Mehmet Ural
Köşe Yazarı
Mehmet Ural
 

SONUMUZ NE OLACAK?

"The Universe 25 Experiment"Günümüz dünyasına, ütopyalarımıza, hayallerimize ışık tutan deney: Universe 25Her şey ne kadar harika olurdu öyle değil mi? Diye başlarız bazen sohbetlerimize. Katillerin, canilerin, manyakların olmadığı herkesin mutlu, huzurlu ve adil şartlarda yaşadığı bir hayat düşünürüz.Hastalık ve ölüm riski olmayan bir dünya. Canınızın istediği şeyi, istediğiniz anda yapabildiğiniz müthiş güvenli bir dünya.. Böyle devam edip giden bir düşünceler ütopyası bizleri düşünürken mutlu eder. İşte bu düşüncemizi 1968 yılında John B. Calhoun, tıpkı o büyük bir hevesle ‘keşke olsa’ dediğimiz dünyanın işleyişini incelemek için o deneyi kuruyor. Ütopyanın test edildiği bir deney: Ama bunu insanlarla değil de, farelerle yapıyor. 8 Fere ile başlayıp tam 3000 fareyi kapsayacak kocaman bir yaşam alanı inşa ediyor.The Universe 25 Experiment Anlatalım okuyun. Bu deney alanında deney boyunca tükenmeyecek kadar bol su, yaşam için uygun sıcaklık ve düzenli veteriner hizmeti var. Ayrıca farelerin hayatını tehdit eden hiçbir yırtıcı hayvan da bulunmuyor burada. Yaklaşık 2.5 x 2.5 tabanı ve 90cm duvar yüksekliği olan bir kapalı bir düzenek düşünün. Her duvarda zeminden 50 cm yüksekliğe kadar dikine çıkan, duvara yapışık 16 tane tünel ve her tünelde 4 adet oda. Yani duvar başına 64, toplam 256 oda. Şimdi bu ortama tamamen sağlıklı ortamlarda büyütülmüş, 4 dişi 4 erkek fare bırakalım. Onların keyifle yaşamlarını sürmeleri için uygun ortamı hazırlayalım. Sıcaklık 20 dereceye sabitlensin, sınırsız temiz su kaynağı olsun ve tünelin tepesinden onları besleyecek bol bol besin verilsin..Deneyin ilk aşamasında Calhoun, buraya 4 adet erkek ve 4 adet de dişi fare koyuyor. Bunlar en şanslı 8 fare. Deneyin 104 günlük “ilk evre” sinde, fareler ortama uyum sağlamaya çalışıp kendilerine yaşam alanı oluşturuyor. Bakıyorlar ki alan gayet müsait, hemen çalışmalara geçip üremeye başlıyorlar... Tarihleme ve üreme nüfusu şu şekilde tam olarak, yaklaşık olarak 60 günde bir 2 katına çıkıyor ve 315. günde 600’ün üstünde bir nüfusa ulaşılıyor. Aslında halen çok büyük bir sıkıntı yok, sonuçta düzenek yaklaşık 3000 fareyi alabilecek kapasitede. Farelerin sağlık kontrolleri düzenli yapılıyor, beslenme konusunda da kimsenin bir sıkıntısı yok... Nüfus Çok Artarsa Ne Olur? sorusunun cevabını bulacak gibiyiz. Fakat bu noktadan sonra ufak ufak başlayan ve sonrasında gittikçe korkunçlaşan olaylar oluyor. Farelerin bu rahat ve ütopik hayatı onları sosyalleşmeye yönlendiriyor, artık fareler yemeklerini grupça yemeye başlıyorlar. Fakat süreç bir süre sonra bu şekilde devam etmiyor. Yeni doğan farelerde bu hızlı sosyalleşmenin, gruplaşmanın ve birlikte yaşamanın ardından yavaş yavaş asosyalleşme görülmeye başlıyor. Topluluk içinde yaşayan farelerde sosyal bağ kurma becerilerinde azalma görülüyor ve böylece Calhoun’un bu döneme “duraklama dönemi” diyor..Duraklama dönemi sonrasında farelerde çok tuhaf davranışlar başlıyor. Yeni nesil farelerde psikolojik problemler oluşuyor. Kendilerini amaçsız olarak görüyorlar ve bu yüzden de fareler saldırganlaşmaya başlıyor. Erkek fareler, dişi veya erkek fareleri öldürmeye ve onlara tecavüz etmeye kalkıyor, tecavüze uğrayan erkek fare ise hiç bir tepki veya karşılık vermiyor, erkek fareler yuvalarını ve dişisini korumaktan vazgeçiyor, asosyal bir hayat sürüyor ve belli bir yerde yaşamak yerine odalar arasında geziyorlar... Ancak bu dönemde Calhoun’un “beautiful ones” (Güzeller) dediği bir grup fare oluşuyor. Bu azınlık fare grubu diğer farelerden farklı