktığında bunu gören hemen herkes tarafından taklit edilebilir olması, (Bazı teknik, teknolojik zeka ürünleri de o bilgiye sahip olanlar için bu kadar basit olmalı) yine hemen herkes tarafında da uygulanabilir olması özelliği taşıması ile fark edilir. .Şimdi gelelim örneğimize. Malum bir çok kişi sormuş ve bir çok kişiye de sorulmuş olan bir soru vardır.İnsanlık tarihinin en büyük icadı nedir? DiyeBu soruya eskiden beri en çok verilen cevap TEKERLEK olmuştur.İşte olaylara ve olanlara benim bakış açım burada biraz farklı.tekerlek çok işlevseldir. doğrudur fakat doğada tekerlek benzeri silindir veya dairesel bir çok örnek mevcuttur. hatta tekerlek öncesinde sadece yuvarlanabilme özelliğinden dolayı yuvarlak ağaçlar kullanılmış ta olabilir üzerinde bir yük taşımak için.Fakat tekerlek tam işlevsel bir zeka ürünü değildir. Burada tekerleğin her yere her isteyen ve her durumda kullanılabilir olmasını sağlayan tekerlek merkezine koyulan DİNGİL önemlidir. Dingil kullanmayı akıl eden ZEKA sahibi ilk insana TEŞEKKÜRLER....

Bir kurama göre: Belli bir faaliyet gösteren kişi uyaran ve tepki arasında bağ kurar. İnsan beyni öğrenirken uyaran ve tepki eşlemeleri yapar ancak burada diğer canlılardan önemli bir fark vardır. İnsan önce uyaranı anlamlandırmak ister. Yani insan anlamlandırarak öğrenir. Anlam için de bellek ön plana çıkar. Bir başka kuram olarak nörofizyolojik öğrenme kuramı: Öğrenmenin temelinde sinir sistemi ve beyin yer alır. Beyin temelli öğrenme, beynin yapısı ve fonksiyonları dikkate alınarak geliştirilen öğrenme modelidir.Her iki durumda da işin bilimsel kısmı değil bizlik kısmı önemlidir. Bilgiler bizlere bizlerin anlayacağı şekilde sunulmalıdır. İşte ben bunu yapmaya çalıştım. Bir örnek daha vereyim zeka ile ilgili hoşuma gitti.Diş fırçası biliyorsunuz ki ilk kez William Addis adında bir mahkum buldu. Hapishanede verilen yemeklerde çıkan tavuk kemikleri üzerine delikler delerek ve o delikler üzerine birer uçları birbirine bağlanmış kıllardan bir demet haline getirdi. Kılların Alt kısımlarını kemiğe yapıştırarak sağlamlaştırdı. Böylece modern diş fırçası doğdu..Diş fırcası demişken diş macunu ile ilgili zeka örneğini size okutmadan bırakmam sizi. .Yeni kurulan bir diş macunu fabrikası satış sonrasında satıcılardan bazı kutuların içinin boş çıktığına dair şikayetler alır. Bu şikayetler artınca da fabrika mühendisler tarafından incelemeye alınır. Hata dolum ile paketleme arsındaki çözümü çok zor olan bir durumdur. Bunu için fabrikanın uzun süre kapalı kalması gerekecektir. Hemen bir çözüm bulunur. Son paketleme bölümündeki yürüyen bat sonuna ağırlık ölçen bir sistem yapılır. Kutular gelince fotosel algılar ve ölçüm yapar dolu kutular ambalaja devam eder. fakat boş kutu gelince makine otomatik olarak duru ve alarm çalmaya başlar. Bu alarm sonrasında boş kutu alınır ve makine tekrar çalışır. İşler yoluna girmiştir. Alarm sesini arada sırada duyan Patron ve müdür artık şikayet almayacakları düşüncesi ile rahat rahat işlerini yapmaya giderler.Öğleden sonra geldiklerinde uzun süre makine alarm sesi duymadıklarını fark ederler. Uzaktan bakınca makinenin devrede olduğunu görürler ve gidip paketleme bölümündeki ustaya ne olduğunu sorarlar. Usta bu makine zırt pırt ötüyor ve duruyor diye çırağa bunu takip etme ve makineyi devreye koyma görevi verdik. O da sık sık kalkıp bunu yapınca sıkıldı ve ölçün bölümünün öncesindeki transfer batına vantilatör koydu. Boş geçen kutular vantilatör rüzgarı ile yerdeki toplama kutusunda birikiyor dedi..İşte arkadaşlar zeka böyle bir özellikle işler. Hiç umulmadık çözümler üretir. Genelde bir kanı vardır Tembel insanlar pratik çözüm bulurlar diye.