davranış sergiliyorlar. Şöyle ki; saldırgan tavırlar sergilemiyor kendilerine ait odalarda yaşıyorlar hatta diğer fareleri buradan uzak tutmak için oda kapılarını kapatıyorlar ve onlardan bağımsız bir hayat sürmeye başlıyorlar. Birbirleri uyumlu bir yaşam sürüyorlar ancak çiftleşmiyorlar. Bu kötü dış dünyaya neden çocuk getirelim ki dercesine bir hayat yani... Deneyin bu noktasında, fareler maksimum nüfusa ulaşmışken (560. gün 2200 birey) bu noktadan sonra gittikçe daha çok hızlanan bir nüfus düşüşü başlıyor ve 610. günde nüfus 100 ün altına düşüyor. Anne farelerin yavrularını öldürmesi, çiftleşmenin hemen hemen sıfıra inmesinden dolayı nüfus çok hızlı bir biçimde düşmeye başlıyor ve böylece deneydeki fare sayısı ilk aylardaki sayıya kadar düşüyor.Calhoun bu döneme “ölüm evresi” diyor. Bunun üzerine Calhoun, “güzeller” dediği gruptan bazı fareleri deneyden alıyor ve doğal bir yaşam alanına bırakıyor ve onları incelemeye başlıyor. Ama farelerde hiçbir değişim olmuyor hala çiftleşmiyor ve asosyal davranıyorlar... Deneyin sonucunda, genç nüfusun olmaması ile birlikte geriye kalan yaşlı nüfus da zamanla ölüyor böylece deneydeki tüm fareler ölüyor ve deney bitiyor..Durun deney bitti fakat yazı bitmedi. John Calhoun aynı deneyi 25 kez daha tekrarladı ve her seferinde sonuç aynıydı. Calhoun'un bilimsel çalışması, toplumsal çöküşü yorumlamak için bir model olarak kullanılmıştır ve araştırması, kentsel sosyoloji çalışması için bir odak noktası olarak hizmet etmektedir... Bu çalışmalar toplumun geleceği hakkında oldukça karanlık ve ürkütücü sonuçlar ortaya koysa da, kendisi durumun o kadar da kötü olmayabileceğini söylüyordu. İnsanın farelerden farklı olarak alan kullanımı konusunda daha akılcı olabileceğini, öz farkındalık ve yaratıcılık sayesinde Universe 25'inkine benzemeyen bir kaderimiz olabileceğini düşünüyordu. Hatta Calhoun, daha yaratıcı olan ve sosyal açıdan daha gelişmiş farelerin, etraflarındaki korkunç dünyadan kurtulma konusunda daha büyük adaylar olduğunu belirtiyordu..Yine de, her şeyin güllük gülistanlık gözükmediğini de söylüyordu. Şehirlerimizin nasıl işlediğini dikkat etmezsek, veya toplum içerisindeki rollerin gerektirdiğinden fazla miktarda bir nüfusa ulaşırsak, ''Davranışsal çöküş'' evresine girerek giderek amaçsız ve hedefsiz bireyler haline dönüşebileceğimizi söylüyor. Bu evreye girdiğimiz anda geri dönüşün hiçbir şekilde olmayacağını, her şeyin kontrolden çıktığını, ufukta belirdiği anda bile çok dikkatli olmamız gerektiğini belirtiyor..John Calhoun nüfus artışının önüne geçmek ve yaratıcılığı artırmak amacıyla pek çok deney yaptı ve çözüm yolları aradı. İnsanlık için en öne çıkardığı düşüncelerinden biri uzay kolonileşmesiydi. (Sahi mars işleri ne alemde, sizin de aklınıza geldi mi? ) Bu deney sonrasında en önemli sonuçlar şehircilikte başladı. Bunun yanı sıra dünya üzerindeki şehirlerimizin dizaynı konusunda da fikirleri bulunuyordu. Tüm bu çalışmaları, şehir planlamacılığı konusunda devrimlerin meydana gelmesini sağladı... Özetle Calhoun, hem psikolojik açıdan, hem de somut bir şekilde bu çalışmasıyla insanlığın nüfus artışının etkilerini net bir şekilde ortaya koyarken, bir yandan da pek çok çözüm önerisi gündeme getirmeyi başararak bilim tarihine adını altın harflerle yazdırdı..Şimdi acaba dünyamızın nüfusu ve imkanlarını düşününce hangi evredeyiz diye düşünmek lazım. Yarın da bu konuda yazalım. #KültürveMerak #TheUniverse25Experiment#Universe25#Universe25Deneyi#Universe25 ]]>
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2022 - Çarşamba
Mehmet Ural

SONUMUZ NE OLACAK?

"The Universe 25 Experiment"Günümüz dünyasına, ütopyalarımıza, hayallerimize ışık tutan deney: Universe 25Her şey ne kadar harika olurdu öyle değil mi? Diye başlarız bazen sohbetlerimize. Katillerin, canilerin, manyakların olmadığı herkesin mutlu, huzurlu ve adil şartlarda yaşadığı bir hayat düşünürüz.Hastalık ve ölüm riski olmayan bir dünya. Canınızın istediği şeyi, istediğiniz anda yapabildiğiniz müthiş güvenli bir dünya.. Böyle devam edip giden bir düşünceler ütopyası bizleri düşünürken mutlu eder. İşte bu düşüncemizi 1968 yılında John B. Calhoun, tıpkı o büyük bir hevesle ‘keşke olsa’ dediğimiz dünyanın işleyişini incelemek için o deneyi kuruyor. Ütopyanın test edildiği bir deney: Ama bunu insanlarla değil de, farelerle yapıyor. 8 Fere ile başlayıp tam 3000 fareyi kapsayacak kocaman bir yaşam alanı inşa ediyor.The Universe 25 Experiment Anlatalım okuyun.

Bu deney alanında deney boyunca tükenmeyecek kadar bol su, yaşam için uygun sıcaklık ve düzenli veteriner hizmeti var. Ayrıca farelerin hayatını tehdit eden hiçbir yırtıcı hayvan da bulunmuyor burada. Yaklaşık 2.5 x 2.5 tabanı ve 90cm duvar yüksekliği olan bir kapalı bir düzenek düşünün. Her duvarda zeminden 50 cm yüksekliğe kadar dikine çıkan, duvara yapışık 16 tane tünel ve her tünelde 4 adet oda. Yani duvar başına 64, toplam 256 oda. Şimdi bu ortama tamamen sağlıklı ortamlarda büyütülmüş, 4 dişi 4 erkek fare bırakalım. Onların keyifle yaşamlarını sürmeleri için uygun ortamı hazırlayalım. Sıcaklık 20 dereceye sabitlensin, sınırsız temiz su kaynağı olsun ve tünelin tepesinden onları besleyecek bol bol besin verilsin..Deneyin ilk aşamasında Calhoun, buraya 4 adet erkek ve 4 adet de dişi fare koyuyor. Bunlar en şanslı 8 fare. Deneyin 104 günlük “ilk evre” sinde, fareler ortama uyum sağlamaya çalışıp kendilerine yaşam alanı oluşturuyor. Bakıyorlar ki alan gayet müsait, hemen çalışmalara geçip üremeye başlıyorlar... Tarihleme ve üreme nüfusu şu şekilde tam olarak, yaklaşık olarak 60 günde bir 2 katına çıkıyor ve 315. günde 600’ün üstünde bir nüfusa ulaşılıyor. Aslında halen çok büyük bir sıkıntı yok, sonuçta düzenek yaklaşık 3000 fareyi alabilecek kapasitede. Farelerin sağlık kontrolleri düzenli yapılıyor, beslenme konusunda da kimsenin bir sıkıntısı yok...

Nüfus Çok Artarsa Ne Olur? sorusunun cevabını bulacak gibiyiz. Fakat bu noktadan sonra ufak ufak başlayan ve sonrasında gittikçe korkunçlaşan olaylar oluyor. Farelerin bu rahat ve ütopik hayatı onları sosyalleşmeye yönlendiriyor, artık fareler yemeklerini grupça yemeye başlıyorlar. Fakat süreç bir süre sonra bu şekilde devam etmiyor. Yeni doğan farelerde bu hızlı sosyalleşmenin, gruplaşmanın ve birlikte yaşamanın ardından yavaş yavaş asosyalleşme görülmeye başlıyor. Topluluk içinde yaşayan farelerde sosyal bağ kurma becerilerinde azalma görülüyor ve böylece Calhoun’un bu döneme “duraklama dönemi” diyor..Duraklama dönemi sonrasında farelerde çok tuhaf davranışlar başlıyor. Yeni nesil farelerde psikolojik problemler oluşuyor. Kendilerini amaçsız olarak görüyorlar ve bu yüzden de fareler saldırganlaşmaya başlıyor. Erkek fareler, dişi veya erkek fareleri öldürmeye ve onlara tecavüz etmeye kalkıyor, tecavüze uğrayan erkek fare ise hiç bir tepki veya karşılık vermiyor, erkek fareler yuvalarını ve dişisini korumaktan vazgeçiyor, asosyal bir hayat sürüyor ve belli bir yerde yaşamak yerine odalar arasında geziyorlar...