İşte o öğretmenin bahsettiği Zeki ama çalışmıyor dediği öğrenci belki de bu öğrencidir. Herhalde fabrika sahibi de onu ödüllendirmiştir. Sonrasını bilmiyorum.Şimdi anlamaya başladınız mı beynimizin neden yüzde yüzünü kullanıyor olduğumuzu.Burada önemli olan beynimizdeki bilgilerim ne kadar verimli kullanılmış olduğudur yoksa beynimizde bulunan hücrelerin hepsi canlı aktif ve faaldir. İşte o nedenle beynimizdeki hücrelerin yani beynimizin yüzde yüzünü kullanıyoruz diyorum. Anahtarla çivi çakmak, çekiçle cam kesmek, ayakkabı ile saç taramak hiçbirimizin yapmayı düşünmeyeceği eylemler.Bütün bu verdiğim örnekler her ne kadar yapılacak olduğunda salakça gibi duruyor olsa da, beyin tarafından kullanılması veya kullanılmaması gereken bilgiler olarak ayırt edilir. Bu uç örnekleri ise şu nedenle verdim. Aslında beynimizdeki bütün bilgileri doğru kullanmak önemlidir. Beynimizin bilgi depolama kapasitesine de henüz ölçüm yapacak kadar çok bilgi eklenmemiştir. Sahip olunan ve olunacak bütün bilgiler hafızada yer bulabilir. İşte biz beynimizin ne kadar verimli kullanıldı konusunda bu detayalara dikkat çekmek istedik. Yüzde yüzünü kullanıyoruz fakat ne kadar verimli kullanılması gerektiği önemsemez bir şekilde yapıyoruz bunu..İşte insanın insan olmaz serüveninde "Kendi varlığını farkına varan beyin" diğer beyin sahibi canlılardan daha ileri bir şekilde farklılık gösterip evrimleşerek insanın insan olma özelliğini kazanmasında, burada anlatmaya çalıştığım süreçlere ve özelliklere sahip olduğu için insan insan olmuştur...

Bunca uzun yazıyı okudunuz teşekkür ederim. Sizler için faydalı olup olmadığını bilmiyorum. Beğenip beğenmediğiniz konusunda da bir fikrim yok. Fakat sizden küçük bir ricam olacak. Bu yazıyı gerek içerik tercihlere yani bilgi seçim ve aktarımı, gerekse de üslubu bakımından değerlendireceksiniz küçük bir yorumu yazarsanız mutlu olurum. Yazacağınız yorumlar sonraki yazılarımda dikkat edilecek detayları verecek. Sizlere de katkınız için teşekkürler..Biraz özel bilgi lazım değil mi?Beynin Her yarım küresinde 4’er lop vardır: görevleri falan bizim yazımızın konusu değil. Sadece bilgi.1- Frontal (ön) lop2- Paryetal (yan) lop3- Temporal (şakak) lop4- Occipital (arka) loplarBu adı geçen bölgeler yani loblar duyu organlarının beyne bilgi ilettiği, beynin de duygusal bilgileri aldığı yerlerin adıdır. Bunlar da beyin sahibi canlılarda en farklı biçimde insanda var olmuştur...Yazan Mehmet Ural#ferrocan#kendinefilozof.#Kültürvemerak.#BFT yazıları

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

05
Temmuz
07
Mayıs
06
Mayıs
06
Nisan
01
Nisan
25
Mart
14
Mart
28
Şubat
26
Şubat
23
Şubat
18
Şubat
23
Ocak
17
Ocak
16
Ocak
07
Ocak
23
Aralık