Ancak bu dönemde Calhoun’un “beautiful ones” (Güzeller) dediği bir grup fare oluşuyor. Bu azınlık fare grubu diğer farelerden farklı davranış sergiliyorlar. Şöyle ki; saldırgan tavırlar sergilemiyor kendilerine ait odalarda yaşıyorlar hatta diğer fareleri buradan uzak tutmak için oda kapılarını kapatıyorlar ve onlardan bağımsız bir hayat sürmeye başlıyorlar. Birbirleri uyumlu bir yaşam sürüyorlar ancak çiftleşmiyorlar. Bu kötü dış dünyaya neden çocuk getirelim ki dercesine bir hayat yani... Deneyin bu noktasında, fareler maksimum nüfusa ulaşmışken (560. gün 2200 birey) bu noktadan sonra gittikçe daha çok hızlanan bir nüfus düşüşü başlıyor ve 610. günde nüfus 100 ün altına düşüyor.

Anne farelerin yavrularını öldürmesi, çiftleşmenin hemen hemen sıfıra inmesinden dolayı nüfus çok hızlı bir biçimde düşmeye başlıyor ve böylece deneydeki fare sayısı ilk aylardaki sayıya kadar düşüyor.Calhoun bu döneme “ölüm evresi” diyor. Bunun üzerine Calhoun, “güzeller” dediği gruptan bazı fareleri deneyden alıyor ve doğal bir yaşam alanına bırakıyor ve onları incelemeye başlıyor. Ama farelerde hiçbir değişim olmuyor hala çiftleşmiyor ve asosyal davranıyorlar... Deneyin sonucunda, genç nüfusun olmaması ile birlikte geriye kalan yaşlı nüfus da zamanla ölüyor böylece deneydeki tüm fareler ölüyor ve deney bitiyor..Durun deney bitti fakat yazı bitmedi. John Calhoun aynı deneyi 25 kez daha tekrarladı ve her seferinde sonuç aynıydı. Calhoun'un bilimsel çalışması, toplumsal çöküşü yorumlamak için bir model olarak kullanılmıştır ve araştırması, kentsel sosyoloji çalışması için bir odak noktası olarak hizmet etmektedir... Bu çalışmalar toplumun geleceği hakkında oldukça karanlık ve ürkütücü sonuçlar ortaya koysa da, kendisi durumun o kadar da kötü olmayabileceğini söylüyordu. İnsanın farelerden farklı olarak alan kullanımı konusunda daha akılcı olabileceğini, öz farkındalık ve yaratıcılık sayesinde Universe 25'inkine benzemeyen bir kaderimiz olabileceğini düşünüyordu. Hatta Calhoun, daha yaratıcı olan ve sosyal açıdan daha gelişmiş farelerin, etraflarındaki korkunç dünyadan kurtulma konusunda daha büyük adaylar olduğunu belirtiyordu..Yine de, her şeyin güllük gülistanlık gözükmediğini de söylüyordu.

Şehirlerimizin nasıl işlediğini dikkat etmezsek, veya toplum içerisindeki rollerin gerektirdiğinden fazla miktarda bir nüfusa ulaşırsak, ''Davranışsal çöküş'' evresine girerek giderek amaçsız ve hedefsiz bireyler haline dönüşebileceğimizi söylüyor. Bu evreye girdiğimiz anda geri dönüşün hiçbir şekilde olmayacağını, her şeyin kontrolden çıktığını, ufukta belirdiği anda bile çok dikkatli olmamız gerektiğini belirtiyor..John Calhoun nüfus artışının önüne geçmek ve yaratıcılığı artırmak amacıyla pek çok deney yaptı ve çözüm yolları aradı. İnsanlık için en öne çıkardığı düşüncelerinden biri uzay kolonileşmesiydi. (Sahi mars işleri ne alemde,? sizin de aklınıza geldi mi? )

Bu deney sonrasında en önemli sonuçlar şehircilikte başladı. Bunun yanı sıra dünya üzerindeki şehirlerimizin dizaynı konusunda da fikirleri bulunuyordu. Tüm bu çalışmaları, şehir planlamacılığı konusunda devrimlerin meydana gelmesini sağladı... Özetle Calhoun, hem psikolojik açıdan, hem de somut bir şekilde bu çalışmasıyla insanlığın nüfus artışının etkilerini net bir şekilde ortaya koyarken, bir yandan da pek çok çözüm önerisi gündeme getirmeyi başararak bilim tarihine adını altın harflerle yazdırdı..Şimdi acaba dünyamızın nüfusu ve imkanlarını düşününce hangi evredeyiz diye düşünmek lazım. Yarın da bu konuda yazalım. ?#KültürveMerak

#TheUniverse25Experiment#Universe25#Universe25Deneyi#Universe25

]]>
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

05
Temmuz
07
Mayıs
06
Mayıs
06
Nisan
01
Nisan
25
Mart
14
Mart
28
Şubat
26
Şubat
23
Şubat
18
Şubat
23
Ocak
17
Ocak
16
Ocak
07
Ocak
23
Aralık